Makaleler

İstifleme (Biriktirme) Hastalığı Nedir?

Yazar: Uğur Eskier

İstifçilik, psikolojik bir davranış bozukluğudur. “İşe yarayan veya yaramayan her eşyayı biriktirmek” olarak tanımlanır. Eşyalardan bir çırpıda kopamazlar.

İstifleme (Biriktirme) Hastalığı Nedir?

Yıllardır kullandığımız bazı eşyaları elimizden çıkarmamız zor olabilir. Belki manevi bir değeri vardır, belki de daha sonra işimize yarar diye bir köşede durmasını isteriz. İlk başta kullanmadığımız eşyaları bir depoda veya kilerde saklarız. Yer kalmayınca kullanmadığımız veya az kullandığımız bir odanın köşesine yığarız. Oda dolunca diğeri ve diğer oda… Ev tıka basa doluncaya kadar “belki bir gün işe yarar” diyerek bir “çöp koleksiyonu” oluştururuz. Tabi bu anlattıklarımızı hepimiz yapmıyoruz. Ancak dünyada birçok insan bu garip durumla iç içe yaşıyor. İstifçilerden bahsediyoruz. Yani “dispozofobi” veya “istifleme” veya “biriktirme” hastaları…

İleri düzeyde psikolojik davranış bozukluğu olarak değerlendirilen istifçilik, her şeyi biriktirme hastalığı olarak biliniyor. Dünyada azımsanmayacak bir oranda “istifçi” bulunuyor. Türkiye nüfusunun yüzde 3’ünün “istifleme hastalığı” yaşadığı tahmin ediliyor. Tedavileri oldukça zor. Herhangi bir değeri olmamasına rağmen ellerine ne geçerse bir kenara atıyorlar veya bulundukları yerden hiç kaldırmıyorlar. Daha da önemlisi biriktirdikleri eşyalarla duygusal bağ kuruyorlar. Kendi yaşam alanlarını kısıtlayarak yürüyecek hatta uyuyacak alan bile bırakmıyorlar ve bundan hiç de rahatsız olmuyorlar. Sonuçta odalar ve evler bir çöp kutusuna dönüşüyor. Biz de “kelimeleri istifleyerek” bu hastalığa mercek tutmak istedik!


Dispozofobi’nin Tanımı

İstifleme hastalığı, tıp biliminde “dispozofobi” veya “compulsive hoarding (kompulsif istif)” olarak biliniyor. “Patolojik biriktirme” olarak da anılabiliyor. Obsesif-kompulsif bozukluğun birincil belirtisi olarak biriktirme hastalığı gösteriliyor. Araştırmalara göre biriktirme hastalığı olanlar uzun vadede daha ciddi obsesif-kompulsif bozukluklar yaşıyor. Nöropsikiyatrik bozukluğu olan kişilerde de görülebiliyor. Örneğin, tik takıntısı ve dürtü kontrol bozuklukları yaşayan insanlarda biriktirme alışkanlığı oluşabiliyor.

Sürekli biriktirme, yığma, saklama, depolama, harcamama veya atamama gibi takıntıların bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Gerekli veya gereksiz ne varsa bir köşede tutan insanlar “istifçi” olarak nitelendiriliyor. Eşyalarla duygusal bağ kuran dispozofobi hastaları, içgüdüsel olarak her şeyi saklamak istiyor. Kendi yaşam alanlarını kısıtlama pahasına her yeri atık eşyalarla dolduran insanları ifade eden istifçilik, bir nevi çöp biriktirme hastalığıdır.

Amerikan Psikiyatri Birliği’nin “Biriktiricilik Bozukluğu” tanımı şöyle;

  • Kişi, gerçek değeri ne olursa olsun, sahip olduklarını elden çıkaramaz.
  • Kişinin yaşadığı bu güçlük, söz konusu nesneleri saklamanın gerekliliği algısından kaynaklanır.
  • Kişinin sahip olduklarını elden çıkarma güçlüğü, bu nesnelerin birikmesi ile sonuçlanır. Biriken nesneler yaşam alanlarını kaplar, ortalığa yığılır.
  • Biriken nesneler kişinin yaşam alanlarında bir yığıntıya neden olmamışsa bu diğer kişilerin girişimleriyle sağlanmıştır.
  • Biriktiricilik, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, işle ilgili ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında işlevsellikte bozulmaya neden olur.

