Makaleler

Kaside Nedir?

Yazar: Diba Bahadıroğlu

Kaside kastetmek, belirmek, yaklaşmak anlamına gelir. Dilimizdeki kasıt, kastetmek de bu sözcükten gelir. Arapça bir kelimedir ama Türk edebiyatına kaside nazım şekli Farslardan geçmiştir. Belli ki Farslara da Araplardan geçmiştir.

Kaside nazım şekli Arap edebiyatının ilk nazım şekillerindedir. Bunun da bir hikayesi vardır :

İslamiyet’in merkezi Arabistan olduğu zamanlarda Hz Muhammed, edebiyatı Allah’tan başkasına övgü dolayısıyla hoş karşılamamıştır. Mısır'lı sufi İmam Busiri’nin yazdığı ve peygamberin hırkasını kastettiği kaside olan Kaside-i Burde (Arapça: قصيدة البردة‎, "Burde Kasidesi") HZ.Muhammed’in fikrini değiştirmiştir. Tam adıyla al-Kawākib ad-Durrīya fī Madḥ Khayr al-Barīya ("Mahlukatın Efendisini Öven Semavi Işıklar") olan kaside, Arap edebiyatında kasideyi farklı yerlere taşımıştır.

Genel olarak bir övgü ve medh şiiri olan kasideler, gazellerin de kaynağıdır aslında. Gazeller, kasidelerin içinden çıkmıştır.

Gazel ile Kaside aynı şey değildir…

Her ne kadar kaside, gazeli doğurmuşsa da gazel ve kaside arasında fark vardır. Öncelikle muhteva yani içerik farkı vardır. Gazel sevgiliye hitap ederken kaside bir devlet erkanına ya da dini rütbesi olana yazılır. Hoş, kaside de sevgiliye duyulan hayranlığın benzeri vardır ama gazelin sevgilisi fitne, fücur, aşifte olabilir; kaside de şair methine asla böyle bir şey söyleyemez. Ayrıca gazelde (hepsinde olmasa da) vuslat temennisi vardır yani bir aşk vardır; kaside de aşktan sonra tapınma derecesine hayranlık vardır.

Biçim olarak da gazel ve kaside ayrılır. Kasidenin kendi içinde bölümleri varken gazelde bölümlere ayırma ihtiyacı duyulmaz. Ayrıca kasideler, genelde gazellerden daha uzundur.

Kasidenin başlangıcı Türk edebiyatı için…

Kaside, Türk edebiyatında 13.asırda görülür; ama edebî olarak değerlendirme 15.asra kadar uzanır. Kasidelerin, bir devlet büyüğüne yazıldığı düşünülürse kasidenin siyasi yapılanma ile doğrudan alakalı olduğu görülür ki bu da neden onun 15.asra zirveye çıktığını gösterir.

Kasideleri incelediğimizde hiçbirinin amaçsız yazılmadığını görürüz. Kasidelerin muhatapları devlet erkanı ya da padişahlar olduğu kasidenin yazılış amacı bellidir: ALTIN.

Şairler kendi yeteneklerini padişah çevresine tanıtmak için kaside yazarlar ve bunun karşılığında ödül alırlardı. Bu bakımdan kaside bir saray geleneğidir ve sarayda kapılanan şairlerin çoğunun dönemin ileri gelen devlet adalarına kaside yazmaları işten dahi sayılmamalı.

Kaside belki de en sistemli şekillerden..

En eski, köklü nazım şekli olduğu için midir yoksa muhatapları yüksek makamlı insanlar olduğu için mi bilinmez ama kasidelerde belli bir sistem vardır ve bu sistem istisnalar dışında kırılmamıştır. Ayrıca gazellere göre dilleri daha ağırdır. Hoş, bunun da nedeni yine muhataptır; çünkü muhatap alınan kişiler, memduhlar Arapçayı, Farsçayı ana dili gibi konuşan, eğitimleri çok iyi olan kişilerdir. Bu bakımdan dilinin ağır olması doğaldır; tabi bu ağırlık bize göredir, onlar için durum olması gerektiği gibidir.

Kasidelerin geneli 33- 99 beyit arasındadır. Bunun yanında bu verilen sayılardan daha kısa ya da uzun çok sayıda kaside de vardır; bu bakımdan bahsettiğimiz şey bir rakam olmaktan ileri gitmez aslında.

Kasideler 4 ana ( Nesîb, teşbib, tegazzül, mehdiye, fahriye)  2 ara ( girizgah, tegazzül ) bölümden oluşur. Bu bölümleri tek tek vermeden önce kaside ile ilgili temel terimleri öğrenmekte fayda var.

Kasideyle İlgili Terimler

1. Nesîb ya da Teşbîb: Nesib isminin kökü “nesep”’tir. Nesep, soy – sop demektir. Bu bölüm kasidenin başlangıç bölümü olarak bilinir ki bu adlandırma da bize bu anlamı çağrıştırır çünkü insanın başlangıcı da soyundan itibarendir. Bu kısım genelde 15 -20 beyitten oluşur.

