Makaleler

Alfabe Nedir?

Yazar: Diba Bahadıroğlu

Her dilin ayrı alfabesi mevcut, bu milyonlarca yeni işaret demek...Peki ben size bu alfabelerin kaynakları sınırlı desem?

Alfabe Nedir?

İnsanlar ve ses telleri ile bir ağız yapısına sahip olan canlılar iletişim amacıyla sesler çıkarırlar. Bu sesler, kendi cinsleri arasında anlaşılıyorsa bu duruma iletişim denir. İletişim, türler arasında da olabilir ama bu durum genelde seslerle olmaz.

İnsanlar, sesler aracılığıyla iletişim kurarlar. Biz insanlar seslerimizi, ses tellerimiz, nefesimiz, dudaklar, dişler, dil, burun, gırtlak, ön ve art damak sayesinde çıkarırız. Dünyanın her yerindeki her insan, bu organları kullanarak ses çıkarır. Dünyanın her yerinde, bu organlardan bir tanesi hasarlı, eksik ya da kusurlu olursa iletişim sekteye uğrar. O zaman, her insan aynı organları kullanarak ses çıkarıp iletişim kuruyorsa neden binlerce dil ve alfabe var? Daha doğrusu, alfabe, ses ve dil arasında ne gibi bir fark var?

Önce terimler ve tanımlar…

Bir konuyu anlamak için önce o konu hakkındaki terimleri bilmek gerekir. Alfabe, ses, iletişim, yazı birbirinden farklı ama tamamen kopuk kavramlar değillerdir. Lakin ses, diğer terimlerin temelidir.

Ses, yutak ( gırtlak), diş, dudak, dil, burun, ön ve art damak organlarında şekillenerek nefesimiz ve ses tellerimiz ile ortaya çıkan gürültülerdir. Bu gürültüleri, anlamlı hale getirmek insanların yaptığı zihinsel bir eylemdir. Örneğin, doğada A diye bir cisim yoktur. Bu sesi anlamlı hale getirip isimlendirmek işini insanlar zihinlerinden yapar. Doğada “ağaç” diye bir kavram bilmez, ağaca ağaç adını veren ve ona belli bir misyon yükleyen yine insandır. Ses içinde aynı şey geçerlidir. İnsanlar, çıkardıkları sesleri iletişim aracı olarak kullanmaya başlamışlardır. Sesler, cisimlere ad vermek, tehlikelere karşı uyarmak ya da tehlikelerden kurtulmak gibi etkili bir hayatta kalma aracı haline geldiğinde iletişim başlamıştır.

Seslerin, tanımlanarak yazıya dökülmesine harf denir. Harfler, seslerin yazıya dönüşmüş halidir ama tamı tamına sesi karşılamaz. Her dilde, yazıya dökülemeyen ama insana bir mesaj ileten sesler mevcuttur. Mesela Türkçede ayıplama sesi bu duruma bir örnektir. Türkçedeki 29 harf, kullandığımız ve çıkarttığımız seslerin küçük bir kısmını karşılar.

Alfabe, herhangi bir dilde kullanılan tüm seslerin toplandıkları yerdir. Alfabeler, milletlerle, ülkelerle özdeşleşmiş olsa da ulus – devlet anlayışı yokken bir din ya da imparatorluk da alfabe sistemi geliştirebilirdi. Bu bakımdan, alfabe ortak dil konuşurlarının, yazıya geçirebildiği seslerinin toplandığı bir levhadır. Alfabe için millete ihtiyaç yoktur. Beş – on kişi de kendi dillerini yaratıp alfabesini oluşturabilirler ama uzun ömürlü olmaları için yaygınlaşmaları gerekir.

İletişim, yazılı ve sözlü olarak iki şekilde olan, canlıların birbirlerine bir mesaj gönderip onları harekete geçiren bir sistemdir. İnsanlar, yazılı iletişimi kullanan tek memeli ve canlı türüdür. Yazılı iletişimin araçları ise harfler ve noktalamadır. Hatta, noktalama, alfabe kadar ön planda değildir. Ayrıca, harfleri de bugünkü kodlarımız gibi anlamamalıyız. İlk zamanlar, resimler harf yerine geçerdi. İnsanlar, iletişimi daha karmaşık hale getirince bu kodlar ortaya çıktı.

Tüm bu tanımlara dayanarak şunu rahatça söyleyebiliriz: İlkyazının icadına kadar insanlar iletişim kurmuyor değildi. Kuruyorlardı. Lakin, sözlü iletişim, izi takip edilebilen bir sistem değildir. Bu bakımdan alfabelerin doğuşu ve buna bağlı olarak yazının – yazılı iletişimin gelişmesi tarihimizi belirgin kıldı.

İlk Alfabe Nerede Ne Zaman Ortaya Çıktı?

Dünyanın farklı yerlerinde, aynı ihtiyaçlardan birbirine çok benzer buluşlar ortaya çıkabilir. Bu bakımdan bazı araştırmacılara göre Sümerler M.Ö. 3300 yılında çivi yazısını icat etmişler. Bazı araştırmacılar da yazının ilk defa Girit adasında, bazıları Kıbrıs adasında, bazıları ise alfabenin ilk kez İ. Ö. 2000 yıllarında Sina Yarımadası’nda ortaya çıktığını iddia etmektedirler ( Nusrettin Bolelli 2015, 10).

İlk olan alfabeler, şuan kullandığımız alfabelerin temelini oluşturmaktadır. Sina alfabesi Fenike alfabesini doğurdu. Fenike alfabesi ise günümüzdeki Batı medeniyetlerinden Yunan, İbrani ve Latin alfabesini meydana getirdi.

