Makaleler

Üç Nokta Nerelerde Kullanılır?

Yazar: Diba Bahadıroğlu

Noktalama işaretleri içinde eksik kullanılan ya da kullanım alanı kural dışı genişletilen ve edebî eserlerin olmazsa olmazı üç noktayı işleyeceğiz bu yazıda. Hemen hemen her cümlenin, ünlemin ya da soru işaretinin yanına sıkıştırılan hatta bazen üşengeçlikle iki nokta  olarak konulan bu noktalama işaretinin kullanım alanlarını şu şekilde gösterebiliriz:

  • Cümle, sözcüklerin anlam bütünlüğü sağlayarak bir yargı çerçevesinde yığılmasıdır. Yani cümlede bir yargı ve anlam bütünlüğü aramak zorundayız. Eğer ki cümlede anlam ve yargı yoksa yani cümle anlatım olarak yarım kalmışsa cümle sonuna üç nokta imi konur.  Bu tür cümlelerde anlatım, okuyucu tarafından tamamlanır. Örneklersek:

Sami adlı olanı ayağa kalktı. Yanımdan geçiyor. Kandırıcı, güleç bir suratla yolunu kestim:

“Üzüldüm beyefendi, yanlış anlaşılmışım. Halbuki dostluk, ahbaplık delisiyim bendeniz. İlme hörmet ederim. Nerede vazife iki gözüm? Simanız o kadar bildik ki

Çekingen, ama ok yerini buldu.

“Maliyedeyim beyefendi, kontrolörüm.” mi acaba?

“ A, öyle ya ! Pek güzel. Buyurun iki dakikacık olsun şeref verin …”

“ Kusura bakmayın. Arkadaşlarlayız, başka zaman…”

Aferin. Becerikli bu. İleride yaman adımlar atması umulabilir. Yeter ki

(Vüsat O. Bener , Dost ~ Yaşamasız, s. 221 ,YKY) 

  • Söylenmesi abes olan, genelde argo ve küfürlü sözler için üç nokta kullanılır. Örnek: 

Ben kapıya doğru giderken, arkamdan yürüdü ve durdu. Asansör düğmesine bastığımda, o da kapı ağzında bekledi. Yalnızca benim, “Çok, çok tuhaf bir çocuk olduğumu” söyledi yine. Tuhafmış k….ın kenarı. S… asansör gelene kadar kapı ağzında bekledi. Hayatımda hiçbir asansörün kata çıkışı bana bu kadar uzun gelmemişti. Yemin ederim.

(J.D. Salinger , Çavdar Tarlasındaki Çocuklar, s. 181 , YKY) 

Bizim Phoebe bir şey demedi. Söyleyecek bir şey bulamazsa tek bir s… söz etmez zaten.

“Neyse işte, şu anı seviyorum,” dedim. “Şu anı, seninle oturup çene çalmayı, gırgır…”

“Ama bu gerçek bir şey değil!”

“Bu çok çok gerçek bir şey ! Kesinlikle öyle. Neden olmasın ki ? İnsanlar hiçbir zaman bir şeyin gerçek bir şey olduğunu anlamıyorlar. Bu s….ten bıktım artık.”

“Ağzını bozma. Peki başka bir şey söyle bakalım. Ne olmak istersin? Bilim adamı gibi yani. Veya avukat filan gibi.”

( J.D. Salinger , Çavdar Tarlasındaki Çocuklar, s. 161 , YKY ) 

  • Bir neden dolayı yazılmak istenmeyen sözcüğün ilk harfi yazıldıktan sonra o harften sonra üç nokta konur. Örnek: 

Her şeye “karşı” duran, "karşı” çıkan, “karşı” olan adam… Aylak Adam… Bir adı bile yok. “C…” diyor Yusuf Atılgan kısaca.

İnsan her şeye bunca “karşı”yken kendine de “karşı” olmadan nasıl sürdürebilir ki bir “karşı” yaşamı?

C..., sıradanlığa, tek düzeliğe, alışılmışın kolaycılığına hiç mi hiç katlanamıyor.

 ( Yusuf Atılgan, Aylak Adam, Arka kapak yazısı,  YKY ) 

Mümtaz’ı babası, S…’nin işgali gecesi, oturdukları evin sahibine düşman olan bir Rum tarafından ve onun yerine öldürülmüştü.

(Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur , s. 22 , Dergâh Yayınları)

  • Alıntı yapılan metinlerde, metinin devamının olduğunu bildirmek için alıntılanan metnin başına, ortasına, sonuna konur.  Üç nokta konulan yer, metinden çıkarılan yerdir.

