Makaleler

İcra Takibinde Talik Halleri

Yazar: Alperen Zeyli

Bu yazımızda icra takip işlemlerinin ne zamanlarda yapılamayacağını, ne zamanlarda askı halinde, yani talik halinde olacağından bahsedeceğiz.

İcra Takibinde Talik Halleri

Tatil günlerinde ve tatil saatlerinde icra takip işlemleri yapılamaz.

İcra İflas Kanunu madde 51- güneşin batmasından 1 saat sonra ile güneşin doğmasından 1 saat önceye kadarki devrede (gece vakti) ve tatil günlerinde takip muameleleri yapılamaz. Ancak, gece iş görülen yerlerde gece vakti hasılat haczi yapılması mümkündür. Tatil günlerinde haciz ve tebligat yapılabileceği gibi muhafaza tedbirleri de alınabilir. Borçlunun mal kaçırdığı anlaşılırsa gece vakti dahi haciz yapılması caizdir.

Bir borçlu hakkında kanunda gösterilen sebeplerden dolayı icra talik edilmiş veya konkordato için mühlet verilmiş ise, o borçluya karşı takip muamelesi yapılamaz.

Tebligat yönetmeliği gece vakti tebligat yapılabileceğini belirtmiştir.

Gündüz vakti hacze başlanmış ve bitmemişse gece vakti gelmiş olsa bile hacze devam edilebilir. 

Tatil günlerinden anlaşılması gereken resmi tatil günleridir. Bu günlerde icra takip işlemleri yapılamaz ama tebligat ve haciz yapılabilir, muhafaza tedbiri uygulanabilir. Haczetmek hukuken el koymak demektir, fiilen haczetmek muhafaza tedbiri uygulamaktır.


İdari tatil günlerinde icra takip işlemleri yapılır. İcra takip işleminin süresinin son günü idari tatile geliyorsa o gün o işlem için son gündür.

Talik Halleri

Talik kelimesi ertelemeden gelir. Talik hallerinin bir genel bir de özel halleri vardır. Genel sebepler, bütün borçlular için geçerli olabilecek sebeplerdir. Öncelik olarak genel talik hallerinden bahsedecek olursak, talik hallerinde icra takip işlemi yapılamaz. Cumartesi günü veya bayram günleri nasıl satış veya icra takip işlemi yapılamıyorsa talik hallerinde de bunlar yapılamaz. Talik halleri icra takip işlemleri için getirilmiştir.

İcra İflas Kanunu madde 52- karısı yahut kocası ve kan ve sıhriyet itibariyle usul veya füruundan birisi ölen bir borçlu aleyhindeki takip, ölüm günü ile beraber 3 gün için talik olur.

Maddede bahsedilen, eşlerden birisi öldüyse ya da borçlunun alt soy, üst soy kısmından biri yahut eşin alt soy, üst soy kısmından biri öldüyse, ölüm günü dahil olmak üzere takip işlemi üç gün talik olur. Bu üç günlük süre içerisinde borçlu mallarını satsa bile (mal kaçırma) icra işlemleri yapılamaz. Bu durum dışında borçlunun ölmesi halinde de bir sonraki madde düzenlenmiştir.

İcra İflas Kanunu madde 53- terekenin borçlarından dolayı ölüm günü ile beraber 3 gün için takip geri bırakılır. Mirasçı mirası kabul veya reddetmemişse bu hususta Medeni Kanun muayyen müddetler geçinceye kadar takip geri kalır.

İcra takibi sırasında borçlu öldüğünde tereke henüz taksim edilememiş veya resmi tasfiyeye tabi tutulmamış yahut mirasçılar arasında aile şirketi tesis olunmamışsa borçlu hayatta olsaydı hangi usul tatbik olunacak idiyse terekeye karşı ona göre takip devam eder.

Bu takibin mirasçıya karşı devam edebilmesi ancak rehinin paraya çevrilmesi veya haciz yollarıyla kabildir.

