Makaleler

Empresyonizm (İzlenimcilik) Akımı Nedir, Özellikleri Nelerdir?

Yazar: Diba Bahadıroğlu

Empresyonizm, Fransızca bir isimdir, bu sanat akımı Türkçeye “İzlenimcilik” olarak geçmektedir. Bu bakımdan bu yazıda bu akımı  tanıtırken Türkçesini kullanmaya daha çok önem vereceğiz.

İzlenimcilik (Empresyonizm),  19.yy zamanlarında Fransa’da ortaya çıkmıştır.  Tüm sanat dalları için geçerli olabilir ama en çok resim sanatını etkilemiştir. Bunun nedeni ise İzlenimcilik (Empresyonizm) akımının doğadaki unsurları olduğu gibi yansıtmak yerine o unsurların insan üzerindeki etkilerini aktarmak amacına bağlı olmasıdır. O yüzden de  bu sanat akımın kendisini resim sanatı üzerinde daha net göstermiştir.

Bu yazıda, İzlenimcilik (Empresyonizm) akımını incelerken iki başlık açacağız; Dünyada İzlenimcilik (Empresyonizm) ve Türkiye’de İzlenimcilik (Empresyonizm). Ayrıca bu başlıklar altına, bu sanat akımını anlamak için küçük başlıklar da ekleyeceğiz. Başlayalım..

Dünyada İzlenimcilik (Empresyonizm) Akımı

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi bu akımın kaynağı Fransa’dır.  İzlenimcilik (Empresyonizm) akımının adı ilk olarak Louis Leroy kullanmıştır. Louis Leroy gazetecidir ve  bu terimi 1872 yılında bir resim sergisinin tanıtım yazısını yazarken kullanmıştır.  Bu kelime sergideki Claude Monet’nin İmpresyon – izlenim – Gün Doğumu adındaki tablosundan alınmıştır.

Bu sanat akımı, Sembolizm ile hemen hemen aynı yıllarda ortaya çıkmış ve tüm Avrupa’ya yayılmıştır.

Dünya edebiyatında izlenimcilik akımına kapılıp eser veren edebiyatçılar şunlardır: Paul Verlaine, Arthur Rimbaud, Rainer Maria Rilke ( İsmail Çetişli, Batı Edebiyatında Edebî Akımlar, s.118)

İzlenimcilik (Empresyonizm) Nasıl ve Neden Doğmuştur?

İzlenimcilik (Empresyonizm) akımının kuruluşunu anlamak için kendisinden önceki akımların doğuşuna bakabiliriz. O da, kendisinden önceki akımlar gibi bir diğerine tepki olarak doğmuştur. İzlenimcilik (Empresyonizm) akımı;  insanın sadece dışını gören ve buna göre yargıda bulunan natüralizm ( doğalcılık) – realizm ( gerçekçilik) akımına, şiiri ruhsuz bir manzara tasvirine çeviren parnasizm akımına karşı doğmuştur. Yukarıda sözü edilen nedenlerin, aynı zamanda sembolist akımın doğuşunun da nedeni olduğunu unutmadan şu yorumu yapabiliriz: İnsanlar, aklın ve  mantığın soğukluğundan ve mükemmeliyetinden sıkıldı, onlar insanı sadece  bedenen değil ruhen de anlamak istediler; bu bakımdan  ne bu sanat akımlarını ne de onların kökeni olan materyalist ve determinist felsefelerini istediler.  Bu bakımdan da maddenin değil  mananın ağır bastığı edebiyat akımları ortaya çıktı : sembolizm ve izlenimcilik. Birisi daha çok şiiri diğer ise resim sanatını etkiledi.

İzlenimcilik (Empresyonizm) Akımının İlke ve Dayanakları

İzlenimcilik (Empresyonizm) akımının dayandığı ilkeler, akılcı felsefenin dayandığı ilkelerin tam tersidir.  Bu akım, tamamen sanatçının hisleri üzerine kurulmuştur; sanatçının görme duyusu ve iç dünyası arasındaki duyguların sözcüklere  ya  da tuvale dökülme biçimidir. Bu sanat akımının anlayışında, dış dünyanın değişimini önemsemeden kişinin kendi iç dünyasında değişimler esas alınır ve kişinin iç yaşamı gördüğü dış dünyayı yansıtır. Görüldüğü gibi bir dış dünya ve bir de his eleği vardır; dış dünya sanatçının ruh halinin eleğinden geçer ve öylece bir sanat akımı olur. Akım bu ilkesi ile saf  bir duyguya özlem duyar.

