Makaleler

Vasiyeti Yerine Getirme Görevlisi

Yazar: Alperen Zeyli

Bu yazımızda teknik anlamda olan vasiyeti yerine getirme görevlisinden bahsedeceğiz.

Vasiyeti Yerine Getirme Görevlisi

Vasiyeti yerine getirme görevlisi, miras bırakanın yaptığı bir ölüme bağlı tasarruf ile ölümden sonra onun son arzularını aslında zaten yerine getirmekle görevli olan yasal ve atanmış mirasçılar bulunmakla birlikte özel olarak bu işlerle birinin görevlendirilmesi halidir. Miras bırakan, özel olarak bu görevlendirmede isterse dışarıdan üçüncü bir kişiyi veya dilerse mirasçılarından birini bu hususta görevlendirebilir.

Türk Medeni Kanunu madde 550- Miras bırakan, vasiyetname ile bir veya birden çok vasiyeti yerine getirme görevlisi atayabilir.

Vasiyeti yerine getirme görevlisinin göreve başladığı sırada fiil ehliyetine sahip olması gerekir. (Kanun burada tam ehliyetli olmanın yeterli olacağını öngörmektedir.)

Vasiyeti yerine getirme görevlisine sulh hakimi tarafından bu görev bildirilir; bildirim tarihinden başlayarak 15 gün içinde kabul edilmediği sulh hakimine bildirilmezse, görev kabul edilmiş sayılır.

Vasiyeti yerine getirme görevlisi hizmetinin karşılığında uygun bir ücret isteyebilir.

Vasiyeti yerine getirme görevlisi miras bırakanın iradesiyle atanır. Yargıtay bazı hallerde o kişinin görevi kabul etmemesi veya herhangi bir sebeple o görevi ifa edememesi durumunda mirasçılar aralarında anlaşarak oy birliği ile vasiyeti yerine getirme görevlisi seçebileceğinden söz eder. Her ne kadar Yargıtay bu şekilde bahsetse de bu yanlış bir değerlendirmedir. Tarafların iradesiyle terekeye temsilci atanabilir. Taraf iradeleri ve hakimin de uygun bulmasıyla terekeye temsilci atanır. Bu durumdan yola çıkarak mirasçıların vasiyeti yerine getirme görevlisi atayamayacağından bahsedebiliriz. Bir kişiye vasiyeti yerine getirme görevlisi denilebilmesi için miras bırakanın iradesiyle bu kişiye o görevin verilmiş olması gerekir. Daha ziyade miras bırakan avukatını veya güvendiği bir hukukçu dostunu vasiyet işleriyle ilgili olarak görevlendirebilir. Miras bırakan vasiyeti yerine getirme görevlisi belirleyeceği zaman bir kişi ile yetinmek zorunda değildir. Mal varlığının çok büyük olduğu durumlarda birden fazla da vasiyeti yerine getirme görevlisi atanabilir. Hatta bir kişinin vasiyeti yerine getirme görevlisi atandığı durumda, olur da o kişi görevi kabul etmezse diye o vasiyeti yerine getirme görevlisinin yedeği de atanabilir. Şüphesi ki görevi kabul zorunlu değildir ama Türk Medeni Kanunu madde 550/3’e bakıldığında, hakim bu görevi ilgili kişiye bildirir, eğer o 15 gün içinde görevi kabul etmediğini açıkça beyan etmezse o takdirde bu görevi kabul etmiş sayılır. Normal koşullarda susma beyanı ikrar anlamı taşımaz ama burada susma ikrar anlamını taşımaktadır. Görevi kabul ya da ret bir koşula bağlanamaz, şartlı olarak görevi kabul veya ret söz konusu değildir. Çünkü bu işlerin yerine getirilmesini isteyen miras bırakandır ve koşul miras bırakana karşı ileri sürülebilir. Ancak bu durumda vasiyeti yerine getirme görevlisinin bu koşulu miras bırakana karşı ileri sürme imkanı olmadığı için ve miras bırakan adına da bu konuda kimsenin karar verme yetkisi olmadığı için koşul ve şart söz konusu olamaz. Vasiyeti yerine getirme görevlisi göreceği işler için bir ücret isteyebilir. Bu ücreti miras bırakan kendi vasiyetnamesinde belirtmiş olabileceği gibi belirtmemiş de olabilir. Hatta miras bırakan vasiyetnamesinde vasiyeti yerine getirme görevlisinin hiç ücret almayacağını belirtmiş olsa bile vasiyeti yerine getirme görevlisi uygun bir ücret isteyebilir. Çünkü miras bırakanın onun ücret hakkını ortadan kaldırması söz konusu değildir. Eğer miras bırakan hiç ücret ödenmeyeceğini belirtmiş veya ücret konusuna hiç değinmemişse mirasçılarla anlaşma yoluna gidilir. Mirasçılarla belirli bir ücret üzerinde anlaşılırsa vasiyeti yerine getirme görevlisine o ücret üzerinden ödeme yapılır. Fakat mirasçılar ve vasiyeti yerine getirme görevlisi ücret konusunda anlaşamazlarsa o takdirde hakime başvurulur. Hakim terekenin yoğunluğuna ve yapılacak işlerin miktarına bakmak suretiyle hakkaniyete uygun bir ücreti takdir eder.

