Makaleler

Hayatın Pin Kodu

Yazar: Tolga Çelebi

Hayatımızın bir aşamasında, hepimizin içinde arzu ettiğimiz ve hak ettiğimiz hayatın kalitesiyle ilgili bir vizyon mutlaka belirmiştir.

Ama çoğumuz için bu rüyalar gündelik koşuşturmanın ve kaygıların arasında öyle sislenmiştir ki; artık onlara ulaşabilmek için çaba göstermeyi bile kesmişizdir. Pek çok insan için, rüya artık silinmiştir ve onunla birlikte kendi kaderimizi biçimlendirme irademiz de yok olmuştur.

Yüz binlerin önüne geçmeniz için size bir pin kodu. İçinizdeki ceza evinden kurtulun. 'Ben ceza evinde yaşamıyorum' dediğinizi duyar gibiyim. O halde size birkaç soru sormak istiyorum. Bir an durup düşünün;

Ben neredeyim ve tam şu an ne yapıyorum'
Ne düşünüyorum'
Hangi olaya, hangi tepkileri veriyorum'
Kime nasıl davranıyorum'
Kimlerden hoşlanıyorum, kimlerden nefret ediyorum'
Neleri yapmaktan mutlu oluyorum, nelerden nefret ediyorum'
Mutlu muyum, yoksa mutluluğumu oynuyorum'
Dürüst müyüm, yoksa dürüstlüğü mü oynuyorum'

Hayatın en önemli nedenlerinden biri, yaptığımız şeyleri neden yaptığımızı öğrenmektir. Unutmamamız gereken bir şey var: Hayat vicdandır. Eminim yukarıdaki soruların bir kısmının cevabını hiç düşünmediniz. Zaten düşünmenize de gerek yok. Çünkü davranışlarımızın büyük çoğunluğu, alışkanlık haline geliyor. Bu alışkanlıkları ise bilinçaltı depolayıp yönetiyor. Diğer bir değişle olaylara karşı verdiğimiz tepkiler; bilinçli olarak değil, bilinçaltımızdan gelen sinyaller neticesinde gerçekleşiyor. Bu durumda robottan bir farkımız kalmıyor. (Kişisel Gelişim Uzmanı Hakan Bozkurt'a teşekkürler.)

Bu kısır döngüden kurtulmak için farkındalık ile yaşamalıyız. Yaşam kalitenizin artması için, farkındalık seviyenizin en üst düzeyde olması gerekiyor. Yaşadığınız her anın farkına varmak önceleri imkansız gibi görünse de, bunu sürekli yapmaya çalışırsanız; başarılı olacaksınız.

İnsanoğlunun davranışları sürekli tekrarlandığında, bilinçaltına kaydediliyor. Bunu bir örnekle açıklayalım İlk defa araba kullandığımızda vites, direksiyon, ayna derken arabayı stop ettiririz. Sonra tekrar kontak, tekrar gaz, fren pedalları vs. Ama bunu sürekli yaptığımızda artık arabayı biz değil bilinçaltımız kullanmaya başlar. Her şey otomatikleşir. Ayaklarınız gaz ve fren pedallarına kendiliğinden gider. Bu anlattığım olay tüm hayatımız için geçerlidir.

Bir olay karşısında gösterdiğimiz davranış, bilinçaltımıza kaydedilir. Aynı olay tekrarlandığında siz düşünmeden bilinçaltı devreye girer ve daha önce kaydettiği tepkiyi gösterir. Böylece karşımıza çıkan olay ile gösterdiğimiz davranış arasında bir otoban kurulur. Buna patern deniyor. Bu davranış ve tepkiler de alışkanlık olur. Alışkanlık ise bizim yaşam tarzımız olur. Hayatınızın kontrolünü kendi elinize alın! Esas olarak, eğer hayatlarımızı kendimiz yönetmek istiyorsak, sürekli eylemlerimizin kontrolünü elimize almak zorundayız.

