Makaleler

Ölüme Bağlı Tasarruflar

Yazar: Alperen Zeyli

Bu yazımızda ölüme bağlı tasarrufların şekli ve maddi açıdan ayrımı, tasarruf serbestisi ve ehliyet konularından bahsedeceğiz.

Ölüme Bağlı Tasarruflar

Hukuki işlemler hukuki sonuç doğurmaya yönelik irade beyanlarıdır ve bunlar çeşitli açılardan ayrıma tabi tutulurlar. Sağlar arası işlemler ve ölüme bağlı tasarruflar bu ayrımlardan biridir. Sağlar arası işlem denildiği zaman hüküm ve sonuçlar tarafların sağlığında doğurması amacıyla yapılmış işlemlerdir. Oysa ölüme bağlı tasarruflarda, tasarruf işlemini taraflar sağlığındayken yaparlar ancak o işlemin sonuçlarını ölümden sonra arzu ederler.

Ölüme bağlı tasarruftaki ‘tasarruf’ kelimesi borçlar hukukunda kullanılan tasarruf işlemi, borçlandırıcı işlem, kazandırıcı işlem anlamındaki tasarruf değildir. Buradaki tasarruf kelimesi, miras bırakanın ölümden sonra hüküm ve sonuç doğurmasını arzu ettiği emirlerden ibarettir. Bazen bir işlemin ölüme bağlı tasarruf mu yoksa sağlar arası işlem mi olduğu noktasında tereddüt edilebilir. Bu kısımda yorum suretiyle miras bırakanın iradesinin anlaşılması gerekir. Bu tarz tereddütler ancak karineler ve yorum vasıtasıyla sonuca ulaştırılabilmesi mümkün olmaktadır. Bütün bu durumlar göze alındıktan sonra sonuca ulaşılamıyorsa ‘favor negoti’ ilkesi devreye girer. Bu yapılan işlem lehine yorum kuralıdır. Bunun yanında miras hukukunda yaygın olan diğer bir ilke ise ‘favor testamenti’ ilkesidir. Bu ilke ise vasiyetname lehine yorum kuralıdır. Özetlenecek olursa bir işlemin sağlar arası veya ölüme bağlı tasarruf olduğu noktasında belirsizlik varsa favor negoti ilkesi devreye girer ve o işlem sağlar arası bir işlem olarak kabul edilir. Vasiyetnamede bir hususun ne olduğu tam olarak tespit edilemiyorsa favor testamenti ilkesi devreye girer ve vasiyeti geçersiz kılmak yerine vasiyeti ayakta kılacak yorum tercih edilir.

Borçlar Kanunu, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin mirasçı atanmasını içermese bile miras sözleşmesi şeklinde yapılmadıkça geçerli olmayacağından bahseder. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi sağlar arası işlemdir ama şekil olarak klasik borçlar hukuku şekil şartlarının değil, miras hukuku şekil şartlarının uygulanması öngörülmüştür. Aynı durum bağışlamanın yerine gelmesinin bağışlayanın ölümüne bağlı olduğu durumlar için de geçerlidir. Burada da klasik borçlar hukukuna ilişkin hükümler yerine vasiyete ilişkin hükümler geçerli olmaktadır.

Şekli ve Maddi Anlamda Ölüme Bağlı Tasarruflar

Borçlar hukukunda şekil serbestisi vardır, yani daha önce hiç yapılmamış şekilde yapılan bir sözleşme bile borçlar hukuku açısından geçerli olur ama aile, eşya ve miras hukukunda şekle bağlılık ilkesi, sınırlı sayı prensibi geçerli olmaktadır. Bu hukuk alanları için öngörülmüş şekillerin dışına çıkılamaz, kimse kendi yarattığı yeni tip sözleşmeleri bu hukuk alanları için kullanamaz. Miras hukukunda iki tane ölüme bağlı tasarruf tipi öngörülmüştür. Bunlardan birisi vasiyetnamedir, diğeri ise miras sözleşmesidir. Vasiyetnamelerinde nasıl yapılacağını sayı ve tip olarak resmi, yazılı ve sözlü vasiyetname şeklinde kanun koyucu belirlemiştir. Miras sözleşmesinde de kanun koyucu olumlu miras sözleşmesi ve mirastan feragat sözleşmesi olarak iki tip belirlemiştir. Bu tipler dışında miras sözleşmesi veya vasiyetname yapmak mümkün değildir.

