Makaleler

Türk Geleneksel Oyunlarından Karagöz ve Hacivat

Yazar: Diba Bahadıroğlu

Aslında Karagöz ve Hacivat olarak değil de Karagöz olarak anmak gerekir  bu oyunları.  Karagöz, Türk halkının mizahını sergileyen en önemli seyirlik oyunudur. Gölge oyunu diye de anılan Karagöz oyununu bu yazıda yakından tanıyacağız ve tarihinden başlayarak günümüze kadar gelen yaşam sürecini ele alacağız. Önce Karagöz oyununun nasıl yapıldığına bakılmak gerekir.

Terim anlamlarına takılmadan kabaca tasrif etmek gerekirse deriden kesilen ve “tasvir” adı verilen şekillerin perde arkasına konan ışıklandırma yardımı ile oynatılması ve seslendirilmesi Karagöz oyunlarını oluşturur. Canlandırmada sadece Karagöz yoktur, diğer önemli karakter Hacivat ve yan karakterler de vardır. Aslında bir nevi tiyatro oyunu diyebiliriz.

Karagöz Oyunu Nasıl Ortaya Çıkmıştır?

Bu konuda birçok görüş ve söylenti vardır. Bu görüşlerden ilki oyunun tarihini çok eskilere dayandırılan “Oyunun Çin’den çıktığı” görüşüdür.

Oyunun Çin kaynaklı olduğunu iddia eden araştırmacılar oyunun var olma yılını da MÖ 2.yy’a götürür. Türklerle Çinlilerin sıkı ilişkiler içinde oldukları düşünüldüğünde bu oyunun Çin’den alınma fikri yüksek gelse de Orta Asya’da özellikle tarihi kaynaklarda gölge oyununa rastlanmaz. Sanıyoruz ki araştırmacıların yanılma noktası, Özbeklerin ipli kuklaları. Özbekler, çadır hayal dedikleri ipli kuklaları oynatırdı, hayal kelimesinin burada kullanılması araştırmacılar arasında kafa karışıklığına neden olmuş olabilir.

Gölge oyununun Hindistan kaynaklı olduğunu söyleyen bir grup araştırmacı da mevcut. Buna göre oyun MS IV. -  V. yy’lar arası  Hindistan’da ortaya çıkar ve Çingene göçleri Türkiye’ye gelir. Yalnız Metin And, Hindistan’da köklü bir gölge oyunu geleneğini kabul etmekle birlikte Çingeneler’in çıkışı olan Kuzey Hindistan’da gölge oyununun olmadığını dile getirir. Ayrıca Çingeneler Batı’ya doğru 11. yy’da göçmeye başlamışlardır, Türkler arasında ise 14. yy’a kadar gölge oyunu geleneği yoktur. Eğer oyun Hindistan’dan göç yolu ile gelseydi Türkler arasında yayılma zamanı göçten üç yüz yıl sonra olmazdı diyor Metin And.

Gölge oyununun baş kahramanları olan Karagöz ve Hacivat’ın yaşamış olabilecekleri, görüşlerden bir tanesini oluşturuyor. Evliya Çelebi’nin naklettiği bir olaydan yola çıkarak bu iki karakter bundan tam 400 yıl önce Anadolu’da yaşamışlardı. Selçuklular zamanında yaşayan bu iki kahramandan Karagöz Çingene, Hacivat ise Yorkça Halil adında Anadolu Selçuklu Sultanı Alaeddin devrinde yaşayan birisidir. Evliya Çelebi kaydına göre bu ikisi arada bir görüşürler, buluşurlarmış. Daha sonra bu konuşmalar hayal-i zıll’a konulup oynatılmış.

Karagöz oyununun nasıl çıktığını anlatan en yaygın hikaye ise bu iki kişinin idam edilmesi ile alakalıdır. Rivayete göre Sultan Orhan zamanında yapılmaya başlanan Bursa’daki bir camide Karagöz demircilik, Hacivat ise duvar ustası olarak çalışmaktadır. Bu iki işçi, aralarındaki eğlenceli lakırdılar yüzünden diğer işçileri çalışmaktan men ederlermiş. Bu durum öyle bir duruma gelmiş ki camii inşaatı gecikmeye başlamış. Bu duruma kızan zamanının padişahı Sultan Orhan,  ikisini de başlarını vurdurmak suretiyle idam ettirmiş.  Daha sonra bu konuda vicdan azabı çeken padişahı avutmak amacıyla Şeyh Küşteri, bu ikisinin tasvirini yaparak gölge oyunu şeklinde oynatmaya başlamıştır. Gariptir ki geleneğe göre Şeyh Küşteri, bu oyunların “pîr”’i sayılmış ve gölge oyunlarının perdesine de Küşterî Meydanı adı verilmiştir. 

