Makaleler

Anasayfa

Hakkımızda

Yardım

Yasal Konular

Küresel Isınmanın Nedenleri ve Zararları

yazar: Hakan Kutluay

Küresel ısınma, Dünya'daki atmosferin ve okyanusların ortalama ısısının kademeli olarak artma durumunu açıklamak için kullanılan terimdir. 

Dünya, yaşanan son bir milyar sene içerisinde, hemen hemen iki yüz elli milyon sene süren çok sıcak dönemler ve bu dönemlerden sonra gelen dört büyük soğuk dönem geçirmiştir. Dünya, aşağı yukarı elli milyon yıl önce ise, soğuk bir döneme daha girerek, yüz bin yılda bir on bin yıl süreyle görülen sıcak dönemlerin haricinde soğuma eğilimi de göstermiştir. Şu an Dünya'da bu sıcak dönemlerden birini yaşamaktayız. Dört bin yıl önce başlayan sıcaklık düşmeleri sonrasında, Dünya'nın soğuma eğiliminin artması beklenirken, son yüz elli senede bu artış gerçekleşmemiştir.

İnsanların atmosfere bıraktığı gazlar birleşerek sera etkisi meydana getirir. Bunun sonucunda, dünyanın yüzeyindeki sıcaklık artar. Yani, atmosferin üst bölümü olan stratosfer soğur; alt bölüm olan troposfer ise ısınır. Bu değişim, küresel ısınmaya sebep olmakta ve Dünya'daki iklimleri de kalıcı olarak değiştirmektedir. Biraz daha detaylı bir açıklama yapılması gerekirse, küresel ısınma şu şekilde özetlenebilir: 

Dünya'nın yüzeyi, Güneş ışınları ile ısınmaktadır. Dünya, bu Güneş ışınlarını atmosfere yansıtır. Bazı ışınlar sera tarafından tutulur. Sera, su buharı, karbondioksit ve metan gazının, Dünya üzerinde oluşturduğu doğal bir örtüdür. Dünya'da bulunan, sera etkisine neden olan gazların oranı şöyledir:

  • Su buharı %36-70 
  • Karbondioksit %9-26 
  • Metan %4-9 
  • Ozon %3-7

Bu doğal örtü, Dünya için gerekli olan sıcaklığı ayarlar ve yeryüzünün yeterli derecede sıcak kalmasını sağlar. Sera katmanı, Güneş'ten gelen zararlı ışınların bir kısmını yansıtıp geri gönderir. Eğer, bu gazlar olmasaydı, Güneş'ten gelen ışınlar Dünya'nın çok fazla ısınmasına veya çok soğumasına neden olurdu. Gece ve gündüz arasındaki aşırı ısı farkı da Dünya'daki yaşamı tehdit ederdi. 

Son zamanlarda, fosil yakıtların kullanılması, ormanların ve tüm yeşilin azalması, çok hızlı nüfus artışı, artan tüketim ve genel olarak toplumların değişen tüketim alışkanlıkları, karbondioksit, metan ve diazot monoksit gibi gazların atmosferde yığılmasına sebep oluyor. Bu yığılma da küresel ısınmayı beraberinde getiriyor.

Sonuç olarak, doğal bir olay olan sera etkisi, insanlar tarafından üretilen çeşitli zararlı gazların atmosferde biriktirilmesi nedeniyle, Dünya'nın ısı dengesinin bozulmasına ve küresel ısınmaya sebep olmakta.

Kayıtlara göre, 1860'tan günümüze, ortalama küresel sıcaklık 0,5-0,8 oranında artış göstermiş. Özellikle son 50 yıldaki artış en yüksek noktada. Bu da, insan hayatı üzerinde gözle görülebilir etkiler oluşturuyor. Bu konuyla ilgili en tedirginlik verici noktaysa, Dünya'nın artık geri dönüşü olmayan bir aşamaya yaklaştığına dair yorumlar. Eğer, önlem alınmazsa, içinde bulunduğumuz yüzyılın bitimine doğru, küresel sıcaklığın ortalama 2 derece artacağı öngörülüyor.  

Küresel Isınmanın Nedenleri ve Sorumluları

Küresel ısınmanın başlıca nedenleri şöyle sıralanabilir:

  • Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmaması 
  • Onların yerine, petrol, kömür, doğalgaz gibi fosil yakıtların yakılması ve bu yakıtlar nedeniyle atmosfere yayılan karbondioksit, metan ve azot oksitleri gibi zehirli gazlar
  • Fabrika ve ev bacalarından çıkan dumanlar
  • Orman yangınları

Küresel ısınma nedeniyle, tüm dünya uzun vadeli bir risk altında. Ancak, en çok ve en yakın zamanda zarar görecekler özellikle yoksul ülkeler. Bu konuda ciddi bir haksızlık söz konusu. Sorunu daha çok zengin ülkeler yaratırken, zarar görecek olanlar yoksullar. Zira, atmosfere giden karbonun yüzde 70'ini zengin ülkelerin faaliyetleri yaratıyor. Yüzde 28'ini ise orta seviyede gelişmişlik ülkelerin ürettiğini görüyoruz. Karbonun yalnızca yüzde 2'sine fakir ülkeler sebep oluyor. Küresel ısınmadan hali hazırda en çok etkilenen ve gelecekte de en çok zarar görecek ülkelerin başında, Etiyopya, Bangladeş ve Vietnam geliyor. 

