Makaleler

Öğretici Metin Nedir?

Yazar: Diba Bahadıroğlu

Öğretici metin denildiğinde aklımıza ne gelmeli, öğretici metinleri nasıl işlemeliyiz ve öğretici metinler denilince hangi metinleri bilmeliyiz sorularını cevaplayacağız bu yazıda. Bu bakımdan önce öğretici metinlerin tanımımı daha sonra öğretici metinlerin inceleme ve anlama yöntemlerini ve en sonunda da öğretici metin türlerini ve tanımlarını vereceğiz. Bu başlıkları soru – cevap yöntemi ile ve olabildiğince esas yönlerini vererek anlatmaya çalışacağız.

Öğretici Metin Nedir?

Öğretici metin, adı üstünde bizlere bir şeyler öğretmeyi amaç edinmiş yazı türleridir. Amaçları, işledikleri konuyu okuyucu ya da talibe en iyi şekilde ve tam olarak aktarmaktır.

Öğretici Metinlerin Özellikleri Nelerdir?

Öğretici metinler amaçlarına göre çeşitli anlatım özelliklerine sahiptir. Bunları maddeler halinde sıralamaya çalışalım:

I. Öğretici metinlerde genelde mecazlara ve kinayelere yer yoktur. Anlatılmak istenen eksiksiz ve net bir şekilde anlatılmak istenir. Bu yüzden edebî metinlerinde olan söz sanatları, öğretici metinlerde yoktur.

II. Öğretici metinlerin dili açıktır. Sadedir. Günümüz dili kullanılmaya çalışılır. Dil tamamen araçtır bu bakımdan en basit düzeyde tutulması hedeflenir.

III. Öğretici metinler bir şeyi anlatmak ya da okuyucuda var olan fikri değiştirme amacı güder.

Öğretici metinler nasıl incelenmelidir?

Öğretici metinler incelenirken bakılması ve bilinmesi gereken ögeler şunlardır:

  • Metin ve zihniyet
  • Metin yapısı
  • Metnin ana fikri
  • Metnin dili ve anlatımı
  • Metnin ait olduğu kuşak ya da dönem
  • Metni anlama ve yorumlama
  • Metnin yazarı ve metin ile yazar ilişkisi

Bu ögeleri bilmek, öğretici metni tam olarak anlamak ve yorumlamak açısında çok önemlidir. Öğretici metinlerin yukarıdaki ögeleri bilinmeden ve ona göre işlenmeden metnin yanlış anlaşılma oranı yüksektir. Bu bakımdan yukarıda sıraladığımız ögeleri tek tek açıklayalım:

1) Metin ve zihniyet

Zihniyet denilen olgu, metnin yazıldığı dönemdeki siyasi, sosyal, dini, ekonomik durumlardır. Bir metin ister edebiyat metni olsun ister öğretici metin olsun yazıldığı dönem ve şartlarından ayrı düşünülemez. Zihniyet değiştikçe metinlerin de değişmesi çok normaldir çünkü bir yazarı, ait olduğu toplumdan bağımsız düşünemezsiniz. Bu bakımdan yazarın ürettiği metnin de ait olduğu toplumdan bir takım izler taşıması pek doğaldır. Öğretici metni okurken mutlaka o dönemin zihniyetini bilmeli, bilmesek de en azından fikir sahibi olmalı ve ona göre yargıda bulunmalıyız.

2) Metin yapısı

Yazarın metnin kurgusunu nasıl yaptığını anlamımızı sağlar. Öğretici metinlerin planı çok karışık değildir, genelde metin giriş, gelişme ve sonuç bölümünden olur. Metnin giriş kısmında metnin konusu ve ana fikri verilir, bu metinde okuyucuyu neyin beklediğinden bahsedilir; gelişme kısmında ise metne yan fikirler girer, düşünceyi geliştirme yolları dediğimiz başka bir yazının konusu olacak yöntemlerle konuya çeşitli yönlerden bakılır, yazar örneklendirme, tartışma, açıklama gibi anlatım biçimleri ile konusunu savunur; sonuç bölümünde ise konu toparlanır ve anlatılmak istenen ister maddeler halinde ister sıralanır düz anlatım ile veya açıklanır. Öğretici metinlerin genel yapısı özellikle Türk eğitim sisteminde tümden gelim veya tüme varım yöntemleri ile – ama en çok tüme varım ile – kurulur. Bunun dışında daha farklı metin kurma teknikleri vardır.