Yukarıda bahsedilen tüm durumlar rivayetten ibarettir.  Hiçbir belgede de yukarıdaki rivayetler hakkında bir bilgi bulunmaz. Bu bakımdan da biz yazılı kaynaklara bakacağız.

Karagöz Oyunu Hakkında İlk Yazılı Kaynaklar

Karagöz oyununda ilk yazılı kaynaklarda Karagöz adı geçmez, Şeyh Küşteri adı ise pek çok kaynakta farklı olarak geçtiği için tutarsız oldukları gerekçesiyle hükümsüzdür. Bu konudaki ilk yazılar gölge oyununu anlatır ve 15.yy’a aittir.

Eldeki yazılı kaynaklara göre bu oyunun gelişi Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferine kadar götürülür. Bu yazılı kaynak da İbn İyâs’ın BEDÂİU’Z-ZÜHÛR adlı Mısır tarihidir. Yavuz Sultan Selim’e gölge oyunu gösterisi yapan ilk sanatçının oyun konusu da Yavuz Sultan Selim tarafından idam edilen Memlük Sultanı II. Tomanbay’ın idam sahnesidir. Buna göre idam sahnesi gölge perde üzerinden bir daha canlandırılmış, bu Yavuz Sultan  Selim’in çok hoşuna gitmiş ve bu sahneyi oğlunun da yani Kanunî Sultan Süleyman’ın da görmesi için sanatçı İstanbul’a getirilmiştir.  Bu sanatçı ile beraber 600 Mısırlı sanatçı da İstanbul’a gelmiş, kimisi bir süre sonra ülkesine dönmüş kimisi de İstanbul’a yerleşmiştir. 

Bahsedilen bu eylem I.Ahmed dönemine kadar sürmüştür. Bizdeki en eski tasvirin 14. yy sonlarına doğru olmasının yanında Mısır oyunlarına ait en eski tasvirin tarihi 11 yy’dır. Ayrıca  14. yy Osmanlı belgeleri de gölge oyunlarının yeni bir oyun olduğunu anlatmakta ve uzun uzun tasvir etmektedir.

14. yy belgelerinde oyunun adı “hayal-i zır”, oyunda kullanılan kukla adları da  “Hayal” ve “Hayalbazan” olarak geçmektedir. Bu oyun, Osmanlı saraylarında sık sık oynatılmış, padişah çocuklarının evlenmelerinde, sünnetlerinde,  evliliklerde, bayramlarda ve diğer şenliklerde kullanılmıştır. Daha sonra saraydan dışarı taşmış ve dönemin soylu ailelerince de oynatılmaya başlanmıştır. 14. sonlarında artık oyunun adı “hayal” olmuştur. 

17.asırda Türk dericileri, tasvirlere eklem yeri eklemişler ve daha oynak olmalarını sağlamışlardır. Karagöz adı da ilk kez bu zamanlarda geçmeye başlamıştır. Oyuna, Türk mizah anlayışı da eklenmiş, oyun divan – halk – tekke şiirleri ile zenginleştirilmiştir. Ayrıca müzik ile beraber, köçek ve halk dansları da oyuna girmiştir. Böylece bizim şuan tanıdığımız Karagöz – Hacivat oyunu meydana gelmiştir. Osmanlı toplumu, tek milletli bir yapıdan oluşmadığı için Osmanlı toplumunu oluşturan çeşitli dinden, kültürden insanların da karakteri bu oyunlara yansıtmış. Hal böyle olunca kalabalık bir oyuncu kadrosu meydana gelmiş ki bu kadroyu ileriki başlıkta açıklayacağız.

Karagöz Oyunlarının İçeriği ve Sahnelenmesi

Karagöz oyunu “açık eser” denen türe girer. Yani her Karagözcü, zamanın şartlarına göre bazı yenilikler katar Karagöz oyununa ve bu oyun artık halkın ortak malı olur çıkar.