Maddenin bahsettiği Medeni Kanun’daki sürelerin bitiminden kasıt, mirası reddetme süresine kadar beklenmesidir. Mirası reddetme süresi 3 aydır.


Mirasçı, mirası reddetmeyeceğine dair hareketlerde bulunuyorsa, malları kullanıyorsa veya gizliyorsa, bu mirasın kabul edildiği anlamına gelir. Ancak mirasçıların terekedeki malların korunması için dava açmaları mirasın kabul edildiği anlamına gelmemektedir. Kanuna göre bu takip iki şekilde devam ettirilir;

1. Terekeye karşı takip,

2. Mirasçılara karşı takip olarak devam ettirilebilir.

Terekeye karşı takipte üç husus vardır:

  • Resmi tasfiye yapılmamış olmalıdır,
  • Mirasçıların terekeyi taksim etmemiş olması gerekir.
  • Aile şirketi kurulmamış olması gerekir.

Kanun ‘Bu takibin mirasçıya karşı devam edebilmesi ancak rehinin paraya çevrilmesi yoluyla veya haciz yollarıyla mümkün olur.’ şeklinde bahsetmiştir. Bunu açıklayacak olursak; iflas yoluyla takipte mirasçılara karşı takip edileceği söylenmez. Muris iflas yoluyla takip edildiyse bu takip iflas şeklinde devam edebilir. Ancak haciz yoluyla takip edildiyse bunun iflas şeklinde devam ettirilmesi mümkün olmayacaktır. Çünkü murisin mirasçıları devlet memuru ise iflas etmeleri zaten mümkün olmayacaktır. Ancak tereke iflas yoluyla takip edilebilir. Terekenin tüzel kişiliği yoktur ama iflasa tabi olduğu kabul edilir. Yani tereke iflas edebilir.

Mirasçılara karşı takipten kasıt, mirası kabul eden mirasçılardır. Mirasçılara karşı takip ile terekeye karşı takip arasında fark vardır. Terekeye karşı takip yapıldığında karşı tarafta artık bütün mirasçılar vardır. Çünkü terekeden dolayı bir taksim söz konusu olmadığı için mirasçıların hepsi vardır. Bu durumda takip yapılıp mallar satıldığında, borcun bir kısmı karşılanmadıysa mirasçıların şahsına karşı takip yapılamaz. Onlar şeklen oradadır. Bu yüzden onların şahsi mal varlığına gidilemez. Yani, böyle bir durumda sadece terekedeki mallar kadar borç alınabilir, geri kalan kısım için yapılabilecek hiçbir şey yoktur.

Mirasçılara karşı takip yapıldığında terekeden gelen borcu karşılamadıysa takip mirasçıların şahsi mal varlığına karşı da devam ettirilebilir. Taksim yapılmışsa zaten terekeye karşı takip yapılamaz. Eğer aile şirketi kurulduysa takip aile şirketine yönelik yapılır.

Mirasçılara karşı takip nasıl yapılacaktır?

Mirasçılar terekeyi paylaştılarsa, daha doğru tabir ile terekenin tercih edilemeyeceği durumlarda mirasçılara karşı takip yapılır. Aile şirketi kurulduysa tereke artık takip edilemez, kurulan şirketin bir tüzel kişiliği vardır, takip ona karşı yapılır. Mirasçılara karşı takip, mirasçıların mirası kabul ettiği durumlarda söz konusu olacaktır. 3 ay boyunca mirasçıların hepsi sessiz kalmışlarsa hepsinin mirası kabul ettiği sayılır. Mirasçılara karşı takipte hepsinin takip edilmesi mecburiyeti yoktur, bir kısmı takip edilebilir. Sadece takip edilenlere takibin devam ettiğine dair bildiri yollanır. Bu durumda mirasçılar, borca karşı kendi mal varlıklarıyla da sorumlu hale gelirler. Terekeden gelen mal, borcu karşılamaya yetmezse, şahsi mallara da borcun tahsili için gidilebilir.