Vasiyeti Yerine Getirme Görevlisinin Görevleri

Vasiyeti yerine getirme görevlisinin görevleri esasen kanunda sayıldığı gibidir. Ancak kanunda sayılmamış bazı görevleri de yerine getirebilir.

Miras bırakan aksini öngörmüş olmadıkça ve bir sınırlama getirmediği suretle vasiyeti yerine getirme görevlisi miras bırakanın son arzularını yerine getirmek için bütün gerekli işlemleri yapmakla görevli ve yetkilidir.

1. Göreve başladıktan sonra gecikmeksizin terekedeki malların, hakların ve borçların listesini düzenler. Liste düzenlenirken olanak varsa mirasçılar hazır bulundurulur.

2. Terekeyi yönetir ve yönetim gerektirdiği ölçüde tereke mallarının zilyetliğinin kendisine devrini ister.

3. Tereke alacaklarını tahsil eder, borçlarını öder.

4. Vasiyetleri yerine getirir.

5. Terekenin paylaşılması için plan hazırlar.

6. Tereke ile ilgili dava ve takiplerde miras ortaklığını temsil eder. Mirasçılar tarafından açılmış davalardan görevi ile ilgili olanlara müdahil olarak katılabilir.

7. Açtığı veya aleyhine açılan davalar ile yapılan takipleri mirasçılara bildirir.

Esasen vasiyeti yerine getirme görevlisi bu anlamda terekenin bir nevi temsilcisidir. Terekenin bir tüzel kişiliği olmadığı için terekeyle ilgili iş veya işlemlerde mirasçılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı vardır. Fakat bir vasiyeti yerine getirme görevlisi veya bir tereke temsilcisi ataması şeklinde bir durum söz konusu ise onlar bu görevleri tek başlarına ifa edebilirler. Tüm mirasçıların tek tek vekaletini alıp bir avukata başvurmaya gerek yoktur. Doğrudan doğruya vasiyeti yerine getirme görevlisi bu sıfatla vekaleti düzenleyip avukata başvurabilir. Ayrıca bizzat kendisi de davaları takip edebilir. Vasiyeti yerine getirme görevlisi görevleri yerine getirirken sulh hakiminin denetimine tabidir. Mirasçıların istek ve talimatlarına uymak zorunda değildir ama onların görüşlerini alması görevi açısından uygun olur. Mirasçıların görüşünü alarak bir iş yaptığı takdirde sonradan aleyhine dava ikame edilmesine imkan olmaz. Ancak bu duruma karşı mirasçılar yine aldatılma veya kötüye kullanma durumlarının mevcut olduğunu ileri sürebilirler. Vasiyeti yerine getirme görevlisi tereke mallarının zilyedidir. Zilyet olarak sayıldığı için Türk Medeni Kanunu madde 981’de bahsedilen kuvvet kullanma imkanına hem de akabindeki maddelerde düzenlenmiş olan iade, tazminat, saldırının önlenmesi gibi zilyetlik davalarını açmaya yetkilidir.

Türk Medeni Kanunu madde 981/1- Zilyet, her türlü gasp veya saldırıyı kuvvet kullanarak defedebilir.

Miras bırakan taahhüt etmiş olmadıkça, terekeye dahil malların vasiyeti yerine getirme görevlisi tarafından devri veya bunlar üzerinde sınırlı ayni haklar kurulması sulh hakiminin yetki vermesine bağlıdır. Hakim, olanak bulunduğu takdirde mirasçıları dinledikten sonra karar verir. Fakat olağan giderleri karşılayacak ölçüdeki tasarruflar için yetki almaya gerek yoktur. Yani vasiyeti yerine getirme görevlisi kural olarak olağan işler, küçük çaplı işler için hakime başvurmasına gerek olmaksızın tereke malları üzerinde tasarruf yetkisini kullanabilir. Malı satabilir, başkasına devredebilir, tahsil ettiği paralarla işlemleri yürütebilir. Fakat bunun dışındaki hususlarda sulh hakiminden yetki alması gerekir.

