Makaleler

Jean Sartre ve Varoluşçu Felsefe

Yazar: Diba Bahadıroğlu

Jean Sartre ve onun geliştirdiği varoluşçu felsefeyi anlamak için birkaç sayfa yetmez muhtemelen.. Ama yine de onu ve düşüncelerini anlamaya başlamak için

Jean Sartre ve Varoluşçu Felsefe

Jean Paul Sartre’nin kim olduğunu Jean - Paul Sartre kimdir adlı makalemizde işlemiştik zaten. Şimdi ise onun geliştirdiği varoluşçu felsefesi hakkında bilgi vermeye çalışacağız..

Sartre için varlık problemi..

Sartre, varlık problemini Tanrı olgusu olmadan açıklar. Varlığın ne olduğu, Tanrı kavramı olmadan açıklanır Sartre için. Bunun için Sartre varlığı ikiye ayırır:

1. Kendi başına varlık ( nesne )

2. Kendisi için varlık ( İnsan )

Thing in it self yani kendi başına varlık, thing for itself yani kendi için varlıktan önce gelir. Bu durum biraz karmaşık gelebilir ama durumu şöyle anlatabiliriz. Sartre, varoluşçuluğun temel sorunlarını cevaplamalıdır. Yani varlığın nasıl meydana geldiğini, varlığın ne olduğunu.. Bu bakımdan da varlığı bir temele dayandırmalı. Teknik olarak kendisi Tanrı olgusu dışında varlığı açıklamaya çalışacaktır; bu bakımdan da varlığın ne olduğu sorusuna Tanrı olgusu olmadan bir cevap vermek zorundadır. Tüm bu açıklama aslında Sartre’nin varlık sorunsalına temel arama çabasıdır. Varlığı, yine varlık üzerinden irdelemek onun çıkış noktası olmuştur ve varoluşçu felsefenin temel doktrinini o da kabul etmiştir: “Varoluş, özden önce gelir”. Yalnız bu kabulü, ona çeşitli çelişkiler sunmuştur.

Sartre kendinden varlık ile nesneler dünyasını kast eder. Nesneler dünyasında öz, varoluştan önce gelir. nesneler vardır, tek başınadırlar ve tarifleri yoktur.

Kendisi için varlıktan kasıt ise insandır. İnsan, Sartre’nin asıl ilgilendiği alandır çünkü insan özgürdür. Seçim yapar, belirlenmişlik dışındadır. Bir elma, elma vermek için vardır elma vermekten başka seçeneği yoktur. Ama insan seçim yapma hakkına sahiptir, yaşayacaklarını kendisi belirler..

Sartre varoluşunun temelinde insan vardır..

Sartre, her varoluşçu filozof gibi insanı sorgular, somut ve bireysel bir varlık olarak insanı.. Bu bakımdan varoluş nedir sorusunun cevabını da verir: “varoluş; belirlenmiş, şekillenmiş ve olup bitmiş bir durum değildir, kendisini ele verecek bir özden yoksundur. Kavradığımızı sandığımız anda çoktan yeni bir biçime girmiştir bile”. Yani insan bir nesne değildir; nesne gibi tek bir öze sahip değildir. Örneğin bir armut değildir; insanı insan yapan onun özünün değişken olması, yani sabit ya da var olmamasıdır.

Varoluş, özden önce gelir..

İnsan tanımı, nesne kadar kolay değildir çünkü insanlar özgürdür. Varoluş özden önce gelir ilkesinin temeli de budur: insanın özgür olması. Eğer insanlar bir özle doğsalardı, o öz onların özgür olmalarını engellerdi. Yani insan en başından hayatta ne yapacağına tanımlı hale gelseydi özgür olmazdı.

İnsan bilinçli bir varlıktır. Bir kaya ya da ağaç değildir. Basit değildir. Kaderi yoktur, yapacakları ya da yapmayacakları belirlenmemiştir. İradesi, bilinci vardır. İnsan, yaptıkları ile, eylemleri ile hayatını inşa eder.

Sartre’nin bu görüşlerinde Tanrı’yı reddetmesi de etkin bir rol oynar. Varoluşçuluk adlı yapıtında Dostoyevski’nin “Tanrı olmasaydı her şey mubah olurdu” sözünü tanık gösterir. Düşünüldüğünde, Tanrı yoksa yasak da yoktur. İnsanın her şeyi yapabilmesinin önü açılır. O zaman, insan kendi başınadır çünkü Tanrı yoktur. İnsanın davranışlarını belirleyecek bir mekanizma yoktur, insanın tutunacağı bir dal yoktur. Özgürlük bunu gerektirir. Özgür olmak, tutunmamak, dayanmamak, bağsız olmak demektir.

Varoluş özden önce gelir görüşü, Sartre’nin Tanrı kavramının yerine koyduğu bir düşüncedir diyebiliriz. “İlkin insan vardır; yani insan önce dünyaya gelir, var olur, ondan sonra tanımlanıp belirlenir, özünü ortaya çıkarır” der Sartre. İnsan, varlığı ile değil, eylemleri ile tanımlanır. İnsan sadece dünyada olduğu için bir kimliğe sahip olamaz, dünyada yaptıkları ile bir kimliğe sahip olur.

İnsan yaptığı eylemden sorumludur..

İnsan, mazeretsiz, yaptığı tüm eylemlerden sorumludur. İnsan, kim olacağına, ne yapacağına kendisi karar vermeli, kendi sınırlarını çizmeli ve kendisini tanımlamalıdır. Bu tanımlama, sadece ona aittir. İnsan, yine kendisinin merkezidir.

