Makaleler

Politeizm (Çoktanrıcılık) Nedir?

Yazar: Uğur Eskier

Politeizm, çoktanrıcılıktır. Birden çok tanrıya farklı görevler atfedilmiştir. Toplumlar, kendi tanrılarına çeşitli özellikler ve güçler yüklemiştir.

Politeizm (Çoktanrıcılık) Nedir?

Politeizm, diğer adıyla “çoktanrıcılık”, birden çok tanrıya inanmak anlamındadır. “Birden çok tanrıya tapma” anlamında da kullanılır. Çok tanrının varlığını kabul eden öğretilerin genel adıdır. “Monoteizm”, yani “tektanrıcı” inanışlar, politeizmin karşıtı doktrinleri içerir. Çok eski uygarlıklarda ortaya çıkan “çoktanrıcı” inanışlar, günümüzdeki Hinduizm gibi inanç sistemlerinin de temelini oluşturuyor. Politeizmdeki “çok tanrı” inancı o kadar karmaşıktır ki, hangi tanrının ne tür görevleri olduğu, ne tür bilgisi olabileceği ve hangi güçlere sahip olduğu insanlar tarafından belirlenmiştir. Yani insanlar, bir anlamda tanrılara görev bölümü yapmıştır. Bu noktada, sayısız tanrının özelliklerinin, insanların veya toplumların hassasiyetlerine göre değişebildiği ortaya çıkıyor. İnsanlar, tanrılara iş bölümü yaparak örgütlü bir düzen kurmuş ve tanrılar arasındaki kargaşayı önlemeyi amaçlamıştır. Her tanrı her görevi yapmaz; örneğin fırtına tanrısı sadece fırtına ile ilgili konularda sorumludur. İlahi dinler, ilk peygamberden itibaren çoktanrılı inanç sistemlerine karşı mücadele vermiştir.


Tanım

“Politezim” kelimesi, Yunanca “çok” anlamındaki “poly” ve “tanrı” anlamındaki “theos” sözcüklerinin birleşiminden türetilmiştir. Politeistlik, eski ve ilkel topluluklarda çok yaygındı. Çoktanrılı bir yapısı olmasına rağmen politeistler, “her şeyi bilen, bütün varlıklardan güçlü ve en büyük kudreti elinde bulunduran, tanrılar üstü bir tanrı” figürüne de inanırlar. “Tanrılar üstü tanrı” inancı, politeizmin dikkat çeken özelliklerinden biridir. Gökyüzündeki güneş, ay ve yıldızların tanrılaştırılması ile ortaya çıktığı tahmin edilmektedir.

Politeizm Tanrıları

Politeizmde, birden çok ismi olan sayısız veya sonsuz tanrı vardır. En üst kademede, tanrıların üstünde tanrılar da vardır. Bu tanrıların da kademeleri, görevleri ve yetkinlikleri farklıdır. Üst ve alt kademelerdeki tanrıların her birinin görevi, gücü ve bilgisi de farklılık gösterir. Tanrıların birden çok ismi olabilir ve her isim tanrının belirli bir rolüne veya hikâyesine gönderme yapabilir. Politeizm'in genel prensipleri arasında tanrılarının sayısının belirsiz olması ve her tanrının kendine özgü görevlerinin bulunması vardır.

“Panteon”, bir din veya mitolojideki bütün tanrıların birliğini ifade eder. Panteonlarla politeistler arasında bu bakımdan bağlantı vardır. Politeistik bir panteonda, bir tanrının birden çok ismi vardır. Bu isimler tanrının rolüyle bağlantılıdır. Tanrılara, insanlara özgü bazı yetenekler ve özellikler atfedilebilir. İhtiyaçlara, arzulara göre karmaşık kişilikler de yüklenebilir. Tanrıların hepsinin bilgisi ve gücü sınırlıdır. İnsanlara özgü özellikler dışında doğaüstü güç, bilgi ve yeteneklere de sahiptirler.

Zamanla tanrılara soyut sıfatlar verilmiştir. “Panteon” adı altında toplanmış tanrıların isimleri, sıfatları ve eylemleri baştanrılarda toplanmıştır. Farklı uygarlıklarda farklı tanrılara farklı özellikler yüklenmiştir. Bazı kültürlerde baştanrı yardımcısı olan tanrılar, bazılarında şeytan veya cin olarak tanımlanmıştır. Politeizm medeniyetlerinin bazılarında da tanrılar ile melekler özdeşleştirilmiştir.

Politeizm ve Dinler

Politeizm'i temel alan sayısız inanç sistemi, öğreti ve batıl din vardır. Eski Anadolu uygarlıklarından Hititler, Frigler, Antik Yunan dinleri, Roma dinleri, Arapların İslamiyet’ten önceki dinleri ve günümüzde yaygın olan Hinduizm ve Şintoizm gibi dinler, çoktanrılı inanç sistemlerine örnektir. M.Ö. 2000’li yıllarda Babil, Hint ve Mısır toplumlarında politeizm akımı, tektanrıcı inanışlara doğru evrilmeye başladı. Hz. Hızır ve Hz. İlyas peygamberlerin, Sümerlerin “tektanrıcı” dinlere geçişinde önemli etkileri olmuştur.

Sümerlerde 50’ye yakın tanrı inancı vardı. Bu tanrılar bir süre sonra “Marduk” adı verilen baştanrıda toplandı. Sümerlerin tektanrıcı sisteme geçişi olarak tanımlanan Marduk, Babil panteonunun başı olarak kabul ediliyordu. Ancak toplumun her kesimini etkisi altına alan politeizm, “Marduk” fikrinin yaygınlaşmasını engelledi.