Teşbîb ise şebâb’dan gelir. Kelime anlamı ateş yakmaktır. Ayrıca edebiyat terim olarak bir kadının güzelliğine yazılan şiire de denir. Edebiyatta bir diğer anlamı ise kasideye bir güzeli överek başlamaktır. Bu bakımdan güzellik işlenen kaside başlangıcına teşbib, âşıkane duyguların işlendiği aynı bölüme nesib denir.

2. Mehdiye: Arapça bir sözcüktür. Medh sözlük anlamı olarak “övme, övgü” demektir. Medhiyye ise birini övmek için yazılan şiir anlamına gelmektedir. Bu bakımdan kasidenin asıl başladığı yer medhiyye bölümüdür. Okuyucu artık memdûh bile tanışacaktır. Bu bölümün diğer bir adı da maksad ya da maksûd’dur. İkisi de kasd kökünden gelir. Eğer bu bölüm övgü amacı taşıyorsa medhiyye, başka bir amaç taşıyorsa maksûd ya da maksad denir.

Girizgâh: Kasidenin nesib bölümden maksûd bölümüne geçerken oluşturulan bölümdür. Bu bölümler bir beyitten oluşabileceği gibi beyitlerden de oluşabilir. Girizgâh, asıl konuya giriş yapılan bölümdür.

3. Fahriye: Şairin kendisini övdüğü bölümdür. Kasidelerde şairin kendisini övme nedeni oldukça naiftir. Der ki bu kadar mükemmel birisi ancak onun kadar mükemmel birisi tarafından övülür. Bir sarraf maden ilişkisi gibi düşünmek lazım. İşlemeyi bilmeyenin elimde cevher nasıl bir kömürden farksız olacaksa da yazmayı beceremeyen birisi için de aynı durum söz konusudur. Bu bakımdan fahriye bölümünde şair, kendisini diğer şairlerle karşılaştırarak yeteneklerini ortaya koyar. Eski Türk edebiyatında fahriye bölümüne en çok önem veren şair Nefi’dir. Öyle ki Nefi’nin kasideyi kendisi için yazdığı bile düşünülür.

4. Dua: Kasideler, Allah’a, Peygamberlere ve dört halifeye dua ile biter. Dua kısmında ayrıca memduha da dua edilir. Şair bazen içinde bulunduğu maddi durumu da dua bölümünde belirtir ve kendisi için de dua eder. Dua bölümüne geçiş, bir beyit aracılığıyla duyurulur.

Tegazzül: Kasidenin durağan yapısını bozmak amacıyla bazen kaside arasında gazel sıkıştırır. Gazeller farklı aruz kalıbıyla yazılır ve kasidenin durağanlığından kurtarır okuyucuyu.

Kasideler, yukarıda bahsedilen sistemle yazılır ama bu bir kural değildir. Bu bakımdan bazı şairler, bölümlerde değişikliğe gitmiştir ama eski edebiyat geleneği gereğince yıkıcı bir değişim olmamıştır.

Diğer bazı terimler…

Kasideler, usullü yazılır ve bu usulleri anlamak için şu terimlere dikkat etmeliyiz:

  • Matla: Kasidenin başlama beyitidir. Kelime anlamı da başlama, doğuştur.
  • Makta: Kelime anlamı kesme, son verme olan sözcük, edebiyat terimi olarak kasidenin bitiş beyitidir. Şair mahlası da burada geçer.
  • Tecdîd-i matla: Tekrar eden matla beyit anlamındadır. Matla beyitinin birden fazla kullanıldığı durumlarda kullanılan bir terimdir.
  • Zü’l – metâli’: Birden fazla matla beyit kasideye denir. Bir diğer adı zâtü’l – metâli’dir. Kelime anlamı da ikiden çok matladır.
  • Taç beyit: Şair mahlasının bulunduğu beyite denir.
  • Şah beyit: Kasidenin en güzel beyitine denir. Şah beyit, taç beyit; matla ya da makta beyit olabilir. En güzel beytin bir diğer adı da beytü’l- kasid’dir.

Kasidelerin Divandaki Yeri…

Kasideler müretteb yani rütbeli divan sıralamasına göre yapılan divanlarda en üstte yer alır. Divanlarda kasideler arasında da bir rütbe vardır çünkü kasideler sadece devlet erkanına değil aynı zamanda Allah’a ve dair onun yanındakilere de yazılır. Bu bakımdan dini kasideler yani tevhidler, naatlar önce gelir. Dini konulardaki kasidelerin de bir sırası vardır. Önce Allah’ı öven kasideler yani Tevhidler, Tahmîdler; sonra Hz. Muhammed’i konu olan Münacaatlar ve naatlar gelir. Daha sonra dört halife ve dini büyükler için yazılan kasideler sıralanır. Devlet erkanına yazılan kasideler bunlardan sonra yer alır. Devlet erkanı için yazılan kasideler de rütbe ile sıralanır. Önce padişaha sonra sadrazama sonra diğer devlet büyüklerine yazılan kasideler yerleştirilir.

Kasidelerin başlıkları genelde memduhun adıyla ve Farsça terkib biçiminde yazılır. Örneğin : Der Mehd-i Sultan Murad Hân (Sultan Murâd Hân’a övgü)

İlgili Makaleler

Yorumunuzu Paylaşın