3) Metnin ana fikri

Metnin ana fikri, yazarın metni neden yazdığının cevabıdır. Yani metnin amacı metnin ana fikridir. Tam tanım yapmak istersek ana fikir şudur: Öğretici metinlerde var olan, metnin oluşumunun temeline olan, metnin bize vermek istediği mesajdır.

DİKKAT: Ana fikir ya da ana düşünce ile konu aynı şey değildir. Konu, metnin üstünde durduğu durum, olgu, fikir veya sorundur; ana fikir ise metnin bize vermek istediği mesajdır. Bir metnin konusu nettir ve genelde sözcük ve söz öbekleri ile söylenir; ama metnin ana fikri bir cümle ile ifade edilir. Örneğin iki metin düşünelim; ikisinin de konusu “Harf devrimi” olsun. İlk metnin ana fikri “harf devrimi eğitim ve öğretim için gerekliydi”  olsun, diğer metnin de ana fikri bunun tam tersi “harf devrimi eğitim ve öğretim yönünden gereksizdi” olsun. Görüldüğü gibi konu bir cümle ile ifade edilmez ve bize bir şey aşılamazken ana düşünce bir fikri aşılamaktadır.

Ana fikir denilen olgu bir mesaj vermek isteyen metinler için vardır; bu bakımdan sanat metinlerinde ana fikir olmaz. (MEB, 9.Sınıf Türk Edebiyatı Ders Kitabı, 2015 – 2016 eğitim yılı)

Sanılanın aksine ana fikrin toplandığı tek bir yer olmayabilir. Belki sonuç kısmı, metinde süregelen fikirlerin toplandığı bir bölümdür ve ana düşünceden emin olma kısmıdır. Ama sonuç bölümüne kadar aklımızda bir ana fikir oluşmalı.

Metinde ana düşünceyi destekleyen yan fikirler mutlaka olmalı ama bu yan fikirleri ana düşünce sanmamalıyız. Yan fikir birden fazladır ve metnin geneline yayılmazlar. Genelde bir paragrafta toplanırlar ve diğer paragrafta başka bir yan fikre geçilir. Bu yan fikirlerin desteklediği şey, ana fikirdir.

4) Metnin dili ve anlatımı

Öğretici metinlerde amaç bir şey öğretmek ya da bir fikir aşılamak olduğu için dil sadece bir araçtır. Mümkün olduğunca basit ve yalın bir dil kullanılmaya çalışılır. Sözcüklerle mecazlar yapılmaz ya da kinayeden kaçınılır. Sözcüklerin akla gelen ilk anlamları yani gerçek anlamları kullanılır. Makale türü bir öğretici metin yazılacaksa sözcükler terim anlamıyla da kullanılabilir.

5) Metin ile kuşak ya da dönem ilişkisi

Gelenek, kuşaklar arası kültür birikimidir. Metin yazarı bu kültür birikimini mutlaka aktarır metne. Her ne kadar özgün metin yazma isteğinde bulunsa da kendisinden önce oluşan metin geleneğinin takipçisidir. Bu bakımdan da metin  - gelenek ilişkisine dikkat etmeli, her bilimsel metnin bir bilim metni olduğunu ve kendisinden önceki metinden destek aldığını unutmamalıyız.

6) Metni anlama ve yorumlama

Öğretici metinler bir bilgi vermek üzere kurulduğu ya da okura bir fikri kabul ettirmek derdinde olduğu için metinler yoruma kapalıdır. Ya o fikir kabul edilir ya da o fikir kabul edilmez.  Öğretici metinler bu yönüyle herkes tarafından aynı mesajın alınmasını sağlar. Örneğin bir şiiri okurken o şiirden herkes farklı bir şey anlayabilir ama bir makaleden herkes aynı şeyi anlar; mesela bu makale için farklı farklı görüşler olamaz, bu makale “Öğretici Metinler” konusunu işlemektedir.

