Tecrit Nedir?
Genelde tecrîd olarak kullanılır. Kelime asıl olarak “Açıkta bırakmak./ Yalnız başına bırakmak. Tek başına hapsetmek. / Dünya alâkalarını kalpten çıkarıp Allah'a (C.C.) yönelmek./ Soyma, soyulma “ anlamlarını taşır. Terim olarak ise “Bir şairin kendini mücerred bir şahıs, yâni ayrı bir adam farzederek ona hitab etmesi” olarak tanımlanır.
İskender Pala, Tecrid sanatının tanımını şu şekilde yapmaktadır : “Bir şâirin kendisini başka bir kişi yerine koyup ona hitap etmesidir.”
Bu sanatın en sık kullanıldığı yerler mahlâs beyitlerdir. Şairler, mahlas beyitlerinde tecrit sanatını kullandıkları gibi tüm gazelde de tecrit sanatına yer verilebilir. Aşağıda bunun örneğini vereceğiz.
Şair, sadece gazellerde yani fani konularda bu sanata başvurmaz. Tasavvufta da tecrit sanatı vardır. Tasavvufta tecrit sanatı Allah yolunda masivâdan kurtulma olarak kullanılır.
Tecrit sanatı iki türlü yapılır.
Hitaplı tecrid: Şair şiirde vardır ve kendi mahlasına kendisi işaret eder. Ama burada şair, kendi mahlasına sanki başkasıymış gibi seslenir. Şairin mahlasını göremeyiz burada.
Hitapsız tecrid: Burada şair mahlasını saklamaz ama sanki o mahlas kendisinin değil de başka birisinin ismiymiş gibi hitap eder.
Örnekler
1. Nedim’den tecrit sanatı örneği:
Gazel
Esdikçe bâd-ı subh perîşânsın ey gönül
Benzer esîr-i turra-i cânânsın ey gönül
*
Gül mevsiminde tevbe-i meyden benim gibi
Zannım budur ki sen de peşîmânsın ey gönül
*
Eşkimde böyle şu’le nedendir meğer ki sen
Çün sûz u tâb giryede pinhânsın ey gönül
*
Ben sana bâde içme güzel sevme mi dedim
Benden niçün bu gûne girîzânsın ey gönül
*
Bigânedir mu’âmeleniz akl u hûş ile
Gûyâ derûn-ı sînede mihmânsın ey gönül
*
Ayîne oldu bir nigeh-i hayretinle âb
Bi’llâh ne saht âteş-i sûzânsın ey gönül
*
Feyz âşiyânı mihr-i hüner cilvegâhısın
Subh-ı bahâr-ı şevka girîbânsın ey gönül
*
Hac yollarında meş’ale-i kârbân gibi
Erbâb-ı ‘aşk içinde nümâyânsın ey gönül
*
Peymâne-i mahabbeti sundun Nedîme çün
Lutf eyle câmı bâri biraz kansın ey gönül (Nedim)
Vezin : Mef'ûlü / fâ'ilâtü / mefâ'îlü / fâ'ilün ( Vezin kusursuzca şiire işlenmiştir. Hiçbir hata yoktur.)
Şiirin Çevirisi ve Anlam Verme
- Ey gönül! Sabah vakti rüzgâr estikçe perişan olursun. Ey gönül! Sevgilinin kâkülüne meftun olmuş gibisin.
- Ey gönül! Gül mevsiminde şaraba tövbe ettin; aynı benim gibi. Sanırım sende bu kararından pişmansın.
- Ey gönül! Gözlerimden akan yaşta ateş var. Bu ateşin gözyaşımda işi ne? Acaba sen benim gözyaşımdan ateş ve ışık gibi gizli misin?
- Ey gönül! Ben sana ne dedim? Şarap içme güzel sevmem mi dedim ki sen benden ha bire kaçarsın?
- Ey gönül! Sen benim göğsümde misafirsin sanırım çünkü aklım ile sen sürekli münakaşa eder ayrı düşersiniz.