Jean – Paul Sartre’nin varoluşçuluk anlayışında Tanrı ortadan kalkmalıdır. Eğer Tanrı ortadan kalkmazsa insanın bir özünün olması gerekir. Tanrı varsa insan özgür değildir. İnsan, eylemlerinin nedenlerini ve sonuçlarını yazgıya bağlıyor, eylemlerini basitleştiriyorsa kendini tanımlayamaz. Bu yasakları koyan yani Tanrı insanı tanımlar. O zaman insan nesneden ibaret kalır. Eğer öz, varoluştan önce gelirse o zaman özgürlük yok demektir. Özgürlük için Tanrı olmamalıdır.

Birey, sadece yalnız başına kaldığında eylemine karar verirse özgürdür. Hiçbir etki ya da tesir altında olmamalıdır. İnsan, eğer kendisini tanımlamak istiyorsa hareket ve eylem halinde olmalıdır. Bir eylem yaparken başka bir varlığa ya da canlıya güvenemez. Bu bakımdan da yalnızdır. Kararlarını alırken de yalnız bu kararlarını uygularken de.

İnsan, kendi özünü kendi yaratır…

Sartre’ye göre Tanrı yoksa insanın kendini yaratacağı tek bir şey kalır: o da kendisi. İnsan, kendisini yaratır çünkü kaya gibi bir özü yoktur. İnsanın, Tanrı’nın ona bahşettiği bir özü yoktur. Bu bakımdan insan, yaptığı her şeyin sorumlusudur. Ona kızacak ya da onu ödüllendirecek bir Tanrı yoktur.

İnsan, tüm eylemlerinde hem kendine karşı hem de tüm insanlığa karşı sorumludur..

Sartre’nin sorumluluk anlayışı ya da sorumluluktan ne anladığı da ateist olması ile ilintilidir. İnsan her şeyi ile özgür ise, her yaptığı şeyin de sorumluluğu ona aittir. İnsan mutlak özgürdür ama yaptığı her şeyin sorumluluğu da ona aittir; hem de suçunu azaltacak ya da hafifletecek ya da eylemine bahane olacak bir kader, yazgı ya da Tanrı olmadan. Özgürlük, sorumluluğu da yanında getirir ama insanın bu sorumluluğu yalnızca kendisine karşı değil, tüm insanlığa karşıdır Sartre’ye göre.

Tıpkı kelebek etkisi gibi, insanın yaptığı eylemler, tüm insanlığın kaderini etkileyebilir. Alakasız bir kötülük ya da sorumsuzluk ve hatta iyilik hiç tanımadığınız insanların hayatlarını kökten değiştirebilir.

Sartre’ye göre insanın kendisini seçmesi aynı zamanda tüm insanlığı seçmesi demektir. Aslında, olmak istediğimiz insanları eylemlerimizle yaratmaya çalışırken, diğer insanların bu yaratım üzerinden nasıl olmalarını gerektiğini gösteriyoruz. Özgür irade ile insan olmayı seçmek, tüm insanlığı seçmek anlamına geliyor Sartre için.

Varolmak zorunlu bir durum değil, özgür bir durumdur Sartre için. Üstelik yargılayan ve yasak gören Tanrı kavramını ortadan kaldıran Sartre, insana daha büyük sorumluluklar vermektedir.

Peki, insan kötü bir karar veremez mi? Kendini kandırmaz mı? Bu da özgürlük değil midir? Sartre, bu soruları da özgürlüğün var olma ya da olmama durumuna bağlar. Şöyle ki, sorumluluk almayan insan, kötü niyetlidir ya da kendisini aldatır. İnsan, kendi eylemlerinden dolayı kötü olduğunu kabul etmez ve onu çevresinin bu hale getirdiğinden yakınırsa o zaman o insan özgür değildir. Kötü olmama özgürlüğüne sahip değildir. Kötü niyet, özgürlüğü ortadan kaldırmaya çalışmaktır. Bunu da özgürlük ile yapar. Yani insan, kendisinde kötü olma özgürlüğünü bularak kötü niyetli olabilir. Ama o zaman bu insan tek bir duruma saplanmıştır. Bu bakımdan özgür değildir. Üstelik özgür olamadığı için kendi özünü oluşturması oldukça zor hale gelir.

Sartre, Tanrı kavramı olsa dahi insanın kendisinden sorumlu olduğunu vurgular. Tanrı varken de insan özgürdür çünkü “insan özgürdür ve bunu hiçbir şey engelleyemez”.

Sorumluluk olgusu, Sartre’nin varoluş felsefesini toplumsal bir hümanizme götürür. Tanrı var ya da yok, insanın kendi yaptıklarından, kendi eylemlerinde sorumlu olması ve bu eylemleri ile sadece kendisine karşı değil, topluma karşı da yükümlü olması Sartre felsefesinin hümanist bir bakış açısına sahip olduğunu gösterir.

TOPARLARSAK,

Sartre, insan varlığını Tanrı olmadan değerlendirir. İnsan, her anlamda özgürdür ve her hareketinin sorumluluğunu üstlenmek zorundadır. İnsan, sadece kendisine karşı değil, topluma karşı da sorumludur. Bu bakımdan Sartre, hümanist bakış açısına da sahiptir. Bu noktada Sartre’nin varoluş felsefesinin kilit sözü özgürlüktür..

Kaynaklar

Vedat Çelebi, Jean Paul Satre’ın Varoluşçuluk Düşüncesi, Beytulhikme An International Journal of Philosophy ISSN: 1303 – 8303, Volume 4 Issue 2 December 2014
Jean – Paul Sartre, VAROLUŞÇULUK, İstanbul, Say Yayınları

İlgili Makaleler

Yorumunuzu Paylaşın