Küresel ısınmaya neden olan ülkeler içinde başı Amerika Birleşik Devleti çekiyor. Bu sonucu tahmin etmek zaten çok güç değil. 2000 senesi itibariyle Amerika'nın küresel ısınmaya yol açan karbon emisyonunda genel toplam içindeki payı yüzde 24 olarak belirlenmiş. İkinci en yüksek emisyon oranı ise Çin'de. Fakat, Amerika Birleşik Devletleri'nin karbon emisyon oranı, Çin'i bile ikiye katlamış durumda. Küresel ısınmaya en büyük katkıyı yapmış diğer ülkeler, Avrupa Birliği ülkeleri (öncelikli olarak Almanya, sonra İngiltere, İtalya ve Fransa), Rusya, Japonya, Kanada, Avustralya ve Hindistan. 

Küresel ısınma konusunda ülkelerin oranlarını nüfusa bölündüğünde, ortalama bir Amerikalı vatandaşın bir sene içinde 6 ton karbondioksit ürettiği ortaya çıkıyor. Bu oran, İngiliz bir vatandaş için 3 ton iken, Çinli bir vatandaş için 0,7 ton, Hintli bir vatandaş içinse 0,25 ton. Buradan, Çinli veya Hintli bir bireyin küresel ısınmaya katkısının İngiliz ve Amerikalı vatandaşlara göre çok daha az olduğu sonucu çıkıyor.

Genel anlamda, sera gazı salınımının büyük bir bölümünden sanayileşmiş devletlerin sorumlu olduğu görülüyor. Önceki senelerde, ekonomik büyüme karbondioksit salınımıyla neredeyse doğru orantılıydı çünkü enerji üretmek için petrol, kömür ve doğalgaz yakılmak zorundaydı. Ancak, günümüzde yenilenebilir enerji kaynaklarının da bulunmasıyla bu durum ciddi anlamda değişti. Fakat, dünya ülkelerinin yalnızca çok ufak bir kısmı yenilenebilir enerji kaynaklarını etkin biçimde kullanıyor. 

Küresel ısınma konusunda en çevreci ve duyarlı ülkeler genellikle az gelişmiş ülkeler içinde çıkıyor. Bu durum bilinçten ziyade, bu ülkelerin endüstriyelleşmemiş olmalarından meydana geliyor. Dünyadaki nüfusun neredeyse üçte birinin, yemek pişirme, aydınlatma gibi çok basit işleri yapabilmek için bile elektrik bağlantısı bulunmuyor. Endüstriyelleşmiş toplumlara baktığımızda ise, onların yenilenebilir enerji sektörünü kuracak ve geliştirecek para ve bilgiye sahip oldukları halde, bu teknoloji ve bilgiyi küresel ısınmaya alternatif çözüm sunmak yerine, silahlanma, savunma ve yeni sanayi yatırımları için kullandıklarını görüyoruz.

Gelişmiş ülkelerin bu duyarsız düşünce sisteminin sebebi, oluşan ve oluşacak iklim değişikliklerine çok çabuk adapte olacaklarını düşünmelerinden ileri geliyor da olabilir. Ancak, belli bir noktaya ulaşıldığında, iklim değişikliği öyle bir boyuta varacak ki, yeni koşullara değil adapte olmaya çalışmak, bu koşullarla en basit şekliyle yaşamaya çalışmak bile bir hayatta kalma mücadelesine dönecek. Bu durumda, ekonomik kaygılar çok geride kalacak ve insanoğlu vaktin çok geç olduğunu anlayacak. 

Küresel ısınma ve iklim değişiklikleri konusunda birleşik bir mücadele sağlamak için, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi dahilinde bir protokol imzalanmıştır. Kyoto Protokolü olarak bilinen bu anlaşmayı imzalayan ülkeler, karbondioksit ve sera etkisine neden olan gazları azaltmaya söz vermişlerdir.  Protokol ile, ülkelerin atmosfere bıraktığı karbon miktarının 1990'daki seviyeye düşmesi gerekliliği karara bağlanmıştır. 1997'de imzalanıp 2005'te yürürlüğe giren Kyoto Protokolü, bugün itibariyle Dünya'daki 160 ülkeyi kapsar. 