İzlenimcilik (Empresyonizm) akımı içinde, Descartes’in akılcılığa işaret eden sözü “Düşünüyorum, öyleyse varım”  Andre Gide’nin “Dünyanın Nimetleri” adlı eserinde “Hissediyorum öyleyse varım” şekline dönüşür. Çünkü İzlenimcilik (Empresyonizm) akımında amaç, gerçekçi  akımda olduğu gibi dış dünyayı olduğu gibi sözlere ya da tuvale aktarmak değil, doğa ve nesnelerin insan / sanatçı üzerinde bıraktığı etkiyi kağıda ya da tuvale yansıtmaktır. Gerçekçiler doğayı direk aktarır, İzlenimcilik (Empresyonizm) akımı doğayı  yansıtır.

Peki bu söz konusu doğanın insan üzerindeki etkisini yansıtmak sanat eserinde ne gibi değişimlere neden olur? Bunun cevabını arayalım…

Şimdi sanatçı, kendi üzerindeki doğayı ya da nesneyi aktaracağı için sadece kendi hislerini dökmeye çalışır, bu bakımdan da ayrıntıya önem vermez. Gerçek olan kesin çizgiler sanat eserinde görülmez, kesinlik görülmez.  Bu bakımdan bazen ilham edilen doğa ya da nesne anlaşılmaz hale gelebilir çünkü İzlenimcilik (Empresyonizm) akımında hedeflenen dış gerçeklik değil iç gerçekliktir. Asıl olan şey sanatçının “ben”’idir; sanatçının özgür olmasıdır.

Resim Sanatı için İzlenimcilik (Empresyonizm) Akımı

Resim sanatında İzlenimcilik (Empresyonizm) akımı, yeni ufuklar açmıştır. Açıkçası insanlar, dümdüz ve fotoğraf gibi olan resimlerden sıkılmışlardı. Bir nevi resim sanatı kısır bir döngüye dönmüştü. Bu bakımdan İzlenimcilik (Empresyonizm) akımı, resim sanatı için bir devrim sayılır.

Resim sanatında, İzlenimcilik (Empresyonizm) akımı ile birlikte doğa/nesne ile sanatçı arasında bir duygu bağı kuruldu. Sanatçının görme duyusu ile iç dünyası arasına kurulan bu köprü aracılığı ile elde edilen izlenimler tuvale yansıtıldı ve İzlenimcilik (Empresyonizm) akımı ile yapılan bir resim hazırlanmış oldu. 

İzlenimcilik (Empresyonizm) akımını esas alan ressam, sadece kendi kurallarını irdeler, geriye kalan hiçbir kural önemli değildir. Bu aşamada ressamın amacı kişisel duygularını bilinen herhangi bir kurala uymaksızın tuvale aktarmaktır.

İzlenimcilik (Empresyonizm) akımı ilke edinen ressam çalışmalarını açık havada yapar. Ayrıca doğanın sürekli hareket halinde olması, onda resim yapma hissi uyandıran manzaranın ışık ve zamandan kaynaklanan durumlardan dolayı sürekli değişmesi ressamı hızlı çalışmaya iter. Doğadaki her değişim ressamda farklı bir duygu uyandırabilir, bu bakımdan duyguyu yakaladığı onu tuvale aktarmalıdır çünkü amaç içindeki duygu cümbüşünü tuvale aktarmaktır. Buna neden olan doğanın ışık oyunlarını yakalama isteğidir.

İzlenimcilik (Empresyonizm) akımını ilke edinen ressam duran doğanın değil hareket eden doğanın peşindedir.  Aslında bu durum insandan bağımsız değildir; insanın duyguları da aynı doğa gibi sürekli bir değişim içindedir. Ressamın amacı, insanın da doğanın da bu değişimi aynı tuvalde resmetmektir. Bu bakımdan da sürekli zamanla yarış halindedir. İsteği de doğadaki anı tuvalde dondurmaktır.

