Makaleler

Telekinezi Nedir, Nasıl Yapılır?

Yazar: Hakan Kutluay
Telekinezi Nedir, Nasıl Yapılır?

Telekinezi, insanın zihniyle ve herhangi bir fiziksel temas olmaksızın nesneleri hareket ettirebilmesidir. Telekinezi kelimesi, “uzak” anlamında olan “tele” kelimesi ile “hareket” anlamına gelen “kinesis” kelimelerinin bileşiminden oluşmuştur. Bazen telekineziye “aklın cisimler üzerindeki gücü” de denmektedir. Telekinezi yerine kullanılan başka bir terim ise psikokinezidir. Yine bu terim de Yunancada “ruh” anlamına gelen “psyche” kelimesi ile hareket anlamına gelen “kinesis” kelimelerinden türemiştir.

Psişik güçlere inanan veya onları kullanabildiğini iddia eden insanlar bu güçlerin çeşitlerinden bahsetmişlerdir. Prekognisyon (gelecekte olacakları önceden bilme gücü), pirokinezi (zihin gücüyle nesneleri tutuşturabilme ve ateş yakabilme), telapati (uzakta olan şeyleri bilebilme, görebilme) psişik güçlerden bazılarıdır. Bu güçlerin varlığına inanan insanlar olsa da psişik güçler bilimsel olarak kanıtlanabilmiş değillerdir.

Telekinezi Nasıl Yapılır?

Telekinezinin gerçekliğine ve yapılabileceğine inananlar, telekinezinin nasıl yapıldığı konusunda da bazı fikirler ileri sürmüşlerdir. Bunlardan bazılarını aşağıda derledik:

Telekineziye başlamadan önce,

  • Başlamadan önce konsantrasyonun ve inanmanın telekinezinin anahtarları olduğunu söylerler. Ne kadar iyi konsantre olursanız telekinetik yeteneklerin o oranda hızlı gelişeceğini iddia ederler.  
  • Rahatlamanın telekinezinin olmazsa olmazı olduğunu söylerler. Meditasyon yapmayı rahatlamanın bir aracı olarak tavsiye ederler. 
  • Hareket ettirilecek nesne ile bir olmayı, onu hissetmeyi, onu kendinden bir parça gibi görmeyi öğütlerler. Fazladan bir kol veya bacak gibi… 
  • Bir günde telekinetik yeteneklerin gelişemeyeceğini söylerler. Günde 10-15 dakika kadar pratik yapılması gerektiğini salık verirler.  
  • Sabırlı olunmasını öğütlerler. Telekinezi sabır işidir ve telekinezide gelişim süresi kişiden kişiye değişiklik gösterir. 

Telekinezi sırasında aşağıdaki adımların takip edilmesini uygun bulurlar,

  • İlk adım: Hareket ettirilmek istenen nesneye 10 dakika kadar, onu kendinizden bir parça olarak hissedinceye dek odaklanın.
  • İkinci adım: Nesneyi hareket ederken veya bükülürken gözünüzde canlandırın.
  • Üçüncü adım: Nesneyi hareket ettirebilmeniz son adımdır. Asla güç kullanmayın, işe yaramayacaktır.  

Telekinezi Nasıl Çalışır?

Telekinezinin nasıl çalıştığına dair bazı teoriler mevcuttur.

Kuantum Bağlantısı: Bazı insanlar beyin dalgalarımızın atom altı parçacıkları ve nesnelerin içerisindeki enerjiyi hareket ettirebileceğine inanmaktadırlar. Bu da fiziksel bir temas olmaksızın onları hareket ettirebilmemizi sağlar.

Manyetik Alan: Diğer bazıları, insanların etraflarındaki manyetik alanı kontrol edebilirse nesneleri de fiziksel bir temas olmadan hareket ettirebileceklerine inanırlar.