Yunan mitolojisi, Politeizm'in en önemli örneklerinden biridir. Titanlar, olimposlar ve tanrıçalarla dolu bir mitolojidir. Çoban tanrısı, öç alma tanrısı, ağaç perileri, kasırga tanrıçaları, bereket tanrıçası, güzellik tanrıçası ve daha onlarca tanrı figürü “çoktanrılı” öğretilere ve mitolojilere örnektir.

Romalılar da, tanrılar ve insanlar arasındaki karmaşık ilişkilerle çeşitli inanç sistemleri oluşturmuştur. Yunan mitolojisinin aksine tanrılar cisimleşmiş değil “numina” adı verilen “görünmeyen” kutsal ruhlardı. Romalılar, herkesin, her yerin veya her şeyin “ebedî bir ruhu” olduğuna inanırdı.

Hitit dini de, politeistik bir dindir. Hitit panteonunda binlerce tanrı ve tanrıça bulunur. Tanrıların insanlar gibi fiziksel şekilleri vardır ve insanlar gibi yemek yerler, iyilikte bulunurlar, intikam alırlar. İnsanlarla tanrılar arasındaki ilişki, “bey-hizmetçi” ilişkisi gibidir. Hititlerin baş tanrısı olan fırtına tanrısı Teşup; ülkenin düzenini korur ve yönetir.

Friglerin çoktanrılı inançları da politeizme örnek verilebilir. En önemli tanrıçaları Kibele'dir. Bunun dışında ay tanrısı ve tarım tanrısı gibi çok sayıda tanrı figürü belirlenmiştir.

Arap ve Ortadoğu mitolojilerinde de, ilahi dinlerin kutsal kitaplarında yer alan Allah’ın sıfatlarını kullandıkları görülmüştür. Araplar tek bir akideye sahip bir topluluk değildi. Çok farklı nesne ve puta tapınan, itikadî bütünlüğü bulunmayan bir topluluktu. Himyer kabilesi güneşe; Kinane kabilesi aya; Temim kabilesi sevr burcunda bulunan beş yıldıza; Lahm ve Cüzzam kabileleri müşteri yıldızına; Tayy kabilesi Ülker yıldızına, Kays ve Esed kabileleri diğer yıldızlara tapınmaktaydı. Eski Arabistan’daki Kureyş kabilelerinde inkârcılık, Temim kabilelerinde Mazdeizm ve Mecusilik çok sayıda puta tapınma şeklinde politeizm inanışlar olarak karşımıza çıkıyor.

Politeizm, İslam öncesi Arabistan’ın hemen hemen tamamında etkili olmuştur. Arap toplumlarında tanrılar, Allah’a ulaşmak için aracıydı. Kabilede dinî konularda en yakın nesne, seçtikleri tanrılardı. Allah’la birlikte çok sayıda tanrıya inanıp ibadet ediyorlardı. Bu tanrıların, Allah’la kendileri arasında aracılık yaptığına inanılıyordu. Arabistan’da İslamiyet öncesi ve sonrası putçuluk dışında çok sayıda dini inanışa rastlanmaktaydı. Eski Araplar, Allah’ın varlığını kabul ettikleri halde O’na ulaşmada putları ikinci derecede ilâh olarak görüyordu. Arapların meşhur putları Lât, Menat ve Uzza, “Allah’ın kızları” olarak görülüyordu.

Kur’an-ı Kerim’de de çoktanrılı inanışlara atıf yapan ayetler vardır. Zümer Suresi’nde (39/3) yer alan ayetler açık olarak “çoktanrılı” inanışlara dikkat çekiyor; “Dikkat et, hâlis din Allah’ındır. O’nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler, ‘Onlara, bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz’ derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Allah şüphesiz, yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola iletmez.


Politeizmle İlgili Kısa Bilgiler

  • Politeizm, “teizm” yani “tanrıcılık” inançlarından biridir. Yani “en az bir tanrı olduğu” inancını barındıran dini yönelişlerdir.
  • Politeizm'de o kadar çok tanrı vardır ki bir süre sonra tanrılar; aile, kabile, kasaba, köy, şehir ve ulus tanrılarına dönüşmüştür
  • Politeizm'den tektanrıcı bir inanışa geçiş, “dinde sadeleşme ve devrim hareketi” olarak görülüyor.
  • Fransız düşünür Auguste Comte’nin dini yönelişlerle ilgili yorumuna göre, insan düşüncesi, çevresindeki olayların görünmez varlıklarca yönetildiği inancına yönelmiştir (çoktanrıcılık-politeizm). Daha sonraki aşamada, bu görünmez varlıkların tek ve büyük bir iradenin yönetimi altında bulunduğu inancına varılmıştır (tektanrıcılık-monoteizm).
  • Hıristiyanlık, Yahudilik ve İslâmiyet, “çoktanrılı” inanç sistemlerini derinden etkileyen ilahi dinlerdir.
  • İslamiyet; felsefî, itikadî, aklî ve mantıkî açıdan politeizme şiddetle karşı çıkan tek dindir.
  • İslamî inanışa göre, ilk peygamber Hz. Âdem’den son peygamber Hz. Muhammed’e kadar devam eden tebliğ ve vahdaniyet sürecinde “çoktanrıcı” inanışlara karşı mücadele verilmiş, insanlar, “Allah’ın birliği” etrafında toplanmaya çağrılmıştır.

Yorumunuzu Paylaşın