İzlenimci Empresyonist) ressam doğa içinde en çok şu doğa olaylarını izler : dalgalar, su yüzeyi, deniz, gökyüzü, ufuk çizgisi, bulutlar,  akış halindeki nehirler, yakamoz, güneş ışınları, karın beyazlığı. 

İzlenimcilik (Empresyonizm) akım ile birlikte manzara resimleri ayrı bir önem kazanır ve önceki dönemlere ait olan din ve mitoloji konulu resimler eski önemini kaybeder.

Türk Edebiyatında İzlenimcilik (Empresyonizm)

Edebiyatta İzlenimcilik (Empresyonizm) şiir ve  tiyatro alanında görülür.  Resimde olduğu gibi amaç şairin ya da yazarın hisleridir. Dış dünyadan tamamen bağımsız olmayan bu duyu, dış dünyanın sanatçıya hissettirdiği duyguların kağıda yansımasıdır. Yalnız şunu da belirtmek gerekir ki özellikle Türk edebiyatında bu iki durum birbirine çokça karışmıştır. Çoğu zaman da   sembolizm ile iç içe geçmiştir.

Ahmet Haşim, İzlenimcilik (Empresyonizm) akımını “Mukaddime” adlı şiirinde açıklamıştır:

MUKADDİME

Seyreyledim eşkâl-i hayâtı

Ben havz-ı hayâlin sularında

Bir aks-i mülevendir onunçün

Arzın bana ahçâr ü nebâtı

( AHMET HAŞİM)

Şiire dikkatle baktığımızda şiirin bir görüş biçiminden bahsettiğini görebiliriz. Bu şiiri anlamak Türk edebiyatı için İzlenimcilik (Empresyonizm) akımını anlamak olacaktır. Bu bakımdan da şiiri önce kurallı cümlelerle kurup sonra da anlam verelim:

Ben, havz-ı hayalim( hayal havuzu) sularında eşkal-i hayatı ( hayatın şekilleri) seyreyledim onunçün bana arzın ahçar ü nebatı  ( taş  ve bitkileri ) bir aks-i mülevendir ( renkli yansıma).

Açıklama: Hayatın tüm şekillerinin hayal havuzuna yansımasını seyrettim. Bu yüzden de yeryüzünün tüm taş ve bitkileri benim için renkli bir yansımasıdır.

Bu şiire göre Ahmet Haşim, dünyayı olduğu gibi görmediğini, dünyayı kendi duygu süzgecinden geçirip gördüğünü bu bakımdan da dünyanın ona daha renkli geldiğinden bahseder.  Yani onun şiirlerinde gördüğümüz nesne, aslında hepimizin gördüğü nesne değildir; o nesneyi kendi hayal potasında eritmiş bize öyle sunmuştur. Örneğin “Ağaç” adlı şiirine bakalım:

AĞAÇ

Gün bitti. Ağaçta  neş’e söndü.

Yaprak ateş oldu. Kuş da yakut

Yaprakla kuşun parıltısından

Havzın suyu erguvana döndü. 

( AHMET HAŞİM)

Görüldüğü gibi, Ahmet Haşim, ağacı herkesin algıladığı görmüyor, buna anlam yüklüyor. Lakin şunu da bildirmek gerekir ki sembolizm ile izlenimcilik yan yana giden bir akımdır. Sembolizm de sözcüklere yeni anlamlar yüklemek durumu vardır. Bu bakımdan Ahmet Haşim’in şiirlerinin sembolizm akımından da mı izlenimcilik akımından  mı üretildiği tartışma konusudur. Ama zaten hiçbir sanatçı körü körüne bir akıma bağlı kalmamıştır – akımın başlatıcısı dahi olsa  - bu bakımdan da  izlenimcilik sanatçıları şunlardır diye işaret etmek ya da sanatçının hangi akımı takip ettiğini şiirlerinden çıkarmak zordur.

Kaynaklar

İsmail Çetişli, Batı Edebiyatında Edebî Akımlar, Akçağ Yayınlar, 12.baskı, s. 115- 118
Ahmet Haşim, Bütün Şiirleri, Dergah Yayınları, İst., 1996, s. 129
Seyit Kemal Karaalioğlu, Edebiyat Akımları, s.107

İlgili Makaleler

Yorumunuzu Paylaşın