Ses ya da Isı Dalgaları: Bazı medyumlar ses ya da ısı dalgaları üretebildiklerini ve bu sayede oluşan enerji ile nesneleri fiziksel bir temas olmaksızın hareket ettirebildiklerini öne sürerler.

Telekinezinin Tarihi

Zihin güçleri ile nesnelerin hareket ettirilebileceği fikri yüzyıllar boyunca insanlarda merak uyandırmış olsa da telekinezinin bilimsel olarak da ispat edilebilecek bir kabiliyet olduğu fikri 19. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Bu gelişme Spiritüalizmin meşhur olduğu yıllarda yaşanmıştır. Psişik medyumlar seanslarda ölülerle iletişim kurduklarını ve nesnelerin karanlık odalarda herhangi bir temas olmaksızın birdenbire gizemli bir şekilde hareket ettiğini ve uçtuğunu iddia etmişlerdir. Bazen küçük masaların görünmeyen ruhlar veya psişik düşünceler nedeni ile devrildiği veya havada asılı kaldıkları öne sürülmüştür.

Bütün bu iddialara, Sherlock Holmes kitabının müellifi Sir Arthur Conan Doyle da dahil olmak üzere pek çok kişi inanmış olsa da bütün olanlar bir aldatmacadan ibaretti. Sahtekâr psişikler gizli kablolardan karanlık odalarda siyahla örtülmüş aletlere kadar her türlü hileyi kullanıp insanları nesnelerin temassız hareket edebildiklerine inandırmaya çalıştılar. İllüzyonist Harry Houdini pek çok sahte medyum hakkında araştırmalar yapıp iplerini pazara çıkartmış, hatta bu konuyla ilgili olarak “Büyü Tacirleri ve Metotları” (Miracle Mongers and Thier Methods) isimli bir kitap yazmıştır.

Kamuoyu sahte telekinezi hakkında bilinçlendikçe olgu kaybolmaya başlamıştır. Telekinezinin tekrar ortaya çıkışı 1930 ve 1940’lı yıllara rastlar. Duke Üniversitesi’nde bir araştırmacı olan J. B. Rhine insanların spontane olayları düşünce güçleri yardımıyla etkileyebileceği fikri üzerinde düşünür. Rhine zar atma ile ilgili çalışmalarında oyunculara düşünceleri ile zarların sonuçlarını etkilemeye çalışmalarını ister. Bulguları karışık ve yetersiz de olsa, kendisini ortada mistik etkilerin olduğuna inandırmaya yetmiştir. Ne yazık ki Rhine ve diğerleri testlerine benzer sonuçları diğer testlerde alamamışlardır ve metotlarında pek çok hata görülmüştür.

Otuz yıl kadar sonra, 1970’lerde UniGeller isimli bir adam dünyanın en tanınan medyumu olmuştur. Yaptığı dünya turlarında bozuk saatleri tekrar çalıştırmak ve kaşıkları bükebilmek gibi pek çok psikokinetik yeteneğini sergilemiş ve bu işten milyon dolarlar kazanmıştır. Kendisi göz boyacılık yapmadığını iddia etse de şüpheli pek çok araştırmacı Geller’in inanılmaz yeteneklerinin bir illüzyonist tarafından da yapılabileceğini hatta yapılageldiğini belirtmişlerdir. 1976 yılında İngiltere’deki Bath Üniversitesi’nde, düşünceleri ile kaşıkları bükebileceklerini iddia eden bir gurup çocuk kontrollü deneylere tabi tutulmuşlardır. Başlangıçta çalışmalar umut verici bir şekilde ilerlemiş ve bilim adamları sonunda telekineziye bilimsel bir açıklama getirebileceklerini düşünmeye başlamışlardır. Ancak sonrasında bilim adamları çocukların kimsenin görmediğini sandıkları anlarda kaşıkları elleriyle fiziksel olarak eğdiklerini gizli kameralarla tespit etmişlerdir.