İstifçiliğin Sebepleri

İstifçilik, ileri derecede psikolojik davranış bozukluğu içinde olan ve yalnız yaşayan insanlarda sık görülüyor. Boş alanlar bu tür hastalara huzursuzluk veriyor. Bu sebeple boşlukları doldurunca kendilerini güvende hissediyorlar, mutlu oluyorlar. Biriktirme takıntısının en önemli gerekçelerinden biri de “bir gün lazım olur”, “mutlaka bir işime yarar” düşüncesidir. Bu düşünceden hareketle pet şişelerden artık kullanılmayan küçük ev aletlerine, içecek şişelerinden ambalajlara kadar her eşya veya malzeme “potansiyel olarak işe yarayacak bir eşya” oluveriyor.

Biriktirme hastalığının temelinde birçok neden olabiliyor. Örneğin savaş gibi bir ortamda büyük travmalar yaşayan insanlar, yaşadıkları kıtlık, açlık ve ekonomik sıkıntılardan dolayı her eşyayı biriktirme eğilimi gösterebiliyor. İstifçiliğin temelinin çocuklukta tuvalet alışkanlığının kazandırıldığı 2 ila 4 yaş arasındaki dönemle bağlantılı olabileceği de belirtiliyor. Bu dönemde aşırı baskı gören çocuklarda davranış bozuklukları oluşabileceği, bunun sonucu olarak biriktirme veya savurganlık gibi hastalıkların ortaya çıkabileceği öngörülüyor. Terk edilme korkusu da başka bir neden olarak gösteriliyor. İstifçilik, yaşlılarda veya yetişkin insanlarda daha sık görülüyor. Toplumdan kendini soyutlamış emekli insanlar, evlerini daha fazla eşyayla doldurabiliyor. Kadın ve erkeklerde görülme oranı hemen hemen aynı.


İstifçilerin Garip Davranışları

İstifçilik sendromu içindeki insanlar garip veya ilginç davranışlar sergileyebiliyor. Birçoğu, biriktirdikleri eşyaları bir yakını gibi seviyor, duygusal bağ kuruyor. Özellikle hatırası olan eski eşyaları atamayanlar, o eşyalarda anılarını yaşıyor, hatıralarını canlandırıyor, belki de onlarla konuşuyor. Geçmişte herhangi bir duygusal ilişkisi olmayan, toplumdan bir şekilde dışlanan ve sevgi ihtiyacı olan insanlar, bu ihtiyaçlarını biriktirdikleri eşyalarla gidermeye çalışıyor. Hatta bazı hastalar, topladıkları eşyaları arkadaşları olarak görüyor, elden çıkarmakla suçluluk duygusu yaşıyor.

Çevresiyle veya yakınlarıyla duygusal ilişkisi ve iletişimi azaldıkça eşyalara karşı duygusal hisleri daha da artıyor. Bazıları da aslında tutumlu olduğunu düşünerek veya israf etmeme düşüncesi ile eşyalarını atmayarak biriktiriyor. Tabi burada ince bir nokta var; israf olmasın diye biriktirilen eşyalar zamanla o kadar artıyor ki gerekli olan eşyalar da artık bulunamıyor. Bazı istifçiler sadece kendi eşyalarını biriktirmiyor. Çöpten de eşya toplayarak evinde biriktiriyor veya biriktirmek için yeni eşyalar satın alıyorlar. Daha doğrusu ne bulabilirse evine dolduruyorlar. Satın alma gücü olmayanlar promosyon olarak verilen ücretsiz eşyaların ve küçük hediyelerin peşine düşüyor.