Dava Ehliyeti

Dava ehliyeti hususu için kanunda ayrıca düzenlenmiş bir madde yoktur. Vasiyeti yerine getirme görevlisinin görevlerini açıkladığımız 6. maddede ‘tereke ile ilgili dava ve takiplerde miras ortaklığını temsil eder. Mirasçılar tarafından açılmış davalardan görevi ile ilgili olanlara müdahil olarak katılabilir’ şeklinde ve 7. maddede ‘açtığı veya aleyhine açılan davalar ile yapılan takipleri mirasçılara bildirir’ şeklinde açıklamıştık. Öncelikle terekenin tasfiyesine ilişkin hususlarda vasiyeti yerine getirme görevlisi tereke temsilcisi gibidir, yani o hususta davanın muhatabıdır. Örnek olarak terekeden alacaklı olan bir kişi dava açmış ise elbette bu davada vasiyeti yerine getirme görevlisi muhataptır veya terekedeki bir malı mirasçı veya üçüncü bir kişi zilyetliğine geçirmiş ise bu konuda açılacak istihkak davasında vasiyeti yerine getirme görevlisi birebir muhataptır, davacıdır. Fakat bu hususlarla ilgili olmayan konularda onun taraf sıfatı yoktur. Örnek verilecek olursa, mirasçı A saklı payının ihlal edildiği gerekçesiyle mirasçı B’ye karşı tenkis davası açarsa böyle bir tenkis davasında vasiyeti yerine getirme görevlisinin yetkisi vardır denilemez. Başkaca bir örnek olarak, ölüme bağlı tasarruf için bir kişi vasiyetnamenin şekle aykırı olduğunu ileri sürerse veya vasiyetnamede irade sakatlığı olduğunu ileri sürerse, bu davada vasiyeti yerine getirme görevlisi davalı pozisyonuna geçip bir karşı duruş sergileyemez. Çünkü onu görevi ile ilgilendiren bir husus değildir. Onu ilgilendiren husus miras bırakanın ölüme bağlı arzularını yerine getirmektir. O halde tenkis davalarında ve ölüme bağlı tasarrufların iptaline ilişkin davalarda vasiyeti yerine getirme görevlisinin taraf sıfatı yoktur. Fakat tereke mallarını ilgilendiren konularda vasiyeti yerine getirme görevlisinin yetkisi bu anlamda baktığımızda farklıdır. Bunu da ikiye ayırmak gerekir.

Terekenin alacaklı olduğu davalarda vasiyeti yerine getirme görevlisinin yetkisi inhisaridir. Mirasçılar isterlerse bu davaya feri müdahil olarak katılabilirler ama asıl yetki vasiyeti yerine getirme görevlisindedir.

Terekenin davalı olduğu hallerde durum farklı seyreder. Mirasçılar terekenin borçlarından müteselsil olarak sorumludurlar. O halde alacaklı isterse takibini veya davasını mirasçılardan birine veya birkaçına veya hepsine karşı yapabilir. Bu durumda davalılar arasında zorunlu bir dava arkadaşlığı söz konusu değildir. fakat miras bırakanın sağlığında başlamış icra takibinde istenirse takibin terekeye karşı devam etmesi söz konusu olabilir. Böyle bir durumda takibin terekeye karşı devamı istenirse vasiyeti yerine getirme görevlisinin yetkisi muhakkaktır. Ancak yeni başlayacak takiplerde veya davalarda istenilen herhangi bir mirasçı dava edilebilir. Fakat pratikte bunun önemi vardır. Takip terekeye karşı devam etmişse veya tereke muhatap alınarak dava açılmışsa o takdirde tahsilat da cebri icra da sadece terekeden istenebilir, mirasçıların kişisel mal varlığına başvurulamaz. Ancak tereke muhatap alınmayıp mirasçılar muhatap olarak alınırsa artık terekeye yönelim değil mirasçıların kişisel mal varlığına karşı gitmenin önü açılmış olur. Eğer alacağı karşılamaya o yetmiyorsa o zaman terekenin paylaştırılmasının beklenilmesi gerekir.

Vasiyeti Yerine Getirme Görevlisinin Görevinin Sona Ermesi

Verilen işler vaktinde yapılıp bitirilirse görev kendiliğinden sona erer. Kanunumuz vasiyeti yerine getirme görevlisi olarak fiil ehliyeti aradığına göre fiil ehliyetinin kaybı halinde görevde son bulur. Keza ölüm, iflas, istifa veya azil halinde de görev son bulur.

Vasiyeti yerine getirme görevlisi sulh hakiminin denetimi altındadır. Dolayısıyla işlerinde yetersiz, aksak veya görevini ihmal veya görevini kötüye kullanma gibi bir durumla karşılaşıldığında mirasçıların başvurması üzerine sulh hakimi onun görevine son verebilir, onu azledebilir. Şüphesiz ki böyle bir durumda vasiyeti yerine getirme görevlisi asliye mahkemesine itiraz edebilir. Mahkemenin verdiği karar kesindir. Vasiyeti yerine getirme görevlisinin sorumluluğu vekilin sorumluluğuna benzer. Üzerine aldığı işi özenle ve sadakatle yerine getirmekle yükümlüdür.

Vasiyeti yerine getirme görevlisinin yaptığı iş ve işlemlere mirasçılar izin veya icazet vermişlerse sonradan onun sorumluluğu yoluna gidilemez. Son olarak vasiyeti yerine getirme görevlisi uygun olmayan bir zamanda işten el çekmişse oluşan zararlardan dolayı mirasçılara karşı sorumlu olur.

Kaynaklar

Türk Medeni Kanunu
Prof. Dr. Mustafa Dural ve Prof. Dr. Turgut Öz, Türk Özel Hukuku Cilt 4/ Miras Hukuku. İstanbul: Filiz Kitabevi, 2017

Yorumunuzu Paylaşın