Makaleler

Şemseddin Sami Kimdir?

Yazar: Diba Bahadıroğlu
Şemseddin Sami Kimdir?

Şemseddin Sami, Türk dili ve edebiyatının mihenk taşlarında sayılan çok önemli bir dilci, etimolog, çevirmen ve edebiyatçıdır.  Lakin asıl önemli olan Kaşgarlı Mahmud’dan sonra Osmanlı dönemindeki ilk sözlükçümüz. Ayrıca ilk roman yazarımızdır. Türk edebiyatında çeviri de olsa romanı getiren ilk aydınımızdır.

Aslen Arnavut’tur. Tam doğum yeri ve tarihi İslam Ansiklopedisinde şu şekilde verilmiştir: “1 Haziran 185O'de Yanya (Janine) vilayetinin Ergiri (Gjirokastra) sancağına bağlı Pırmeti kazasının Fraşiri (Frasheri) köyünde doğdu.” Şemseddin Sami bu bakımdan Arnavut edebiyatında da bilinir ve Arnavut kaynaklarında Sami Frasheri olarak geçer. Ailesinde babası tımar beyi, annesi ise Fatih ve İmrahor İlyas Bey'in soyundandır. Ailesi, onun yetişmesindeki en önemli basamaktır.

Küçük yaşta Fraşiri’deki en iyi öğretmenden Arapça ve Farsça dersleri almıştır.  9 yaşındaki babasını 10 yaşındaki annesini kaybetti ve beş kardeşiyle birlikte Yanya’ya ağabeylerinin yanına gitmek zorunda kaldı. Kaydolduğu 8 yıllık Rum Lisesini 7 yılda bitirdi.  Bu okulda Latince, Rumca, Fransızca ve İtalyanca öğrendi, ayrıca Arapça ve Farsçasını geliştirdi. Şemseddin Sami 1871 yılında 21 yaşındayken tam 6 dil biliyordu. Daha sonra Sirac,Hadika , Sabah gazetelerinde görev almış, 1872 yılında ilk roman kabul edilen Taaşşuk-ı Tal'at ve Fitnat’ı yazmıştır.1877 yılında mühürdar göreviyle Rodos’a gitmiş İstanbul’a döndüğünde Tercüman-ı Şark gazetesinde yazar olarak çalışmıştır. 1878 yılında gazete kapanınca çeviriler yapmıştır. Aşağıda bahsedilen çeviri romanlarının çoğu bu zamana rastlar.

Sabah gazetesinin kurucusu Mihran Efendi ile birlikte cep kütüphanesi projesi için kitap dizi oluşturdu. 1879 yılında Aile, 1880 yılında Hafta dergilerini çıkardı.  1880 yılında II.Abdülhamit tarafından saraya alındı ve çalışmalarını daha rahat bir şekilde sürdürdü.

Erenköy’deki köşkünde 1889-1898 yılları arasında tek başına hazırladığı ve tarih, coğrafya ve meşhur adamlar konulu Kamusü'l-A'lam adlı eserini yayımladı. 1900 yılında Türk dilinin ciddi anlamda en önemli sözlüğü kabul edilen ve bugün hala üzerinde çalışmalar yapılan ama en önemlisi kaynak kabul edilen Kamus-ı Türkî adlı sözlüğü yayımladı. Bu sözlük Türk adıyla yayımlanan ilk Osmanlı sözlüğü olması bakımından da önem taşır. Ayıca Orhon Kitabeleri, Kutadgu Bilig,et-Tuhfetü'z-Zekiyye fi lugati't- Türkiyye ve Lehce-i Türkiyye-i Memalik-i Mısır gibi Türk kültürüne ilişkin eserler hakkında makaleler yazdı. Hayatının son döneminde hazırladığı bu çalışmaları yayımlamadı. O, hayatının en verimli çağında daha 54 yaşında 1901 yılında hayata gözlerini yummuştur.

Agah Sırrı Levend, Şemseddin Sami için şunu söylemektedir :  “O, Türk edebiyatı tarihiyle Türk kültürü tarihine Kamusül-Alâm ve Kamus-ı Türkî eserleriyle bilgin, Türk dilini, üzerinde durulmağa değer bir konu olarak ele alıp, Türkçenin başlıca sorunları üzerinde dikkatle duran ( yazar notu : buradaki başlıca sorun Osmanlı Türkçesinde kullanılan alfabe ve söz dizimi yani nahiv, ayrıca Türkçenin yabancı dillerden fazla sözcük alması vs ) ve onları birer birer inceleyerek ( yazar notu : Yeni Usûl Elifba-ı  Türki  ve Nev Usul Sarf-ı Türki eserleri buna yöneliktir.) bu konudaki görüşlerini cesaretle ortaya atan bir dil uzmanı olarak geçecektir.”