Bireyler bazı durumlarda ortak vasiyet düzenleme ihtiyacı duyarlar. Birden fazla kişi aynı anda ve aynı denge içerisinde son arzularını açıklarlar, Fransız hukuku gibi bazı hukuklar bu duruma müsaade etmişlerdir. Başka bir husus olarak karşılıklı vasiyetname düzenlenebilir. Ortada birden fazla belge vardır ama bunlar arasında bir bağlılık vardır. Yapılan kazandırmalar birbirine adeta koşul gibi eklenmiştir. Bazen de birbirine bağlı vasiyetnameler vardır. Bunun da içerik açısından diğerlerinden farklılığı, birinin geçerliliği diğerinin geçerlilik şartına bağlanmış olmasıdır.

Maddi anlamda ölüme bağlı tasarruf, yapılan ölüme bağlı tasarrufun içeriğidir, yani miras bırakan ne arzu ediyorsa odur. Şekli anlamda ölüme bağlı tasarruf ise kanunun öngördüğü iki şekilden ibarettir, yani vasiyetname ve miras sözleşmesi.

Tasarruf Serbestisi

Bizim hukukumuzda ölüme bağlı tasarruf yapma mecburiyeti yoktur. Ölüme bağlı tasarruflardan hiçbiri yapılmazsa kanundaki yasal mirasçılık devreye girer. Kanun koyucu saklı payı zedelemeden başkalarını da mirasçı yapma hakkını miras bırakanlara vermiştir. Hatta yasal mirasçılardan bazılarına yasal haklarından daha fazla pay verme imkanını da tanımıştır. Ancak bunun ölçütü diğer yasal mirasçıların saklı paylarını aşmamaktır. Ölüme bağlı tasarruflarda sınırlı da olsa hükümsüzlüğün türleri (butlan, yokluk, kesin geçersizlik) söz konusu olabilir ama ölüme bağlı tasarruflarda asıl hükümsüzlük mevzuu iptal edilebilirliktir. Miras bırakan adaletsiz bir dağıtım yapmış olsa bile saklı payı ihlal edilen bir mirasçı duruma tepkisiz kalarak işlemin geçerli olması söz konusu olabilir. Yani saklı payı ihlal edilen mirasçı dava açıp açmamakta özgürdür. Medeni hukuk ve borçlar hukukunda bahsi geçen birçok kesin geçersizlik hali miras hukukunda iptal sebebidir.

  • Medeni Kanun miras ile alakalı maddelerinde ayırtım gücü olmayan bir kişinin ayırtım gücü olmadığı bir sırada ölüme bağlı tasarruf yapmasını iptal sebebi olarak öngörmüştür ama aynı durum Borçlar Kanunu’na göre kesin geçersizlik halidir ve hakim kendiliğinden işlem yapar.
  • Tasarruf aldatma, yanılma veya korkutma halinde yapılırsa Borçlar Kanunu’na göre iptal, zorlama ise kesin geçersizlik halidir ama yine Medeni Kanun’da iptal sebebidir.
  • Şekle aykırılık Borçlar Kanunu’nda kesin geçersizlik halidir ancak miras hukukunda iptal sebebidir.

Ölüme Bağlı Tasarruf Serbestisi Hakkının Kullanımı

Ölüme bağlı tasarruf yapma konusunda kişi serbesttir ama kişi bunu yapmak istiyorsa kanunda belirtilen şekli şartlarına uymak zorundadır.

Ölüme bağlı tasarruflar kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardandır. Kişinin ölümden sonra sonuç doğurmasını arzu ettiği hususlardır. Dolayısıyla bu tarz işlemlerde temsil geçerli değildir.

Ölüme Bağlı Tasarruflarda Ehliyet

Yasamıza göre iki çeşit ölüme bağlı tasarruf vardır. Bunların ikisi de ehliyet bakımından farklı hükümlere tabi tutulmuşlardır. Kanunun da tabirine göre vasiyet yapabilmek için 15 yaşını doldurmuş olmak ve ayırt etme gücüne sahip olmak gerekir.

Ölüme bağlı tasarruflar kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğu için bunlarda temsil söz konusu olmaz. Temsil olmadığı için kanun koyucu en azından vasiyetname yapabilme konusundan yaş sınırını aşağıya çekme konusundan bir problem olmayacağını düşünmüştür ve vasiyeti yapan kişi ondan istediği zaman geri dönebilir. Çünkü tek taraflı bir işlemdir.

