Makaleler

Radon Nedir? (Özellikleri, Zararları)

Yazar: Uğur Eskier

Radon; kanserojen etkisi olan sinsi gazlardan biridir. İnsan duyularının fark edemediği radon, akciğer kanseri vakalarının nedenlerinden biridir.

Radon Nedir? (Özellikleri, Zararları)

Radon, doğada yaygın olarak bulunan radyoaktif asal bir gazdır. Doğal ortamlarda radon bulunabilir. Radyoaktifliği sebebiyle kanserojen etkisi vardır. Evlerde de birikebilen radon, gerekli önlemler alınmadığı zaman öldürücü etkisi olan bir gazdır. Radonun evlerde birikerek kanserojen etkilerinin olduğu yaklaşık 30 yıl önce belirlendi. Son 10 yıl içinde de evlerdeki radon tehlikesine karşı önlemler geliştirildi. Kanserojen olan radon, kanser tedavisinde ve deprem araştırmalarında da kullanılan gazlardan biridir aynı zamanda. Bulunduğu ortamda fark edilmesi için özel cihazlar kullanılır. Yani her gün bir şekilde radona maruz kalıyor olabiliriz. Dünyadaki akciğer kanseri vakalarının yüzde 10’una radonun sebep olduğu tahmin edilmektedir. Fark edilmeyen zararlı gazlardan radonu tanımak isterseniz makalemize göz atmanızı tavsiye ederiz.

Tarihçe

Radon, ilk olarak radyumun bozunmuş izotoplarından oluşan radyoaktif bir gaz olarak keşfedildi. Keşfi 117 yıl önceye dayanıyor. Kimyagerler Ernest Rutherford ve Robert B. Owens, 1899 yılında yaptıkları araştırmalarda toryum elementinin radyoaktif bir gaz yaydığını tespit etti. Aynı yıl içinde Pierre ve Marie Curie, radyumdan da radyoaktif gaz çıktığını belirledi. 1900 yılında Almanya’nın Halle kentinde Friedrich Ernst Dorn, radyum ampullerinde bir gazın biriktiğini gördü. Dorn, gözlemlediği gazın radon olduğunu keşfetti. Curies’in gözlemlediği gazın daha uzun ömürlü “Radon-222” izotopu olduğu; Rutherford’un tespit ettiği gazın ise “Radon-200” izotopu olduğu ortaya çıktı. 1908 yılında William Ramsay ve Robert Whylaw Gray, radonu ilk izole eden kimyagerler olarak bir rapor yayınladı ve radonun en ağır gaz olduğunu açıkladı.

Latince “parlayan” anlamına gelen “niton” veya “nitens” kelimelerinden türetilen radona ilk keşfedildiğine radyum denilmiş. Ancak 1923 yılında “radon” olarak anılmaya başlandı. 1950’li yıllarda radonun yerleşim birimlerinde biriken bir gaz olduğu tespit edildi. 1979 yılında Dünya Sağlık Örgütü radonun evlerdeki etkilerini gündeme getirdi. 1988 yılında radon gazı kanserojen olarak ilan edildi. 1993 yılında radonun etkilerinden korunmak için uluslararası çağrı yapıldı. 2005 yılında radonun etkilerinden korunma yolları araştırılmaya başlandı. 2009 yılında yapılan araştırmalar sonucu önleyici tedbirler açıklandı.


Kimyasal Özellikleri

Radon, kimyasal simgesi “Rn”, atom numarası 86, atom numarası 222 olan metal olmayan elementlerdendir. Element cetvelinin 8-A grubunda yer alan bir gazdır. Oda sıcaklığında renksiz ve kokusuz soy gazdır. İnsan duyuları tarafından saptanamaz. Kimyasal olarak etkisiz olan radon, radyoaktiftir. Erime sıcaklığı -71 derece, kaynama noktası -61,7 derecedir. Normal sıcaklıklarda en yoğun gazlardan biridir. Asal gazların en yoğunudur. Suda çözünürlüğü azdır; ancak hafif soy gazlardan daha fazla çözünür. Flor gibi güçlü oksitleyicilerle oksitlenebilir. Katı durumuna soğutulduğunda sarı renkte yanar. Sıcaklık düştükçe yanma rengi turuncu ve kırmızıya döner. Radyum ihtiva eden çözelti veya füzyonlarda açığa çıkar.

Radon, dünyada yaygın olarak bulunan gazlar arasında yer alır. Doğal ortamlarda kimyasal yöntemlerle saptanamayacak kadar az miktarda bulunur. Doğada, radyoaktif bozunma zincirlerinde, dünyadaki en yaygın radyoaktif maddeler olan toryum ve uranyumun kurşuna dönüştüğü bir ara dönemde oluşur. Yani radon, yeryüzündeki doğal uranyum parçalanarak radyuma dönüşmesi sonucu oluşan bir gazdır. Atom kütleleri 193 ila 229 arasında 37 adet radyoaktif izotopu vardır. Radonun en kararlı izotopu olan “Radon-222”nin yarılanma ömür 3,8 gündür. Radyum ve uranyumun bozunma zincirine ait bir izotoptur. Aynı zincirde bulunan “Toryum-232” ve “Uranyum-235” izotopları da önemli radyoaktif aktinonlardır. Kayalarda bulunan “Radyum-226” izotopunun çürümesiyle doğal olarak elde edilir.