7) Metnin yazarı ve metin ile yazar ilişkisi

Metin yazarda, yazar da metinden kopuk düşünülemez. Yazar, özellikle metnin tarzı yönünde etkilidir. Bazı metinler ciddi ve sert bir tarzda giderken bazı metinler de mizahî bir tarzda gidebilir. Bu çok normaldir.

Yazar, elbette kendi dünya görüşüne uygun olan alanda uzmanlaşır. Sevdiği bir alanda çalışan bir insanın bilgi birikimi ile o alanı bir iş olarak gören bir insandan aynı kalitede yazı beklemeyiz.

Öğretici Metin Türleri Nelerdir?

Öğretici metinler kendi aralarında işledikleri konular, hangi alanda ortaya çıktıklarına göre çeşitli gruplara ayrılırlar:

  1. Tarihî metinler

  2. Felsefî metinler

  3. Bilimsel metinler

  4. Gazete çevresinde gelişen metin türleri: Makale, deneme, sohbet, fıkra, eleştiri, röportaj 

  5. Kişisel hayatı konu alan metin türleri: Hatıra (anı), gezi yazısı, biyografi, mektup, günlük 

Şimdi bu türleri kısaca ve maddele halinde açıklamaya çalışalım:

1. Tarihi Metinler

Konusunu tarihten alan bu öğretici metinlerin özellikleri şunlardır:

  • Konusunu tarihten, tarihî olaylardan alır.
  • Anlatım mutlaka nesnel olmalıdır. Tarihsel metinler işlenirken yazar ne mensup olduğu milleti ne de duygularını metne katmamalıdır.
  • Bu metinlerde dil aracıdır; sadedir; anlatım ise ciddidir. (Genelde)
  • Tarih yazma Göktürk zamanlarından bu yana bir iştir. Hatta Osmanlı devleti içinde vakanivüst denen tarih yazıcıları vardır.

2. Felsefî Metinler

Felsefe ilmi ile alakalı olan bu metinlerin özellikleri şunlardır:

  • Olaydan çok düşünce merkezlidir.
  • Tarihsel metinlerdeki gibi nesnellik aranmaz.
  • Varlık felsefesi ya da ontoloji “varlık nedir, varlık nasıl oluşur” gibi soruları cevaplarken ahlak felsefesi ya da etik “insanın davranışları” ya da “bu davranışların kökeni” hakkında soru sorabilir. Bunlar dışında din felsefesi, bilim felsefesi gibi pek çok alan vardır. 
  • Bu metinlerin amacı okuyuculara güzel bir yazı sunmak değil okura bakış açısı kazandırmaktır.

3. Bilimsel Metinler

Bilimsel ilerleme ve gelişmelerin konu alındığı bu metinlerin özellikleri şunlardır:

  • Bilim insanları tarafından yazılan ve genelde konusunda uzman olan kişilere hitap eden metinlerdir. Bu bakımdan da oldukça fazla terim anlamı vardır.
  • Nesnel metinlerdir.
  • Çeşitli basın organlarında yayımlanır. İstenirse kitap halinde basılabilir.
  • Konu sınırlaması yoktur ama anlatılanların kanıtlanması gerekir.

4. Gazete Çevresinde Gelişen Metin Türleri

Tanzimat döneminde gazetelerin hayatımıza girmesi ile ortaya çıkan ve daha sonra gelişen öğretici metin türleridir. Bu metinler ve özellikleri şu şekildedir:

A. Makale

Herhangi bir konu hakkında bilgi vermek, bir düşünceyi ispatlamak, bir konu hakkında fikir vermekya da konu hakkındaki mevcut fikirleri değiştirmek amacıyla yazılan; genelde yeni bir görüşü ileri süren ya da var olan bir düşünceyi çürüten bilimsel yazılara makale denir. Makalenin özellikleri şunlardır:

  • a.1. Türkiye’ye Osmanlı zamanında Tanzimat döneminde gazete ve onunla gelen makale ile tanıştı. Türk edebiyatının ilk makalesi İbrahim Şinasi’nin yazdığı Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi’dir.
  • a.2. Alanında uzmanlık gerektirir.
  • a.3.  Makale yazarı söylediklerini kanıtlamak zorundadır.
  • a.4 Makalede ele alınan konu ayrıntısı ile açıklanmalıdır. 
  • a.5. Genelde gazete ve dergilerde yayımlanır ve istenirse makaleler kitap halinde basılabilir.
  • a.6. Makalelerde kesin yargılar bekleriz. 
  • a.7. Alanında uzman olan kişiler tarafından yazıldığı için çok fazla terim içerebilir. Bu bakımdan da genelde 
  • a.8. Tanzimat döneminden bu yana meşhur olan bazı makale yazarlarımız şunlardır: Namık Kemal, Şinasi, Şemsettin Sami, Cenap Şehabettin, Fuat Köprülü, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mümtaz Turhan, Mehmet Kaplan..

B. Deneme

Bir yazarın herhangi bir konuda kendi fikirlerini, öznel ve serbest bir tarzda, çok fazla derine inmeden ve konuyu ispatlama amacı gütmeden yazdığı yazılardır. Denemenin özellikleri şunlardır:

  • b.1. “Ben” merkezli yazılardır. Denemeler sadece yazarın öznel düşünceleridir. Yazar düşüncesini okura kabul ettirmek ya da okura bir fikir empoze etmek derdinde değildir.
  • b.2. Deneme yazarı bir nevi yazarın okurla dertleşmesidir.
  • b.3. Denemelerde konu sınırlandırması yoktur, ayrıca denemeci yazdığı konuda uzman olmak zorunda değildir.
  • b.4. Dünya edebiyatında Fransız yazar Montaigne bu türün kurucusu sayılır. Daha sonra İngiliz yazar Bacon bu türde iyi eserler vermiştir.
  • b.5. Türk edebiyatında ise deneme türü Nurullah Ataç ile özdeşleşmiştir. Onun dışında Salah Birsel, Suut Kemal Yetkin, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Cemil Meriç de önemli deneme yazarlarındandır.

C. Sohbet

Yine gazete ile ülkemize gelmiş ve yaygınlık kazanmıştır. Söyleşi de denen bu tür, kendi alanında tanınmış ve ün yapmış bir sanatçı ya da bilim adamı ile yapılan sohbettir.

  • c.1. Uzmanlık gerektirmez.
  • c.2 Yazar, karşısında birisi varmış gibi sohbet eder. Bu bakımdan akıcı ve hoş bir dil vardır.
  • c.3. Sohbet muhatabının düşüncelerini ortaya çıkarmak temel amaçtır; kanıtlamak değil.
  • c.4. Resmi bir üslup yerine senli – benli bir tarz vardır.
  • c.5. Nurullah Ataç, Cemil Meriç, Şevket Rado, Ahmet Rasim, Suut Kemal Yetkin bu türde örnekler veren önemli isimlerdir.

D. Fıkra

Yazarın güncel, sosyal, kültürel ve siyasal alandaki bir meseleyi serbest bir şekilde yorumlayan, kamuoyu oluşturma amacı taşıyan kısa yazılardır. Köşe yazısı da denir. Bu türün özellikleri  şunlardır:

  • d.1. Makale gibi uzmanlık alanı gerektirmez ve makale gibi ciddi bir üslup ile yazılmak zorunda değildir. 
  • d.2. Tıpkı makale gibi düşünce yazısıdır ama fıkra yazarı düşüncesini kanıtlamak zorunda değildir. Ama makale yazarı düşüncesini kanıtlamak zorundadır.
  • d.3. Fıkra konusunu güncel konulardan alır, tıpkı makale ve denemede olduğu gibi konu sınırlaması yoktur.
  • d.4. Dil, makaledeki gibi ağır ve ciddi bir şekilde olmak zorunda değildir. 
  • d.5. Tıpkı makalelerde ve dergilerde olduğu gibi gazete ve dergilerde yayımlanır; istenirse kitap halinde basılabilir.
  • d.6. Türk edebiyatındaki önemli fıkra yazarları şunlardır: Namık Kemal, Ahmet Haşim, Peyam Safa, Ahmet Kabaklı, Hasan Pulur.