Tuluata dayanan Karagöz oyununu her sanatçı kendisine göre değiştirebilir oyun esnasında. Karagöz’ün sadece Anadolu topraklarında değil Cezayir, Tunus, Mısır, Romanya, Yugoslavya, Suriye, Lübnan ve geç tarihte Yunanistan topraklarında da gösterildiği düşünüldüğünde oyunun hacmi daha da genişlemektedir.

Karagöz, tek kişi ile oynatılan bir oyundur. O tek kişi, perde arkasından hem tasvirleri yönetecek el maharetine sahip olmalı hem de oyuncu kadrosundaki oyuncuların şive ve seslerini taklit edecek kadar iyi bir gırtlağa sahip olmalıdır.  Oyunda ayrıca giriş – çıkışları, oyunun ritim ve temposunu düzenleyen bir yönetmen, oyundaki karakterlerin hareketlerini düzenleyen bir kişi ve aynı zamanda müzikleri yapıp kontrol eden müzisyen vardır. Yalnız aslında ne önemli iş, karakterlerin kıyafetlerini düzenleyen tasvircidir.

Karagöz Oyunun Bölümleri Neledir?

Karagöz oyunlarının bölümleri, mukaddime, muhavere, fasıl ve bitiş kısımlarıdır. Bu bölümlerin içerikleri, Karagözcü tarafından değiştirilebilir.  

Oyun önce mukaddime ile başlar, Hacivat semai okuyarak gelir. Karagöz ile aralarında kısa bir konuşma geçer   ve ikisi dövüşmeye başlarlar. 

Muhavere kısmında Karagöz ile Hacivat arasında istenildiği kadar uzatılabilecek bir konuşma geçer. Bu konuşmaya istenirse “ara muhaveresi” de eklenir ve konuşma daha da uzatılabilir. Dikkat edilmesi gereken nokta, Karagöz oyununda muhavere kısmı ile fasıl arasında bir ilişki olmamasıdır. Muhavere kısmı da genelde sadece Karagöz ve Hacivat arasında geçer. Cevdet Kudret’e göre Karagözcünün tüm marifeti burada belli olur.

Muhavere kısmından sonra oyunun asıl bölümü fasıl bölümü gelir. Fasıl konuları gerçekten de çok çeşitlidir. Leyla ü Mecnun, Ferhad ü Şirin gibi aşk konularından tutun da Cazular, Kanlı Kavak gibi fantastik konulara kadar gider. Fasıllar bu zamana kadar çok çeşitlenmştir.

Bitiş kısmında  seyirciye veda edilir. Anlatılan olay, sonuca ulaştırılır.

Cevdet Kudret üç ciltte otuz dokuz oyun ve on dokuz muhâvere ile, karagöz mûsikisinin hayal şarkılarını da 215’i notalarıyla olmak üzere Etem Ruhi Üngör yayımlamıştır. Aynı keza Cevdet Kudret, bazı fasıl oyunlarını da şu şekilde sayar : Abdal Bekçi, Bahçe, Çeşme, Hamam, Kanlı Kavak, Kanlı Nigar, Kayık, Salıncak, Ters Evlenme, Tımarhane, Yalova Safası, Yazıcı…

Karagöz Oyunundaki Karakterler

Karagöz oyunundaki baş karakterler Karagöz ve Hacivat’tır. 

Karagöz: Özü  sözü bir, halk adamı diyebileceğimiz karakterde, ne düşündüğünü kendi içinde herhangi bir hesap yapmadan açıkça söyleyen birisidir. Genelde işsizdir. Başı sürekli derde girer. Okumamış halkı simgeleyen Karagöz’ün sesi de kalındır.

Hacivat: Karagöz’ün aksine içte pazarlıklı, nabza göre şerbet veren, gazel okuyabilen, okumuş, bilgili, ara bulucu, aydın ya da daha doğrusu yarı aydın kişileri temsil eden bir karakterdir. Genelde Karagöz’ün aksine ince seslidir.