Türk Medeni Kanunu madde 655- paylaşmada kendisine miras bırakanın borçları için rehin edilmiş bir tereke malı düşen mirasçı, o malın güvence altına alındığı borcunu da üstlenmiş olur.

Örnek verilecek olursa, mirasçı A’nın miras payları içerisinde ipotekli arsa mevcutsa, o ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapıldığında diğer mirasçı olan B’ye gidilirse, B bunu ödemeyebilir. Çünkü madde 655’e göre bu malın güvence altına alınma borcu A’dadır. Bu yüzden A’ya karşı takip yapılması gerekir. Alacak tamamen alınamadığında rehin açığı belgesi düzenlenir. Bu belgeyle de bu borçtan dolayı diğer mirasçılara gidilemez.

Takip terekeye karşı olduğunda muhatap bütün mirasçılardır, mirasçılara karşı takip yapıldığında muhatap mirası kabul eden mirasçılar arasından alacaklının seçtiği kişilerdir.

Ödeme emri durumuna gelindiğinde ise asıl borçluya (miras bırakan) ödeme emri geldiğinde 7 günlük itiraz süresi içerisinde öldüyse mirasçılara da ödeme emri gönderilir ama 7 günlük süre geçip takip kesinleştiyse ve asıl borçlu ondan sonra öldüyse, mirasçılara ödeme emri değil, takibin onlara karşı devam edeceği ihtarı gönderilir. Fakat bu noktada Yargıtay’ın çok ilginç bir kararı vardır. ‘Eğer miras bırakan 7 günlük süreden sonra öldüyse, takip kesin olduğu halde mirasçılara ödeme emri gönderilirse onların yine itiraz hakkı doğar.’ şeklinde kararı vardır.

Mirasçılar iflas yoluyla takip edilemezler. Bu mirasçılar tacir olsa bile mümkün değildir. Çünkü İcra İflas Kanunu madde 53/3 takibin mirasçıya karşı devam edebilmesi ancak rehinin paraya çevrilmesi veya haciz yollarıyla mümkün olabileceğinden bahsetmiştir.

Talik halleriyle alakalı Türk Medeni Kanunu madde 619’da özel bir düzenleme vardır. Resmi tasfiye süresince tereke borçlarından dolayı mirasçılar hakkında takip yapılamaz. Mirasçıların defter talebinde bulunmuş olmaları halinde, defter tutma işlemi sona erip her bir mirasçı tutulan defter gereğince mirası kabul veya reddetmeleri için verilecek 1 aylık sürede takip ertelenir. Bu süre geçmeden mirası kabul eden mirasçılar takip edilemezler.

Diğer talik hali sebeplerine gelinecek olursa, borçlunun asker olma durumu göz önünde bulundurulmalıdır. Fakat mesleki olarak askerlik görevi yapan subaylar değil, er ve erbaşlar bahis konusudur. Vatani görevini yerine getirirken borçlulara karşı takip ve tebligat yapılabilir. Sorun oluşturan kısım haciz ve satış işlemlerinin nasıl yapılacağı noktasındadır. Normal koşullarda haciz işleminin borçlunun huzurunda yapılması gerekir. Askerlik hizmetinin devamı süresince erler, onbaşılar ve kıta çavuşları (uzman veya uzatmalı çavuş ve onbaşılar hariç) aleyhine takipte, icra memuru, bir temsilci ataması için kendisine uygun bir süre verir ve takibi bu sürenin sonuna bırakır. Bu süre içerisinde temsilci tayin edip icra dairesine bildirmeyenler hakkında takip devam eder. Mal kaçırması ihtimali olan hallerde ise bu süre içinde haciz yapılabilir. Verilecek olan süre kanunla belirlenmemiştir. Bu sürenin belirlenmesi tamamen icra dairesinin takdirindedir.