Şemseddin Sami’nin Edebi Kişiliği ve Edebiyatımızdaki Yeri

Şemseddin Sami, 20 yaşında yazarlığa başlamış ve daha yirmi yaşında edebiyat ilklerini gerçekleştirmeye başlamıştır. Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat, daha 20 yaşında kaleme aldığı bir romandır.  Bu roman bir sürü acemlikle doludur ama ilk roman olma özelliğini zedelemez bu hatalar. Ayrıca Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat, işlediği konular bakımından da çok dikkat çekici ve ayrıca ele alınması gereken  bir konudur. Sami, bu eserinde kadın – erkek ilişkilerine çok farklı bir bakış açısından bakarak kendinden sonraki toplumsal eleştirinin tabir caizse fikir babası olmuştur. Görücü usulü eleştirilmiş ve kadının toplumdaki yeri sorgulanmıştır. Daha sonra Recaizade Mahmud Ekrem, kadın konusuna eğilecek ve önünde hep Şemseddin Sami’yi görecektir.

Şemseddin Sami’nin roman türüne en yetkin katkısı onun kendi yazdığı romanlar dışında Sefiller ya da Robin Crouse gibi klasik roman çevirileridir. O, bu şekilde roman türünü topluma tanıtmıştır.

Gönül rahatlığıyla söylenebilir ki piyesleri gerek tekniği gerek konuşma dilinin akıcı şekilde kullanılması gerek de oyun kurumu ile Namık Kemal’in piyeslerinden daha başarılıdır. Lakin işlediği konular ve bunu ifade ediş şekli yüzünden tahminimizce Namık Kemal’in gölgesi altında kalmış bir piyes yazarıdır.

Şöyle bir bilgiyi de es geçmek olmaz: Sami’nin Besa yahut Ahdeveda adlı eseri Arnavutlardaki besa yani and verme / söz konusunu işleyen bir piyestir ve Gedikpaşa Tiyatrosunda Namık Kemal’in Vatan yahu Silistre adlı oyunundan önce sergilenmiştir.

Şemseddin Sami’nin "tarih ve coğrafya fenlerinin bir mahzen-i kebiri" olarak adlandırdığı ve toplam 6 cilt; 4830 sayfa olan Kamusü'l-A'lam adlı bir eseri vardır ki Sami bu ansiklopediyi tek başına hazırlayarak edebiyat ve dil dünyamızı adını kazımıştır. Gerçekten de normal bir insanın asla yazamayacağı bir ansiklopedidir ve içinde coğrafyadan tarihe meşhur adamlardan tarihî milletlere kadar binlerce şey vardır. Eser,  fasiküller halinde ve alfabetik sırayla yazılmıştır.

Ciddi anlamda Türk diline gönül vermiştir. En önemli ve belki de düşüncelerin temelini oluşturan bir birleştiricilik vardır bu aydında. O, Çağatayca ve Osmanlıca terimlerini kabul etmez; ona göre bu iki dil de Türkçedir ki gerçekten de bu konuda haklıdır Şemseddin Sami. Sami, kökü asırları aşan bir dilin adının bir imparatorluk adıyla sınırlanamayacağını, Osman Bey’in adının sadece devlete verilen bir isim olduğunu ama Osmanlı’da yaşayan çoğunluğunun dilinin Türkçe olduğunu bu bakımdan da Osmanlıca değil Türkçe denmesini uygun görmüştür. 1880’li yıllarda yazdığı efsane sayılabilecek “Lisan-ı Türkî” adlı makalesi bugün dahi geçerliğini koruyan harika bir makaledir.

Şemseddin Sami, yukarıda bahsedilen dil bilinciyle Türkçenin belli bir sistemde yazılan ilk sözlüğü olan “Kamus-ı Türkî” adlı eserini hazırladı. Şemseddin Sami döneminden önce Türkçenin adının başlıkta olduğu belli bir sözlüğü  yoktu, hazırlanan sözlükler ya Arapça ya da Farsça olurdu. Ayrıca Osmanlı Dili adıyla hazırlanırdı sözlükler. Şemseddin Sami, içinde Türkçe fiilleri de alarak hatta halk deyimlerini de içine alan Türkçe alfabetik sistemle yazılan bir sözlük hazırladı. Adına da Kamus-ı Türkî diyerek tarihe geçti çünkü ilk defa bir sözlük “Türkî” adı altında hazırlanmıştı o zamana kadar.