Aklın cisimler üzerindeki gücü olduğu fikri yavaş yavaş kaybolmaya başladı. Bu durumun bir istisnası olarak 1980’lerin ortalarında “PK” partilerinin yükselen popülariteleri gösterilebilir. Bu partilerde telekinezinin mümkün olduğuna inanan bir gurup insan toplanır, kaşıkları bükebilmek için bağırıp zıplayarak duygusal ve fiziksel açıdan galeyana gelirlerdi. Bazıları bazı kaşıkların bu seanslar sonucunda küçük bir oranda büküldüğünü iddia etseler de bu seanslara şüpheli yaklaşanlar onca zıplama sonucunda kaşıkların kazara fiziksel olarak bükülmüş olabileceğini öne sürmüşlerdir.

Telekinezinin Biyolojik Dayanakları Var mı?

Pek çok insan, psikolojik kanıtlar neticesinde insan beyninin hayallerimizin ötesinde yeteneklere sahip olduğuna inanmaktadır. Onlara göre, son kertede beynimizin sadece yüzde 10’u kadarını kullanmaktayız. Böyle bir kanıya sahip insanlar, telekinezi dahil psişik güçleri beyninin yüzde 10’undan fazlasını kullanabilen medyumların marifeti olarak görmektedirler ve kalan yüzde 90’lık kısmı da kullanabilirsek neler olabileceğini sorgularlar.

Bu iddialar umut vaat etse de mitten öte bir şey değillerdir. Beynimizin tamamını kullandığımız bir gerçektir. Araştırmacıların PET taramaları (pozitron emisyon tomografisi) ve fMRI (fonksiyonel manyetik rezonans görüntülemesi) gibi teknikler kullanarak yaptıkları çalışmalar beynin büyük kısmını kullanmadığımızın bir yalan olduğunu ortaya koymuştur. “Popüler Psikolojinin 50 Miti” isimli kitapta psikolog Scott Lilienfeld “Son yüzyıl beyin trafiğini ortaya çıkartan ve gittikçe karmaşıklaşan teknolojilerin gelişmesine şahit oldu. … Bu detaylı haritalandırmaya rağmen beyinde yeni görevler bekleyen kullanılmamış alanlar bulunamadı. Tam aksine çok basit görevler bile genellikle beynin neredeyse tamamına yayılan alanların katkıları sonucunda gerçekleşebilmektedir.

Telekinezi tarihi hem kanıtlanmış olan hem de tahmin edilen hilelerin ve aldatmacaların tarihidir. Psikokinesis çalışanların pek çoğu bile eldeki verilerin bilimsel standartlarda bir kanıt oluşturmaktan uzak olduğunu kabul etmektedirler. Ancak onlar daha da büyük bir problemle yüzleşmek zorundadırlar: İnsan zihninin objeleri hareket ettirebileceği ya da onları bükebileceğini bilinen hiçbir mekanizması yoktur. Beyin dalgalarımızın objeler üzerinde bir şekilde etkisi olsa bile fizik yasaları beyin dalgalarımızın kafatasımızın birkaç milim ötesinden daha ileri gidemeyeceğini kanıtlamaktadır.

Telekinezinin varlığını iddia eden insanlar çoğunlukla geçmişte kalmışlardır. Gerçekte nesneleri zihin gücüyle hareket ettirebilen insanlar olsaydı, laboratuvarda test edilmeyi bekleyerek zaman kaybetmek yerine Las Vegas’ta kumar oynarken zarları istedikleri pozisyona getirebilir veya golf oynarken topları kontrol ederek bir golf yıldızı olabilirlerdi.

Kaynaklar

https://www.livescience.com/28119-telekinesis.html
http://www.psychokinesispowers.com/telekinesis-training
https://bookofresearch.wordpress.com/2015/06/28/how-to-do-telekinesis/

İlgili Makaleler

Yorumunuzu Paylaşın