Geçmişteki şartlanmamızın, bu günümüzü ve yarınımızı kontrol etmesine izin vermek zorunda değiliz.
Hayattan gerçek anlamda zevk almak için, mutluluğu alışkanlık haline getirmeliyiz, farkındalık kavramını alışkanlık haline getirmeliyiz.

İnsanların bir kısmı güven ve inançla doludur. Her alanda başarılı olmayı hedeflerler, risk alırlar, inisiyatif kullanırlar. Bu tip insanlar başarılı olmak için doğmuştur. Diğer bir kısmı ise, korku, endişe ve kuşku ile doludur. Hayatın her alanında çekingen ve alıngan davranırlar. Böyle insanların başarılı olmaları da çok zordur, pek fazla ilerleyemezler. Bunun sebebi nedir'
Hayatınızın ilk günlerinden itibaren size aşılanan inanç ve eğilimlerin hala sizinle olduğunu ve hayatınızı yönlendirip etkileme gücüne sahip olduğunu öğrendiğinizde şaşırabilirsiniz. Hepimizin çocukluktan gelen ve uzun süre önce unuttuğumuz inanç ve fikirleri vardır. Bunlar bilinçaltına ait karanlık odanın derinliklerinde saklıdır. Bunu bilmek neden düşüncelerimizi sağlıklı bir biçimde değerlendirme zamanının geldiğini gösterecektir. Geçmişte, hayatınızda hangi düşünceler hakimse, bu gününüzde öyle şekillenmiştir. Acıyla da yoğrulmuş olabilirsiniz, mutlulukla da. Önemli olan ne düşündüğünüzdür. Dünkü düşüncelerimiz, bu günümüzü tasarlıyor.

Bir an düşünün. On yıl önce neredeydiniz' Nasıl biriydiniz' Arkadaşlarınız kimdi' Umutlarınız, rüyalarınız neydi' Biri size "On yıl sonra nerede olacaksın'" diye sorsa ne derdiniz onlara' O sırada ön gördüğünüz yere vardınız mı' On yıl ne çabuk geçebiliyor değil mi'

Daha da önemlisi belki de kendimize şu soruları sormamız gerekebilir. Ömrümün bundan sonraki on yılını nasıl yaşayacağım' İstediğim yarını yaşayabilmek için, bu gün nasıl yaşamalıyım' Bundan böyle neyi temsil edeceğim' Nihai kaderimi biçimlendirmek için ben bu gün hangi adımları atmalıyım' Benim için bir sonraki doğru adım ne'
Farklı eylemler farklı sonuçlar getirir. Neden' Çünkü her eylem harekete geçirilmiş bir sebeptir, onun etkisi daha önceki etkilere katılır ve bizi belli bir yöne doğru iletir. Her yön bir nihai hedefe gitmektedir - ve işte o bizim kaderimizdir. (A.Robbins - Sınırsız Güç)

Yaşamın mükemmelliğini tüm hücrelerinizde hissedin ve bu büyük düzeni tasarlayan Yaratıcıya minnet duygusu besleyin. Düşünün, şükredin.

Ülkemizde insanlar, kendine biçilen rolü oynuyor. İnsanların çoğu bitirdiği okuldan, bölümünden, yaptığı işten, mesleğinden memnun değil. Her sabah uyan işe git, çalış, eve gel, yemek ye, televizyon izle ve uyu. Ertesi gün aynı şeyleri bir daha tekrarla. Bize böyle yaşamayı kim öğretti. Yoksa bu tarzına biz mi şartlandık' Genlerimizde bu mu yazılı' Hayat bizim için bunlardan mı ibaret' Yoksa hayal mi kuramıyoruz' Hayal kurmak düşünmek, düşünmek istemek, istemek çalışmaktır, fırsat kollamaktır ve elde etmektir.