Kamusü'l-A'lam’dan sonra çıkmış 20 yıllık yoğun bir birikimin 2 yıllık çalışmasıdır Kamus-ı Türkî.  1901 yılında basılmıştır. Ahmet Vefik Paşa’nın 1876 yılında çıkardığı Lehçe-i Osmanî adlı eserinden sonra en kapsamlı sözlüktür. Arapça ve Farsça kelimelerin yanında unutulan Anadolu sözcüklerini de sözlüğüne almasıyla Vefik Paşa’yı geçmiştir hatta.

Şemseddin Sami, sözlüğünün İfade-i Meram kısmına  okuyucusuna sözlüğü nasıl kullanması gerektiğini açıklarken sözlüğün adından sözlük içeriği hakkında birçok bilgi vermiştir.

Şemseddin Sami, henüz burada noktalanmayacak kadar parlak bir alim… Bu bakımdan da onun dil ve söz dizimi hakkındaki görüşlerini, Kamusü'l-A'lam ile Kamus-ı Türkî’yi ayrıntılı olarak başka bir yazıda inceleyeceğiz.

Eserleri

Roman

  • Taaşşuk-ı Tal'at ve Fitnat
  • Oyunları
  • Besa yahut Ahde Vefa (1292),
  • Seydi Yahya (1292),
  • Gave ( 1293)

Sözlük ve Ansiklopedileri

  • Kamus-ı Fransevi ( Fransızca'dan Türkçeye )
  • Kamus-ı Fransevi (Türkçe'den Fransızca'ya, 1302),
  • Küçük Kamus-ı Fransevi (Fransızca' dan Türkçe'ye, 1303)
  • Kamusü'l- Alam  (I-VI, 1306-1316)
  • Kamus –ı Arabi (Arapça' dan Türkçe'ye, d'm harfinin sonuna kadar, 1314-1315),
  • Kamus-ı Türkî

Tercümeleri

  • Tarih-i Mücmel-i Fransa (Saint-Ouen'den, 1289),
  • İhtiyar Onbaşı (Dumanoir-Ennery'den be perdelik trajedi, I 290),
  • Galatee (Florian'dan mitolojiye ait manzum bir oyun, 1290),
  • Şeytanın Yadigarları  (F. Soulie'den macera romanı)
  • Sefiller (V. Hugo' dan, yarım kaldığı için daha sonra  Hasan Bedreddin tarafından tamamlanmıştır),
  • Robinson (Daniel de Foe'dan).

Cep Kütüphanesi Serisi:

  • Medeniyyet- i İslamiyye (1296),
  • Esatir (1296),
  • Kadınlar (1296),
  • Gök (1296),
  • Yer (1296),
  • İnsan ( 1296),
  • Emsal (1296),
  • Letait ( 1300),
  • Yine İnsan (1303),
  • Lisan (1303),
  • Usul-i Tenkid ve Tertib (1303).

Öğretici Eserleri:

  • Arnavutça Alfabe (1296),
  • Küçük Elifba (1300),
  • Arnavutça Gramer (1303),
  • Tasrifat-ı Arabiyye ( 1303),
  • Yeni Usûl Elifba-ı  Türki ( 1308),
  • Nev Usul Sarf-ı Türki ( 1308),
  • Kavaid-i Sarfiyye-i Arabiyye,
  • Kavaid-i Nahviyye-i Arabiyye,
  • Usul-i Cedid Kavaid-i Arabiyye ( 1317),
  • Tatbikat-ı Arabiyye (1318).

Diğer Eserleri:

  • Himmetü'l-hümam fi neşri'l-İslam (1301),
  • Hurdeçin ( 1302),
  • Baki'nin Eş' ar-ı Müntehabesi (İstanbul 1317),
  • Ali b. Ebi Talib Efendimizin Eş'ar-ı Müntehabeleri ve Şerh ve Tercümesi (1318).

Not: Eserler kısmındaki tarihler hicri takvim tarihleridir.

Kaynaklar

Özkırımlı , Atilla, Türk Edebiyatı Ansiklopedisi, c.4, s. 1072
Sami, Şemseddin , Kamus-ı Türkî, TDK, Ankara, 2010
Özgüdenli, Osman Gazi, İslam Ansiklopedisi, madde; Şemseddin Sami

İlgili Makaleler

Yorumunuzu Paylaşın