... “İstanbul’dan ayrılmak istemiyoruz, fakat senede kaç defa kütüphaneye gideriz? Üç beş cadde ile bir o kadar kahveden başka ne biliriz? Fikir hayatı, fikir hayatı diyoruz. En kabadayımız bile gevezelikten başka ne konuşuyor ? Kahve münakaşalarıyla zihnimizi inkişâf ettirdiğimizi sanmakla pek akıllıca bir iş yaptığımıza kâni değilim… Bizi buraya asık bağlayan bir alışkanlıktır… Biz burada maksatsız yaşamayı  ve boş beyinle dolaşmayı tatlı bir meşgale haline getirmek yolunu keşfetmişiz… Hepimizi İstanbul’a  bağlayan sadece bu… Burada insan, kafasını zerre kadar işletmeden mütefekkir bir kimse olduğuna inanmak ve bunu başkalarını da inandırmak imkanına mâlik… Bu şehrin buradaki muhitlerin dayanılmaz cazibesi işte bundan ibaret ! “ …

(İçimizdeki Şeytan, Sabahattin Ali, s. 136,YKY .)

  • Duyguları ifade eden cümlelerin sonuna konan ünlemin anlamını pekiştirmek için ünlemden sonra üç nokta imi kullanılır. Ayrıca seslenmelerden sonra da üç nokta konması gerekir.

 Üç nokta işareti, eğer ünlem ve soru işaretinden sonra kullanılıyorsa iki nokta koymak yeterli olacaktır.

  •  Anlam pekiştirme için örneklersek:

“Çoluk çocuk sahibi adam… Bu yaşa kadar temiz kalmış…” diye beylik sözlere başladı. Profesör onun lafını kesti :

“Böyle alçak herifleri müdafaa etme !.. Kafalarını ezmeli onların!..”

(İçimizdeki Şeytan, Sabahattin Ali, s. 127 ,YKY .)

Beş on gün evvel kendisine lüzumundan biraz fazla teveccüh göstermiş olan kabadayı, arkadaş canlısı, fedakar ve olgun âlimin bu kabalığına bir anda mana veremedi, fakat bir mevkufun karısı olduğunu hatırlayınca gülmeye başladı.

“Aman yarabbi… Benden korkuyorlar!..” dedi.

(İçimizdeki Şeytan, Sabahattin Ali, s. 245 ,YKY .)

Bu ilaçlar, Çiçek Emine’ye :

“Kudurdun mu ki Hacı?.. Gülük gibi teprişiyon?...” dediriyordu.

( Refik Halit Karay, Memleket Hikayeleri, s. 55 , İnkılap Yayınları )

  • Seslenme işlevini örneklersek:

Ah güzel kadın… Ah güzel ve çalışkan kadın… Ah güzel saçlı Ayşe’m…

  • Karşılıklı konuşmalarda, konuşula kişinin cevap vermediği zamanlarda üç nokta kullanılır. Bu, edebiyat eserlerinde görülür. Örneklersek : 

“Ben Efruz Beyim.”

“…”

“Kendisine haber verelim.”

“Evet.”

- Ey reis bey, tarziye ver bakalım.

...

Derin bir sükut! Bütün gözler kürsüden reis beye, reis beyden kürsüye… Hiç ses, seda yok. Mağlubiyet müthiş! Ezici ! Ani...

- Ey reis bey, tarziye ver bakalım.

...

Bucaklıların arasında tehditkâr bir fısıltı… “Ne demek ! Ne demek ! Vermeli, vermeli ya… Bu haysiyet meselesi…”

(Efruz Bey, Ömer Seyfettin, s. 103,  Bilgi Yayınevi)

Not: Üç nokta, özel durumlar dışında iki nokta olarak yazılmaz. Ayrıca üç nokta, hiçbir durumda üç noktadan fazla da gösterilemez.

Üç noktanın hemen hemen tüm kullanımlarını aşağıdaki metinde bulabilirsiniz:

Ömer içinden:

“Bütün iyiliğine rağmen ne kadar anlayışsız…” dedi. Sonra yüksek sesle ilave etti “Müşkül vaziyette kalan bir insan için böyle hükümler verilir mi ? Asıl iyilik tanıdıklarımıza yaptığımız iyiliktir; halbuki biz bütün hüsnüniyetimizi dostlarımıza saklayıp bunların dışında kalanları bir çırpıda ve kısa bir hükümle fena addediyoruz !...”

Profesör Hikmet’in gözleri gene karşı odadaydı. Ömer Nihat’a bakınca onun birtakım düşüncelere dalmış olduğunu gördü ve sordu :

“Ne düşünüyorsun?”

“Bu veznedarın meselesi daha meydana çıkmadı mı ?”

“Hayır… Neden sordun ? İhbar mı edeceksin ?”

“Yok canım… Sordum…”

Bir müddet bekledikten sonra tekrar başladı :

“Sizin kasada çok para bulunur mu?”

“Bazen bulunur… Dört beş bin liraya kadar… Belki de daha fazla… Bunları ne yapacaksın ?”

“Merak ettim yahu! Demek herif fazla çalsa kimsenin haberi olmayacak !...”

(İçimizdeki Şeytan, Sabahattin Ali, s. 127 ,YKY.)

Bu yazı hazırlanırken 2009 TDK Yazım ve Noktalama kuralları esas alınmış, örnekler ise eserlerden alıntılanmıştır. Eserlerden alıntı yapılan örneklerin hangi eserden alıntılandıkları parantez içinde belirtilmiştir. 

Yorumunuzu Paylaşın