Oyundaki diğer kişiler şunladır :

  • Çelebi : Genç, züppe ve mirasyedidir. Hacivat gibi düzgün bir İstanbul Türkçesi konuşur ve olumsuz karakterdir.
  • Ali Kulaç Beberuhi : Cüce ve aptaldır. Olumsuz karakterdir ve Hacivat kadar düzgün Türkçe konuşur.
  • Tuzsuz Deli Bekir : Sarhoş ve zorbadır. Tuzsuz burada güzel olmayan, tadı olmayan anlamında kullanılmış olabilir.
  • Efe : Zorba rolündeki bir diğer kişidir.
  • Matiz : Bu da sarhoş rolündedir.
  • Zenne : Oyundaki kadınlardır.
  • Kastamonulu : Oduncu ve bekçidir. Ayrıca Anadolu insanını temsil eder.  Kastamonu ağzı ile konuşturulur.
  • Rumelili : Rumeli insanlarını temsil eder. Rumeli şivesi uygulanır. Pehlivan ve arabacıdır.
  • Laz : Kayıkçı ve kalaycı mesleklerindendir. Şivesi laz şivesidir.
  • Kürt :  Hamal  ve bekçi rolündedir. Kaba bir şive ile konuşturulur.
  • Acem : İranlıdır. Zengindir ve ticaretle uğraşır.
  • Arnavut : Bahçıvan, bozacı, korucu meslekleri ile karşımıza çıkar. Kırık bir Türkçe ile konuşturulur.
  • Ak Arap : Anadolu’ya dışarıdan gelen iki karakter olan Acem ile Arap’tır.  Arap, dilencidir, kahve döver.
  • Zenci Arap : Köle ya da laladır. Halayık olarak da bilinir.
  • Yahudi : Zengindir, kırık bir Türkçe ile konuşturulur. Bezirgan, sarraf, eskici rollerindedir. Genelde zengindir.
  • Ermeni : Külhancı ve ayvaz olarak tanımlanır.
  • Frenk : Doktor, terzi, tüccar, meyhaneci gibi Müslüman halk yapısında pek olmayan mesleklere sahiptir.
  • Rum : Tıpkı Frenk gibi Anadolu’ya sonradan gelerek buraya yerleşen karakterdir. Frenk ile aynı iş koluna sahiptir.

İsimleri geçen ama sahnede görülmeyen kişiler:

  1. Hacivat ve Karagöz’ün çocukları
  2. Hacivat ve Karagöz’ün eşleri
  3. Hacivat’ın kardeşi
  4. Karagöz’ün  bir cadı olan Çingene annesi

Bunun yanında kambur, burundan konuşanlar, kekemeler, kötürümler, sağırlar, deliler, esrarkeşler, aptallar, cinsel sapıklar gibi kişiler vardır. Olağanüstü kişi ve yaratıklara da yer veren Karagöz oyunları görülmüştür. Yani kısaca Osmanlı toplumunda yer alan birçok karakter, Karagöz oyununda bulunur.

Karagöz Oyununu Sahnesi

1,80 X 0.80 cm ölçülerinde bir beyaz perde arkasına konan yağlı kandil veya mum ışığı sahnenin temelidir. Bu gölge ile, Karagözcü görünmeden sadece tasvir denilen kuklaları oynatır. Tasvir, deridendir, saydamlaştırılır ve renklendirme de kök boyası ile yapılır. Renklendirme daha doğrusu tasvirin kıyafeti karaktere göre değişiklik gösterir.

Tasvirler eklem yerlerinden açılan delikler sayesinde hareketlidir. İki yatay çubukla Karagözcü tasvirleri hareket ettirir. Ayrıca “fır döndü” denilen dik çubuklar da kullanılır.

Karagöz Müzikleri

Karagöz oyunlarına zamanla müzik de katılmıştır. Üstelik bu müziğin de belirli kuralları vardır.  Bu musiki daha çok tef ile sağlansa da zil, zilli maşa ve düdük de ilave edilebilir. 

Asıl Karagöz müzikleri, perde arkasında ayrı bir sanatçı topluluğu ile yapılır. Yapılan her müziğin bestekarı maalesef şuan bilinmiyor. 

Kaynaklar

And ,Metin, Geleneksel Türk Tiyatrosu: Kukla-Karagöz-Ortaoyunu, Ankara 1969, s. 107-165;
And, Metin, İslam Ansiklopedisi, madde : Karagöz, c. 24 , s. 401 - 402
Kudret , Cevdet, Karagöz, Ankara 1968, I, 7-60
Özkırımlı, Atilla, Ansiklopedik Türk Edebiyatı Ansiklopedisi, c.3, s. 722 - 724

İlgili Makaleler

Yorumunuzu Paylaşın