Makaleler

Suut Kemal Yetkin'in Hayatı ve Edebiyat Yaşamı

Yazar: Diba Bahadıroğlu

Akademisyen ve aynı zamanda da Türk yazar olan Suut Kemal Yetkin’in önce hayatını daha sonra da edebiyat macerasını işleyeceğiz bu yazıda.

Suut Kemal Yetkin’in Hayatı

Suut Kemal Yetkin, Şanlıurfa’da dünyaya geldiğinde takvimler 1903 yılını işaret ediyordu. Babası, Meşrutiyet yönetimi zamanında milletvekili olmuş Saffet Yetkin’di. Saffet Yetkin 1950 yılında hayatını kaybettiğinde Suut Kemal Yetkin, 47 yaşındaydı. Suut Kemal Yetkin her ne kadar o zamanların tabiri ile “taşra”da doğmuş olsa da eğitimini Galatasaray Lisesi’nde  bitirdi. Liseden sonra Paris’e Şorbonne Üniversitesi’nde felsefe okumaya gitti.  1925 ila 1930 yılları arasında burada kaldı. Yurda döndüğünde öğretmenlik yapmaya başladı.  Önce liselerde ve öğretmen okullarında çalıştı.  Ardından İstanbul Edebiyat Fakültesi Estetik ve Sanat Tarihi doçentliğine 1933 yılında atandı. Artık bir akademisyen olarak hayatına devam ediyordu.

1934 yılında Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ne geçti ama burada çok kalmadı. 1939 yılında Milli Eğitim Bakanlığı Güzel Sanatlar müdürü oldu. 1950 yılına kadar da okula dönmedi, 1950 yılında üniversiteye döndüğü zaman İlahiyat Fakültesi İslam Sanatları öğretim üyeliği yaptı. Daha sonra 1959 – 1963 yılında Ankara Üniversitesi Rektörlüğü yaptı. Daha sonra eğitim fakültesinde ve Hacettepe Üniversitesi’nde çalıştı. 

Suut Kemal Yetkin ve Edebi Yaşamı

Suut Kemal Yetkin, Cumhuriyet sonrası denemecilerimizdendir. Kendisini deneme alanında yetiştirmiş ve çağdaşları Nurullah Ataç ile güçlü bir deneme edebiyatı vücuda getirmiştir. Bu bakımdan da düzyazı alanında edebiyatımızdaki yeri önemlidir.

Kendisi, Mehmet Seyda’nın Edebiyat Dostları adlı eserinde denemelerini ve sanat hayatını şu şekilde anlatmıştır: “ Benim iki yanı var. Biri bilimsel çalışmalarım, öbürü denemeciliğim. Bilimsel çalışma yönümle incelemeci, gözlemci , araştırmacıyım. Bilim adamı olarak çalışmanın gerekleri bu. Bu benim nesnel yanım. Öbürü ise öznel yanım. İç davranışlarımla, belli sorunlar üzerine düşünme…”

Görüldüğü gibi Suut Kemal Yetkin, kendisini ikiye bölmeyi başaran ve akademisyenlik yanı ile denemeci kimliğini birbirine karıştırmayan bir edebiyatçı.

Suut Kemal Yetkin, akademisyen olmasının da avantajları ile araştırma ve gözlem yeteneğine sahip. Bu bakımdan da denemelerinin altı boş değil. Her ne kadar öznel yazdığını söylese de öznelliğinin altında yatan bir bilgi birikimi de mevcut. 

Suut Kemal Yetkin edebiyata o zamanların modası haline gelen bir anlayışla yani şiir yazmakla başladı. İlk şiiri de 1921 yılında Yarın adlı dergide yayımlandı. Daha sonra düz yazılara yönelmeye başladı. İlk düz yazısı da Servet-i Fünun dergisinde yayımlandı. Takvimler 1923 yılını gösteriyordu. Şiiri bırakmayı pek düşünmedi ki o yıllarda da şiir kitabı yayımlandı : Şi’r-i Leyâl. Şiir kitabı yayımlandıktan sonra da Paris’e gitti zaten.

Paris’ten döndükten sonra şiir ile olan ilgisini kesti ve düz yazıya yönelmeye başladı. Resim ve sanat alanında araştırmalar yapmaya başladı. Bu araştırmaları, inceleme ve araştırma yazısı olarak kağıda dökülmeye başladı. Bundan sonra edebiyat olan ilişkisini eleştiri ve deneme yazısı üzerine kurdu.  Görüş, Varlık, Türk Dili, Hisar gibi önemli edebiyat ve düşünce dergilerinde deneme ve eleştiri yazılarını yazdı. Ayrıca bir dönem “Sanat ve Edebiyat” adında bir dergi bile çıkardı.

Eğitim hayatı da sanat tarihi ve sanat üzerine kurulduğu için eleştirileri gerçekten de dikkate değerdir. Bu bağlamda birçok önemli dergide yazısı çıkmış ve elbette ki pek çok kez okunmuştur. Türk Dili dergisi onun hakkında özel sayı dahi çıkarmıştır.

Edebiyatımızın bir zamanlar var ola denemeci ama en önemlisi eleştirmen boşluğunu dolduran Suut Kemal Yetkindir. Edebiyatımıza hala ne Suut Kemal gibi ne de Nurullah Ataç gibi bir eleştirmen yetişmemiştir çünkü her ikisi de sanat ve edebiyat hakkında özgün düşünceler geliştirebilmiş ikisi de kendilerini edebiyat ile sınırlandımamışlardır.

Suut Kemal Yetkin başarılı bir İstanbul Türkçesi kullanır. Dili akıcı ve karşısındaki ile konuşur gibi samimidir. Bu bakımdan Türk dili açısında da eserleri daha doğrusu yazıları incelenmeye değerdir. Eserleri deneme bazındadır, bu bakımdan bazı eserleri şu şekildedir:

  • Estetik (1931),
  • Metafizik (1932),
  • Büyük Muzdaripler (1932),
  • Filozofi ve Sanat (1935),
  • Ahmet Haşim ve sembolizm (1938),
  • Edebi meslekler (1941),
  • Estetik dersler (Estetik Tarihi) (1942),
  • Sanat meslekleri (1945),
  • Edebiyat Üzerine (1952),
  • Leonardo da Vinci'nin Sanatı (1955),
  • Edebiyatta Akımlar (1967),
  • İslam Ülkelerinde Sanat (1974),
  • Barok Sanatı (1976),
  • Estetik ve Ana Sorunlar (1979)

Kaynaklar

Özkırımlı , Atilla, Türk Edebiyatı Ansiklopedisi, c.4, s. 1226

İlgili Makaleler

Yorumunuzu Paylaşın