Küresel Isınmanın Sonuçları ve Zararları 

Dünya'daki iklim sistemlerinde değişiklikler meydana getiren küresel ısınmanın etkileri ve sonuçları dağların en yüksek zirvelerinden, okyanusların derinliklerine, kutuplardan ekvatorlara kadar Dünya'nın her bir noktasından hissediliyor. 

Örnek vermek gerekirse, 1960'lardan günümüze dek, Kuzey Yarımküre'deki kar örtüsü yaklaşık olarak yüzde 10 oranında azaldı. 20. yüzyıl boyunca ise, deniz seviyelerinde 10-25 cm arasında artış olduğu gözlendi. 

Küresel ısınmanın genel sonuçları şöyle sıralanabilir:

  • Dünya’daki buzulların erimesi
  • Buzulların erimesi sonucu okyanuslardaki tuz oranının azalması
  • Okyanuslardaki tuz oranının düşmesi nedeniyle, akıntıların yok olması
  • Mevsimlerin düzgün yaşanmaması sebebiyle bazı hayvanların üreyememesi, birçok hayvan neslinin tükenmesi 
  • Buzulların erimesi sonucu deniz suyu seviyesinin yükselmesi ve kıyı kesimlerin sular altında kalması 
  • Toprak kaymaları
  • Dünyadaki yaşanabilir alanların daralması
  • İklim değişiklikleri
  • Kışın artan sıcaklıklar, erken gelen ilkbahar, ve geciken sonbahar sonucu  bitkilerin ideal yetişme koşullarına kavuşamayarak azalması ve pek çok bitki türünün yok olması
  • Şiddetli kasırgalar, seller ve taşkınlar
  • Uzun süreli ve şiddetli kuraklıklar 
  • Çölleşme
  • Orman yangınları
  • Karlı dağlardaki ısı değişimleri nedeniyle çığların oluşması ve bu çığların ve çevresindeki yerleşim yerlerini ve insanları tehlikeye sokması
  • Su kaynaklarının hızla tükenmesi ve susuzluk
  • İnsanların kalp, solunum yolu, bulaşıcı ve alerjik hastalık geçirme riskinin artması 

Küresel ısınmaya karşı alınabilecek önlemler

Küresel ısınmayı kontrol altında tutabilmek için, öncelikle sera gazı salınımı kontrol altına alınmalı. Bunun için yapılabilecekleri şöyle sıralayabiliriz. 

  • Standart bir ampül kullanmak yerine, tasarruf ampulü kullanmak. Bu değişim, yılda 75 kilograma kadar karbondioksit tasarrufu sağlayabiliyor.
  • Daha az araba kullanmak. Araba kullanmak yerine yürüyerek, bisikletle veya toplu taşıma araçlarıyla yolculuk etmek. Araba kullanılmayan her 1 kilometre için yaklaşık olarak 0,37 kilogram karbondioksitten tasarruf edilebilir.
  • Otomobillerin hava ve yakıt filtrelerini sıkça temizlemek. Kirli filtreler daha fazla yakıt kullanılmasına sebep olur.
  • Evlerden ve ofislerden çıkan çöpleri ayrıştırmak ve dönüştürmek. 1 sene içinde, evden çıkan çöpün yalnızca yarısı bile geri dönüştürülürse 1200 kilogram karbondioksit tasarrufu sağlanabilir.
  • Lastik basınçlarını kontrol etmek. Düzgün şişirilmiş lastikler, alınan yolu litre başına yüzde 3 oranında artırır. Her 4 litre benzin tasarrufu ile ise, 10 kilogram karbondioksitin açığa çıkmasına engel olur.
  • Daha az sıcak su kullanılırsa, suyu ısıtmak için gereken enerjiden tasarruf edilir. Daha az su püskürten duş başlıkları kullanılmalı, giysiler soğuk veya ılık suda yıkanmalıdır.
  • Ambalajlı ürünlerin tüketimi azaltılırsa, çöpler de azalacaktır.
  • Ev ve ofisleri ısıtan sistemler, kış mevsiminde 2 derece daha düşük, yaz mevsiminde 2 derece daha yüksek olursa, senede 1000 kilograma kadar karbondioksit tasarrufu yapılabilir.
  • Elektronik cihazlar kullanılmazken stand by konumunda değil tamamen kapalı tutulmalıdır. Bu sayede senede 450 kilgoram karbon gazından tasarruf edilir.
  • Her bireyin her yıl en azından 1 ağaç dikmesi çok büyük katkı sağlar. Bir ağaç, ömrü boyunca yaklaşık 1 ton karbondioksit emer.
  • Güneş enerjisi kullanan sistemler kurmak ve kullanmak.
  • Ormanlar yerine daha küçük park ve bahçelerde piknik yapmak.
  • Ormanlarda yanıcı madde bırakmamak.
  • Tarımda organik madde kullanımını artırmak ve teşvik etmek.

İlgili Makaleler