En yaygın biçimleri alfa çürümesi ile bozunmuş izotoplarıdır. Alfa bozunmaları son derece radyoaktif tehlike içerir. İzotoplarının yarılanma ömürleri genel olarak kısa olsa da, toz parçacıkları üzerine toplayarak katı radyoaktif maddelere dönüşebilir. Bu sebeple kapalı mekanlara yayılan ve biriken radon gazı tehlikeli sonuçlar doğurabilir.


Radon Kapalı Ortamlara Nasıl Sızar?

Radon, yeraltından evlere ve kapalı alanlara sızabilme özelliği olan bir gazdır. Radyanın bozunması sonucu evlere sızar. Bina altındaki toprak ve kayaların yapısı en temel radon kaynağıdır. Tabandaki çatlaklar, havalandırma boşluları, borular ve drenaj kanallarında radon sızdırma potansiyeli bulunur. Ev, iş yerleri, okullar ve salonlar gibi birçok kapalı mekân radona maruz kalabilir. Mekânın altındaki toprak yapısı, kaçıncı katta yaşandığı ve havalandırma durumları radonun etkilerini farklılaştırır.

Radon gazı, yeraltından sızarak özellikle bodrum katlarında birikebilir. Yer altı suları, termal su kaynakları ve kaplıcalarda da radon tehlikesi vardır. Dünyada ev ortamındaki havayı etkileyen gazlardan biridir. Duş yaparken de sudan ortama yayılabilir. Kuyu suları da radon kaynaklarından biridir.

Evlerdeki radon gazı, çeşitli yöntem ve kitlerle ölçülebilir. Özellikle tek katlı müstakil evlerde yılda 3-4 kez bu ölçümlerin yapılması tavsiye edilmektedir. Radonun etkilerinden korunmak için binalar yapılırken temellerinin uygun yalıtım malzemeleri ile kaplanması gerekmektedir. Binalardaki çatlak ve delikler onarılmalıdır.

Radonun Zararları ve Faydaları

Radonun biyolojik rolü tam olarak bilinmiyor. Ancak genlerin çalışma sistemini etkileyen radyasyonun temelini oluşturan maddelerden biri olduğu yönünde genel bir kanı var. Renksiz ve kokusuz olduğu için fark edilmeden teneffüs edilebilen radon, canlı dokuları doğrudan radyasyona maruz bırakabilir. Bütün yapı malzemeleri doğal radyonüklitler içerir. Granit, magmatik bir kayaçtır ve uranyum, radyum, toryum ve potasyum gibi radyonüklitleri içerir. Radon gazını doğal kaynaklardan yayan bir unsur de granit taşlarıdır.

Radonun, akciğer kanserine yol açan sigaradan sonra en tehlikeli madde olduğu açıklanmıştır. Sigara içmeyen insanlardaki akciğer kanseri vakalarının birinci nedeni ise radondur. Aktif ve pasif sigara içenlerde radonun radyoaktif etkilerine maruz kalma oranı daha yüksektir.

Dünyadaki bütün akciğer kanseri vakalarının yaklaşık yüzde 10’unun radondan kaynaklandığı tahmin edilmektedir. Akciğerlerde depolanarak kanser oluşumunu tetiklediği veya hızlandırdığı belirlenmiştir. Yani uzun vadede akciğer kanserine yol açan bir gazdır. Havada bulunan statik yüklü partiküllerle bileşik oluşturan radon molekülleri, solunum yoluyla akciğerlere ulaşır. Akciğerin iç yüzeyine yapışan bu bileşik, akciğerlerin DNA yapısını bozar. Vücudun onaramadığı bozulan hücreler ise zamanla kanserli hücreye dönüşür.

Radon, radyoaktif polonyum ve alfa parçacıkları haline dönüşebilir. Bu radyasyon yayılımı, radonun kanser tedavisinde kullanılmasına olanak sağlar. Yüksek radyoaktiflik gösteren radon, radyum çözeltilerinden pompalanarak küçük tüplerde depolanır. Bu tüpler radyoterapi uygulamalarında kullanılır. Radyoaktif maddelerdeki radyasyon gözlemlerinde de radondan faydalanılır. Deprem tahminlerinde de radon gazı kullanılmaktadır.

Bunları Biliyor Musunuz?

  • Doğal ortamlarda ve yaşadığımız alanlarda bulunan radyasyonun yüzde 85’i doğal kaynaklardan gelmektedir.
  • Radonun ağırlığı, havadan 8 kat daha fazladır. Bu sebeple zeminde ve toprakta birikebilir.
  • Radonun yerleşim yerlerinde birikerek radyasyon yaydığı 1985 yılında ortaya çıkarılmıştır.
  • ABD’de yılda 21 bin kişi radon gazının yol açtığı akciğer kanserinden ölmektedir.
  • Kapalı ortamlarda radon tehlikesinden korunmanın en basit yolu ortamı havalandırmaktır.
  • Türkiye’de radon tehlikesinin en yüksek olduğu iller Çanakkale, Sinop ve Kars’tır.
  • Türkiye genelinde 60-70 bina hanede radon gazı ölçümü yapılmaktadır.
  • Doğalgaz ve içme suları bina içindeki radon gazı oranını artırabilir.
  • Doğalgaz gibi insan duyuları ile fark edilemez.
Yorumlar
Aaaa aaaaa 2020-08-17 11:22:17

Demekki zehirleniyormuşuz da farkında değiliz.

Yorumunuzu Paylaşın