E. Eleştiri

Bir sanat eserini her yönü ile inceleyip, kendi bilgi birikimi dahil olmak üzere çeşitli araçlardan yararlanarak mevzu bahis olan sanat eserini tanıtma ve değerlendirme işi eleştiridir. Eleştiri işinin yapana eleştirmen denir. Tanzimat dönemi ile hayatımıza giren eleştirinin özellikleri şunlardır:

  • e.1. Eleştirmen sanata en büyük katkıyı sağlar ama pek de sevilmez. Buna rağmen eleştirmen soğuk kanlı bir şekilde nesnel olmalıdır.
  • e.2. Eleştiri yazısı herkes tarafından yazılmaz. Eleştirmen sağlam bir tarih ve sanat bilgisine, genel kültüre ve sahip olmalıdır. Bu bakımdan uzmanlık gerektiren yazılardır.
  • e.3. Edebiyatımızdaki bazı önemli eleştirmenler şunlardır: Namık Kemal, Muallim Naci, Ali Canip Yöntem, Ömer Lekesiz, Akşit Göktürk, Cengiz Gündoğdu

F. Röportaj

Gazetenin ortaya çıkması ile yaygınlık kazanan bu tür, herhangi bir yeri, kişiyi, ülkeyi çeşitli yönleri ile tanıtmayı amaçlayan gazete yazılarıdır.

5. Kişisel Hayatı Konu Alan Metin Türleri: Hatıra (anı), gezi yazısı, biyografi, mektup, günlük 

Kişilerin yaşamlarını kalıcı hale getirmek isteklerinden ortaya çıkan yazı türleridir.  Bu tür yazılar genelde anlatılan kişi tarafından yazılır yani birinci ağız anlatım vardır. Bu durum, biyografilerde değişir.

Kişisel hayatı konu alan metin türler, hatıra (anı), gezi yazısı, biyografi, mektup, günlük olarak ayrılır:

A. Hatıra

Anı ya da hatıraların özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz:

  • a.1. Anıların üstünden bir müddet geçtikten sonra yazıya geçirilir.
  • a.2. Dil samimi ve içtendir. 
  • a.3. Kitap halinde yazılabilir ya da tefrika şeklinde olabilir.
  • a.4. Anı, bir nevi tarih tanıklığıdır. Bu bakımdan da anılar kaleme alınırken yazardan dürüst olması beklenir.
  • a.5. Dönemin toplum yapısına ve kültürel durumuna ışık tutar.
  • a.6. Türk edebiyatında anı türünün başarılı örneklerini Falih Rıfkı Atay vermiştir. Atay’ın anı türündeki eserleri şunlardır: Çankaya, Zeytindağı, Ateş ve Gömlek
  • a.7. Dünya edebiyatında ilk anı örneği Babür Şah’n Babürnamesi’dir.
  • a.8. Türk edebiyatında ilk edebî anlamda anı türünün örneği Ziya Paşa’nın Defter-i Amal adlı eseridir.

B. Gezi yazısı

Uzmanlık gerektirmeyen gezi yazılarının özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz:

  • b.1. Gezi yazısı, bizim kültür dünyamızda ve edebiyatımızda vardı, bu tür Batı kaynaklı bir tür değildir.
  • b.2. Amaç, gezilen ve görülen önemli yerlerin tarihsel ve kültürel önemi burayı göremeyenlere öğretmek ya da buralara gideceklere rehber olmaktır.
  • b.3. Gez yazılarından sanatlı ve süslü bir anlatım beklemeyiz. Genelde açık ve anlaşılır bir dilleri vardır.
  • b.4. Türk edebiyatındaki en kapsamlı ve ilk gezi yazısını 17.yy’da Evliya Çelebi vermiştir. Seyahatname tam 12 cilttir.