Kişi, kendinin en iyi hali olmaya çalışmalıdır. Bir firmayı, bir toplumu, bir ülkeyi yada dünyayı değiştirmek, kendinizi değiştirmekle ilgili o basit adımı atmakla başlar. O halde; kendimden ne bekliyorum'

Dünya gelirinin %80'i, nüfusun %20'sine dağılmış durumda. Gelirin %20'lik payı ise kalan insanların %80'ine dağılıyor. İnanın bana; tüm gelir 6 milyar insana eşit dağılsaydı, bir süre sonra zengin yine zengin, fakir yine fakir olurdu. Çünkü insanlar alışkanlıklarından ve kalıplaşmış düşüncelerinden vazgeçemiyor. Çünkü insanlar bilinçaltının gücünün farkında değil. Her birimizin genlerinde binlerce yılın bilgeliği var. Evrensel ortak bire zihni kullanıyoruz. İnsanlık ailesinde nesilden nesile aktarılan bilgiler, deneyimler var. Düşünün, hissedin ve isteyin. Evren herkese adil davranıyor.

Çekim yasası, hayatınızı daha güzel geçirmenizi sağlar. Peki bu nasıl olacak' Öncelikle şunu açıklama istiyorum; bu yasanın bilime, ilime, dine, fizik kanunlarına aykırı bir yönü yok. Bilakis evrenle iç içe olan bir yasa. Bu gün maddeler arasındaki çekim kuvveti olmasaydı, ortada ne evren olurdu nede kainat. Bu yasa size, pozitif düşünmenizi, zararlı ve kendinizi kötü hissettirecek düşünce ve hareketlerden uzak durmanızı, istediğiniz şeye sahip olmak için ona odaklanmanızı, gerçekten istememizi önermektedir.

Çekim yasası tüm kadim ve eski kültürlerde de uygulanmıştır. İlahi dinlere baktığımızda da insanların düşünmesi, etrafını gözlemleyip kainatı anlaması, anlamaya çalışması öğütlenmektedir.

Kötü ve istemediğimiz bir olayın olma olasılığından bahsedince ya da bunu düşününce hemen rahatsız oluruz ve 'Şeytan kulağına kurşun, ağzından yel alsın!' diyerek korkarız. Neden böyle davranıyoruz' Çünkü düşüncelerimizin gerçek olabileceğini az veya çok hissederiz de ondan. Biz istesek de istemesek de, anlasak da anlamasak da Çekim Yasası zaten hayatımızın içinde.

İşte size hayatınızdan çıkartmanız gereken bazı kelimeler.

Bu devirde para kazanmak çok zor
Terk edilmek istemiyorum
Bu sınavdan kesin kalacağım
Borçlanmaktan kurtulamıyorum
Hayallerime kavuşmam imkansız.
Her işim aksi gidiyor.
Ben doğuştan şanssızım.
Hayat bana karşı çok adaletsiz.
Bu işi berbat etmekten kokuyorum.

Kendi iyiliğiniz için, yukarıda yazılanları ve sizi olumsuz düşüncelere sevk edecek cümleleri hayatınızdan çıkartın. Neye inanırsanız, onu yaşarsınız. Size bir tavsiye, problemli insanlardan uzak durun. Bu tip insanlar kendi enerjilerini negatife çevirdikleri gibi, size de karamsarlık yansıtırlar. Bu tip insanlara 'sevgiler, saygılar' diyerek tebessüm edin ve yanlarından uzaklaşın.

Düşünmek, ruhun kendi kendine konuşmasıdır. (Eflatun)

Evrene gönderdiğiniz düşünce frekansı ile bir elma isteseniz de, bir araba isteseniz de fark yoktur. Her iki isteğinizde aynı ve eşit değerdedir. Çünkü Allah için kolay veya zor diye bir şey yoktur. Zor veya kolay kavramı dünyamız için geçerlidir. Fiziksel dünyamızda; istediğiniz elmanın size gelmesi ile arabanın size gelmesi arasında şartların sağlanması bakımından fark vardır. Evren ilmek ilmek ördüğü ağlarla isteğiniz ulaştırmak için çalışmaya başlar. Burada yapmanız gereken şey ipuçlarını takip etmek ve odaklanmaktır.

Güzel bakan, güzel görür.
Güzel gören, güzel düşünür.
Güzel düşünen, hayatından lezzet alır.

İlgili Makaleler

Yorumunuzu Paylaşın