- Ey gönül! Aynaya baktın ve ayna yerle bir, tuzla buz oldu. Yeminle sorarım ki sen ne kadar güçlü bir yangınsın?
- Ey gönül! Hac yollarında kervan önünde giden ve aşıkların yolunu aydınlatan meşaleye benzersin. Aynı bu meşaleler gibi en uzaktan bile görülürsün.
- Ey gönül! Sen öyle bir şeysin ki sende irfan yuvası ve hüner güneş var. Sen o güneşin görülüğü yer, o irfan yuvasısın. Sen aşk baharının ta kendisisin.
- Ey gönül! Mademki sevgi kadehini Nedim’e sen sundun; kadehi lütf et de bari biraz doysun bu Nedim.
Açıklama ve sanat kullanımı: Bu gazelin tamamında kullanılmıştır tecrit sanatı. Şair, sanki kendisiyle bir iç konuşma yapmaktadır. Burada kendi gönlüne hitap etmektedir. İkinci beyitte şair gönlünü tamamen kendinden ayırıp onunla konuşmaya başlayarak asıl tecrit sanatını burada başlatır.
Şair bu şiirde gönlü vasıtasıyla kendisine hitap eder. Gönlünü kendinden ayrı bir varlık olarak görür hatta ona sorular sorar, sanki onunla hemdert olur, ona kızar ya da ona acır. Gönlüne bir insan gibi davranarak hem teşhis sanatını kullanır hem de tecrid sanatını. Yalnız tecrid sanatı şiirin tamamına o kadar fazla yayılmış ki bu gazele tecrid şiiridir desek yeridir.
Altıncı beyitte tecrid sanatının doruklarına varan Nedim, gönlünü kendisiyle yüzleştirir. Bu gerçekten de “Nedim Üslubu” dediğimiz bir durumdur ve Nedim’e kadar tecrid sanatı bu şekilde kullanılmamıştır.
Dokuzuncu beyitte şair kendi mahlasını açık etmiş bu bakımdan burada hitaplı tecrit, diğer sekiz beyitte hitapsız tecrit vardır.
2.Tecrit sanatına Fuzûlî’den de örnek vermek gerek çünkü o da bu sanatı oldukça ustaca kullanılır :
Hitapsız Tecrit:
Meslek-i tecrîddir ferâgât evi
Terk-i mâl eyle hânumândan geç ( Fuzûlî)
Vezin : Müfteilün / müfteilün / fâ'ilün
Açıklama ve sanat kullanımı: Buradaki tecrid sanatı tasavvuftaki anlamında kullanılmıştır. Şair burada ehil olmak için dünya malını, nefsi terk etmek gerektiğini söyler. Dünya malına girmeli ki o feragat evinde kendine yer bulabilmeli kişi.
Hitaplı Tecrit:
Habs-ı hevâda koyma Fuzûlî sıfat esir
Yâ Rab hidâyet eyle tarîk-i fenâ mana ( Fuzûlî )
Vezin : Mef'ûlü / fâ'ilâtü / mefâ'îlü / fâ'ilün
Açıklama ve sanat kullanımı: Tasavvufi anlam vardır burada. Şair Allah’a bahsetmektedir ama büyük bir alçak gönüllük ile kendi mahlasını günahkar birisi gibi kullanmıştır. Kişi aynı kişidir, şiiri yazan Fuzûlî’dir ama kendi kendisini şikayet eder. Der ki : Allahım! Sen bu Fuzûlî kuluna yok olma, ehil yolunu göster. Beni Fuzûlî kulun gibi heves belasına kaptırma.
Kaynaklar
Morkoç , Yasemin Ertek Nedimin Ey Gönül Redifli Gazeline Yapısalcı Yöntemin Uygulanışı; , Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 5/1 Winter 2010
Pala, İskender, Ansiklopedik Divan Edebiyatı Sözlüğü, madde : Tecrid, Kapı Yayınları