C. Biyografi

Topluma mâl olmuş bir sanatçının, yazarın ya da bilim adamının hayat hikayesini bir başkasının anlatmasıdır. Özellikleri şunlardır:

  • c.1. Dili sadedir.
  • c.2. Üçüncü kişi anlatıcı tercih edilir.
  • c.3. Tarih sırasının gözetilmesi önemlidir.
  • c.4. Ne çok övgü ne çok yergi olmalıdır. Tarafsız yazılması hem okur hem yazar hem de anlatılan kişinin toplum karizması yönünden önemlidir.
  • c.5. Biyografi yazan kişi, konu edindiği kişinin yakın çevresini de sorgulamalı, sadece kendi bakış açısından bakarak bir biyografi kaleme almamalıdır.
  • c.6. Eski edebiyatta bir sanatçının hayatını yazma işine “tezkire” denirdi. İlk tezkire örneğimiz ise Ali Şir Nevai’nin Mecalis’ün Nefais adlı eseridir.

D. Otobiyografi

Biyografi bir başkasının ağzından yazılır ama otobiyografi kişinin kendi hayatını yazmasıdır. Bu bakımdan da öznellik konusunda daha çok dikkat edilmeli. Bunun dışında biyografi ile özellikleri aynıdır.

E. Mektup

Temelde iletişim aracı olarak kullanılan mektuplar, edebiyat alanındaki önemi ve özellikleri şu şekildedir:

  • e.1. Eski edebiyatta da mektup bir edebî tür idi ve adı da “name” idi.
  • e.2.  Eski edebiyatta ilk örnek, Fuzuli tarafından verilmiştir. Fuzuli’nin “Şikayetname” adlı eseri mektup türündedir.
  • e.3. Mektupların dili açık ve anlaşılırdır.
  • e.4. Modern edebiyatta mektuplar 5 başlıkta incelenir:
    1. Özel mektuplar: İnsanların yakınlarına yazdıkları mektup türüdür. Samimi bir dille yazılır.
    2. Edebi mektupları: Sanatçı ve ediplerin birbirlerine gönderdikleri mektuplarıdır. Önemlidir çünkü bu mektuplarda sanatçıların görüşleri vardır. En meşhur mektuplar şunlardır: Cahit Sıtkı Ziya’ya Mektuplar, Ahmet Arif Leylim Ley, Nazım Hikmet Kemal Tahir’e Mapushaneden Mektuplar.
    3. İş mektupları: Ticari kurumlarda, üst  - alt ilişkisinin dahilinde geçen dilekçe tarzı mektuplardır. Dil net ve resmidir.
    4. Resmi mektup: Devlet kurum ve kuruluşları arasındaki haberleşme sisteminin bir parçasıdır. Ciddi bir tarzda yazılır.
    5. Açık mektup: Alıcısı tüm kamuoyu olan basın yolu ile halka bildirilen mektup türüdür.

F. Günlük

Kişinin başından geçen olayları kaleme aldığı, düzenli ve günün gününe yazılan türdür. Özellikleri şunlardır:

  • f.1. Günlükler, düzenli ve olay yaşanır yaşanmaz yazılan türlerdir. Anıdan bu yönde ayrılır.
  • f.2. Günlükler, aynı anılar gibi tarihe ve dönemin kültürüne, toplum yapısına tanıklık ederler.
  • f.3. Günlüklerin dili anıların diline benzer.
  • f.4. Batıdan gelen bir tür değildir. Eski edebiyatta bu tür “ruzname” olarak bilinir.
  • f.5. Günlük türü, edebî bir tür olarak da kullanılabilir. Bir roman, günlük biçiminde kurgulanabilir: “Genç Verter’in Acıları” (W. Goethe), “Handan” (1Halide Edip Adıvar) gibi…
  • f.6. Bunun dışında sanatçılar da kendi günlüklerini yayımlayabilirler:  “Kuşları Örtünmek” ( Salah Birsel), “Günler” Cemal Süreya gibi…

Kaynaklar

Akçağ ÖABT 2016 Türk Dili Ve Edebiyatı Konu Anlatımlı, Akçağ Yayınları, Baskı 2
MEB, 9.Sınıf Türk Edebiyatı Ders Kitabı, 2015 – 2016 eğitim yılı
Eski Türk Edebiyatına Giriş; Edebî Türler, Yrd. Doç. Dr. Neslihan Koç Keskin, Akçağ Yay.

İlgili Makaleler

Yorumunuzu Paylaşın