Yine Sina alfabesi, bugünkü Doğu medeniyetlerinin temel aldığı Arami alfabesin geliştirdi. Arami alfabesi de Doğu medeniyetlerinin yazı kolunu oluşturdu: Arap, Uygur, Pehlevi ve Avesta alfabeleri.

Mısır medeniyetleri de kendine özgü resim yazı alfabeleri kullanıyordu. Ama, resim şeklindeki alfabeler, hal-i hazırda kişinin kafasında bir imge oluşturduğu için yeni kelime türetimi çok zordu. Doğada herhangi bir imgesi bulunmayan kodlar, daha çok kelime ve kavram türetmeye yarar. Bu bakımdan, çivi yazısı, alfabelerin ve yazı dilinin, dolayısıyla medeniyetin gelişmesinde çok önemli bir mihenk taşıdır.

Alfabe ve Yazının Önemi

Yazıyı etkili kullanan medeniyetler gelişir. Bu aynı zamanda, sözlü kültürü olan medeniyetlerin bilgi aktarımındaki eksiklerini de göz önüne serer. Yazılı kültür, hele ki 21. asırda zorunlu hale gelmiştir. 21. asra gelene kadar da gelişmedeki en önemli etken olmuştur. Peki neden? Neden yazmak bu kadar önemli.

Almanların bir atasözü vardır: Sadece aptallar akıllarında tutar diye. Yazı, düşüncelerin kalıcı hale gelmesidir. Yazı, hafızanın yükünü azaltmak anlamına gelir. Kısaca düşüncenin ölümsüzlüğüdür.

Araştırmacı, araştırma sonuçlarını yazmalıdır ki kendisinden sonra gelen araştırmacı, kendisiyle aynı araştırmaları yapmak zorunda kalması ve konuyu bir adım öne götürsün. Bir nevi, bu durum bir bayrak yarışıdır.

Yazılı kültürde, kültür aktarımı daha kesin ve nettir. Söz, ezberde kalır ve kişiden kişiye aktarırken değişir. Yazı ise değişmez, muhafazakar ve koruyucudur.

Üstelik, yazının icadı yeni bilim dallarını korumuştur. Bunlardan en önemlisi tarih bilimidir. Tarih, yazının bulunmasıyla başlamıştır.

Yazının yazılış biçimleri de dünyada çağ kapatıp yeni bir çağ açtırmıştır. El yazımı, matbaa ile sona ermiştir ve matbaanın icadı, pek çok medeniyetin değişmesine neden olmuştur. Hatta bireysel bazda, toplum ve insan yapısında da ciddi değişimler meydana getirmişlerdir.

Latin Alfabesinin Kökeni

Şuan, modern Türk alfabesi, Latin alfabesi kökenlidir. Tabii, bu alfabeden önce Türkler çok fazla alfabe kullanmışlar ve kendi alfabelerini de icat etmişlerdir. Ne yazık ki şuan hiçbir Türk devleti, Göktürk alfabesini kullanmıyor. Yalnız, özerk Uygur Devleti, Uygur alfabesini kullanabiliyor.

Alfabetik sistemin Fenikeliler tarafından bulunduğu pek çok araştırmacı tarafından kabul edilmiştir. Bu buluşun tarihi ise MÖ 1400’lü yıllar kadar uzak bir zamandır. Fenike alfabesinde sesli harfler kullanılmıyordu. Bu alfabeye sesli harfleri ekleyen ise Yunanlılardır. Bugün kullandığımız anlamdaki alfabe, bu ekleme sayesinde, Yunanlılar tarafından kullanılmıştır diyebiliriz.

Romalıların Latin alfabesini kullanması, onların Hristiyan olmasından çok önce meydana gelmiştir. Geometrik şekillerden yararlanılarak oluşturulan alfabe, parşömenin icadıyla farklı bir boyut kazanmıştır. Roma, bir imparatorluk haline geldiğinde, Latin alfabesini kullanıyordu; Hristiyanlığa geçtiği zaman da Latin alfabesi dünyanın pek çok yerinde devlet dili olarak kullanılmaya başlandı.

Sonuç

Alfabe, ona bağlı gelişen yazı, ekonomik amaçlarla ortaya çıkmıştı. Ama yazının icadı, dünyanın talihini tamamen değiştirdi. Yazının, hızı, biçimi yani matbaanın bulunuşu, el yazısından kopuş ve dolayısıyla yazının daha hızlı yayılması insanın hem bireysel dünyasını değiştirdi hem de toplumların temel dinamiklerini yeniden evirdi. İnsan, topluluk halinde yaşarken, yazı ve kitabın hayatımıza girmesi bireyselleşmeyi hızlandırdı. Gelişim, her yönden gelişim, hızlandı. Bu bakımdan alfabenin icadı öncelikle ekonomik alanda önem arz etse de şuan, yazı olmadan bir hayat düşünülemez.

Kaynaklar

Nusrettin BOLELLİ, Alfabe’nin İcadı ve Tarih Boyunca Kürtlerin Kullandığı Alfabeler (The Invention of Alphabet and The Alphabets Used by Kurds Throughout The History) , Bingöl Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü Dergisi Yıl:1, Cilt:1, Sayı:1, Ocak 2015, ss. 8-27
Enis Timuçin TAN. Fonetik Alfabenin Bulunuşundan Matbaanın İcadına Kadar Olan Süreçte El yazısı (Cursıves) Gelişimi Ve Çağdaş Tipografiye Katkıları . Yıl: 2003 KKEFD Sayı: 8

İlgili Makaleler

Yorumunuzu Paylaşın