Vasiyetname Yapma Ehliyeti

1- 15 yaşını doldurmuş olmak

2- Ayırtım gücüne sahip olmak

Vasiyetnameler yazılı, sözlü, resmi olmak üzere üç gruba ayrılırlar. Her kim vasiyet yapan kişinin ayırtım gücü olmadığını iddia ederse bu durumu o ispat etmekle yükümlüdür. Bu ispat faaliyeti içerisinde hekim raporları önemli bir delildir. Doktor raporu ile miras bırakanın vasiyeti yazmadan önce bir akıl hastalığı olduğu belirlenirse bu sefer ispat yükü yer değiştirir. Bu özellikle resmi vasiyetnamelerde geçerlidir. Noter vasiyetnamenin hazırlanması sırasında kişinin ehliyetinden dolayı şüpheye düşerse hekim raporu getirilmesini isteyebilir. Hekim raporu gerçeği yansıtmasa dahi bunun aksini ispat etmek çokta kolay bir durum değildir.

Miras Sözleşmesi Yapma Ehliyeti

Miras sözleşmesi yapabilmek için;

  • Ayırt etmek kudretine sahip olmak,
  • Kısıtlı bulunmamak,
  • Ergin olmak gerekir.

Bazı ölüme bağlı tasarruflar miras sözleşmesi gibi yapılsalar dahi içeriği itibariyle bakıldığında vasiyetname gibidir. Örnek üzerinden gidersek, tarafların ikisi de karşılıklı olarak terekeleri üzerinde tasarruf ederler, yani ölüme bağlı bir tasarruf yaparlar. Yaptıkları işlem terekeyi ilgilendirir. O durumda her ikisi için de bu ölüme bağlı tasarruftur ve her ikisinin de tam ehliyetli olması gerekir. Bazen ise kişi ölüme bağlı tasarruf yapar ve terekesi üzerinde tasarrufta bulunur. Ancak bu işi mal bıraktığı kişi ile karşılıklı bir sözleşme içerisinde gibi yapar. Fakat netice itibariyle diğer taraf sadece kazanan durumdadır. Bazı durumlarda ise bir taraf ölüme bağlı tasarruf yaparken diğer taraf sadece sağlar arası bir borç altına girmektedir. Bu durum karşısında da ehliyet ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Eğer taraflardan birisi sadece karşı tarafın iradesini kabul etmekle yetiniyor ya da sadece sağlar arası bir borç altına girip de terekeyi ilgilendiren bir borç altına yükümlenmiyor veyahut kendisi açısından ölüme bağlı tasarruf yapmıyorsa miras sözleşmesi ehliyet kuralları değil, genel ehliyet kuralları uygulanır. Eğer taraflardan biri ölüme bağlı tasarruf yaptığında kendisini borç altına sokan hiçbir işleme girmemişse ve tam ehliyetliyse bu durumda miras sözleşmesini temsilcisi vasıtasıyla da yapabilir. Yani ölüme bağlı tasarrufta bulunmayan kişi tam ehliyetli ise iradi bir temsilci vasıtasıyla da işlem yaptırabilir. Eğer ölüme bağlı tasarrufta bulunmayan taraf tam ehliyetsiz ise onun adına işlemi yasal temsilcisi yapacaktır ama böyle bir durumda dahi Türk Medeni Kanunu madde 462 ve 463 gereğince vesayet ve denetim makamlarının (sırasıyla sulh ve asliye hakimi) izni gereklidir. Eğer sınırlı ehliyetsiz ise (küçükler ve kısıtlanmış kişiler) bu kişiler herhangi bir ivaz borcu altına girmiyorsa yasal temsilciye ihtiyaçları olmadan kendi başlarına işlem yapabilirler ama kanun bunların ahlaki istismarı olabilme durumuna karşı yasal temsilciye işlemi iptal ettirme hakkı da vermiştir. Eğer sınırlı ehliyetsiz olan kişi bir ivaz borcu altına giriyorsa yasal temsilcisinin icazet (onay) vermesi gerekecektir.

Kaynaklar

Türk Medeni Kanunu
Türk Borçlar Kanunu
Prof. Dr. Mustafa Dural ve Prof. Dr. Turgut Öz, Türk Özel Hukuku Cilt 4/ Miras Hukuku. İstanbul: Filiz Kitabevi, 2017

İlgili Makaleler

Yorumunuzu Paylaşın