Borcu tutuklu veya hükümlüyse durum ne olacaktır?

Temsilcisi olmayan bir tutuklu veya hükümlü aleyhine takipte, temsilci ataması vesayet makamına ait olmadıkça, icra memuru bir temsilci tayin etmesi için kendisine uygun bir süre verir ve takibi bu sürenin bitimine bırakır. Bu süre içerisinde temsilci tayin edip icra dairesine bildirim yapmayan tutuklu veya hükümlü hakkında takibin devamına karar verilir. Mal kaçırma durumu söz konusu olan hallerde ise bu süreler içerisinde de takibin devam etmesi mümkündür. Fakat bir yıldan uzun süreli hürriyeti bağlayıcı ceza alındıysa devletin kanuni temsilci ataması gerekir. Bu durumda icra dairesi borçluya temsilci ataması için bildirimde bulunmaz. İcra dairesi vasinin atanması için sulh hukuk mahkemesine yazı yazar. Ancak yine mal kaçırma durumu söz konusu ise vasi beklenmeden icra takip işlemleri devam ettirilir.

Borçlunun Ağır Hastalık İçinde Bulunması

Borçlunun ağır hastalık içerisinde bulunma durumunda kanun ilginç bir şekilde süre vermemiştir. Ağır hastalıktan kastedilmek istenen borçlunun yoğun bakımda olmasıdır. Çünkü borçlunun kendisine temsilci tayin edemeyecek durumda olması gerekir. Burada icra dairesi kendi kendine süre verir ve o süre içerisinde borçlunun iyileşmesine bekler. Bu sürenin sonunda borçlunun ölmesi veya sağ çıkması haline göre takibe ona göre devam eder. Eğer hastalık hali devam ederse icra dairesi bir kez daha süre verebilir ama bu sürenin de sonunda hastalık hali devam ederse borçlunun yokluğunda icra takip işlemlerine başlanır. Türk Medeni Kanunu bu tarz bir durum için bir kişinin kendi işlemlerini yürütemeyecek olması halinde kayyım atanacağından bahsetmiştir ve icra takip işlemleri ona karşı yapılır ve borçlunun işlemlerini kayyım devam ettirir.

Bu kısma kadar beş adet talik halinden bahsettik bunlar genel talik halleriydi. Bunların dışında birde özel talik halleri vardır. Yukarıda da bahsettiğimiz Türk Medeni Kanunu madde 619’da geçen mirasçılara resmi defter tutulması için verilen 1 aylık süre, iflasın ertelenmesi, konkordato mühleti özel talik hallerindendir.

İcra İflas Kanunu madde 56- Takip talikleri esnasında müddetlerin cereyanı durmaz. Müddetin nihayeti bir talik gününe rastlarsa müddet talikin bitiminden sonra bir gün daha uzatılır.


Bu durum icra dairesinin sorumluluğunun kapsamını belirlemek için çok önemlidir. Bu işlemlerin taraf takip işlemleri için değil, icra takip işlemleri için düşünülmesi gerekir. Birde borçluya ödemesi, itiraz etmesi ve mal beyanında bulunması için verilen 7 günlük sürenin son gününde borçlunun eşinin ölmesi (talik hali ortaya çıkması) halinde ne olacağı sorunu vardır. Buna istinaden çeşitli görüşler mevcuttur. Bu süre ölüm günü dahil 3 gün ertelenir diyen görüşler vardır ama hukuk mantığına göre bakıldığında itiraz taraf işlemidir ve bu talik hali icra takip işlemleri içindir. Bu sebeple hukuk mantığına göre sürenin uzamaması gerekir. 

Kaynaklar

İcra İflas Kanunu
Türk Medeni Kanunu
Pekcanıtez, Atalay, Sungurtekin Özkan, Özekes; İcra İflas Hukuku. İstanbul: Vedat Kitapçılık, 2017

Yorumunuzu Paylaşın