İstifçilerin belki de en garip davranışları, bilgisayarlarında biriktirdikleri dosyalardır. Çünkü dispozofobiler bilgisayarlarındaki eski dosyaları, önemsiz (spam) e-postaları ve fotoğrafları bile bellekleri doluncaya kadar silmiyorlar! E-ticaret siteleri de istifçilerin son yıllarda kullandığı alanlardan biri. Çünkü internetten dikkat çekmeden alışveriş yapabiliyorlar.

Dispozofobiler Ne Biriktirir?

Aslında kısaca “ne bulurlarsa biriktirirler” diyebiliriz. Özellikle biriktirdikleri bir eşya yok. En çok biriktirdikleri eşyaları şöyle sayabiliriz; gazeteler, dergiler, süreli yayınlar, çeşitli ambalajlar, plastik, karton veya cam kaplar, kitaplar, not kâğıtları, konserve kutuları, pet şişeler, poşetler, kırılmış veya bozulmuş eşyalar, kumaşlar, eski mobilyalar, beyaz eşyalar, makbuzlar, faturalar, kozmetik ürünler, temizlik kimyasallarının kapları, kıyafetler… ve eve alınabilecek ne varsa…

Koleksiyonculuk Dispozofobi mi?

Koleksiyonculuk, belirli bir düzende değerli eşyaların biriktirilmesidir. Teorikte benzer görünseler de aslında alakaları olmayan iki farklı durumdur. Koleksiyonculuk aslında “istifçilik sendromu”nun bir çeşidi olarak görülüyor. Ancak koleksiyoncular bir davranış bozukluğu sergilemez. Yani çöpten bulduğu bir eşyayı vitrinine koymaz mesela. Koleksiyonerler, genellikle maddi değeri olan eşyaları biriktirir. Sadece ticari beklentilerle koleksiyonlar oluşturulmaz. Daha çok hobi için yapılan bir etkinliktir ve koleksiyoncular neyi, niçin biriktirdiklerini iyi bilirler.


Tedavisi

İstifçiler, kendi istekleri ile tedavi olmak istemezler; çünkü kendilerini hasta hissetmezler. Bu sebeple yaşadıkları istif sorunu onlar için normal bir hayattır. Öncelikle biriktirmenin bir sorun olduğuna inanmaları gerekiyor. Biriktirme hastalığı için bazı tedavi yöntemleri bulunuyor. Antidepresan bazı ilaçlarla hastalık kontrol altına alınabiliyor; ancak tedavi edilemiyor. Bu hastalıkla başa çıkabilmenin en etkili yolu psikoterapidir.

İstifçiliği Özetleyen Sözler

İstifçilerle ilgili İngiltere’de çekilmiş bir belgesel programında evleri tıka basa eşya dolu insanlar ilginç tepkiler veriyor. Biriktirdikleri eşyalara müdahale edilmesine ya izin vermiyorlar ya da istemeden razı oluyorlar. Aslında istifçilerin aşağıdaki sözleri psikolojilerini özetliyor:

  • Burası yiyecek müzesi… Konserve deyip geçme, hayat kurtarır. Günde bir kutu açlığını bastırır. (Yıllardır sakladığı konserve kutularını kastediyor.)
  • Eşyalarımı ayıklamak istiyorum. Onlar çöp değil. Hepsi de işe yarar şeyler. Bunları daha güvenli bir yere taşıyabiliriz.
  • Başka insanların pis elleri ile benim yıllardır üzerinde titrediğim değerli eşyalarıma dokunacak olmaları beni çok rahatsız ediyor.
  • Bu eşyaların hiçbiri çöp değil. Hepsi kullanışlı şeyler. Düzenlenirse sorun kalmaz.


Hülasayı kelam; ihtiyaç olabilecek eşyaların biriktirilmesinde pratikte herhangi bir sorun görünmüyor. Ve gerçekten o eşyayı bir gün kullanabileceksek elbette bir köşede tutulabilir. Bu hastalığın en mantıklı ve en yararlı “biriktirme eylemi” de, kitapların biriktirilmesi olabilir. Ancak gereksiz eşyaları atmıyorsanız bir sorun olabilir!

Yorumunuzu Paylaşın