Makaleler

Anasayfa

Hakkımızda

Yardım

Yasal Konular

Kamuoyu Nedir?

yazar: Cenk Yılmaz

Kamuoyu, belli bir konu hakkında bir topluluğun önemli bir bölümünü oluşturan bireyler tarafından benimsenmiş olan görüş, yaklaşım ve inançların toplamıdır. Bazı âlimler bu toplamı, toplumun bütün ya da belli segmentlerinin görüşlerinin bir sentezi olarak görmüşlerdir. Diğerleri, farklı ve çatışan pek çok fikrin bir toplamı olarak anlamışlardır. Amerikalı sosyolog Charles Horton Cooley 1918’de yazdığı bir yazıda kamuoyunu geniş bir mutabakattan ziyade bir etkileşim ve karşılıklı bir etki olarak tanımlamıştır. Amerikalı siyaset bilimci V. O. Key 1961’de kamuoyunu, hükümetlerin kulak vermede ihtiyatlı davrandıkları ve özel kişilere ait olan fikirler olarak tanımlamıştır. İstatistik ve demografik analiz alanlarında 1990lardan sonraki gelişmeler, kamuoyunun belli bir popülasyonun, örneğin bir etnik gurubun, kolektif görüşü olarak anlaşılmasına yol açmıştır.

Kamuoyunun etkisi sadece seçimler veya siyasetle sınırlandırılamaz. Kültür, moda, edebiyat, sanat, tüketici davranışları, pazarlama ve kamusal ilişkiler gibi diğer pek çok alanda da güçlü etkili bir faktördür. 

Teorik ve Pratik Kavramlar

1922 yılında yazdığı tezde Amerikalı editör Walter Lipmann, gözlemlerini şöyle açıklıyordu: demokrasiler kamuoyu kavramı üzerinden bir gizem yaratırlar. Fikrin kalifiye düzenleyicileri vardır ve onlar seçim günü çoğunluğu elde edecek derecede bu gizemden anlarlar. Bugün kamuoyu gerçeği evrensel olarak kabul edilse de tanımı üzerinde bir mutabakat yoktur. Düşünürlerin konuya farklı yaklaşımları, farklı tanımları da beraberinde getirmiştir. Farklı tanımlar yüzyıllar içerisinde şekillenmiş, yeni geliştirilen kamuoyu ölçme metotları, siyasette, ticarette, din bilimlerinde ve sosyal aktivitelerde kullanılmıştır.

Siyaset bilimcileri ve bazı tarihçiler kamuoyunun hükümet ve devlet yönetimi üzerindeki rolünü vurgularlar. Özellikle hükümet siyasalarının geliştirilmesinde kamuoyu payının önemine dikkat çekerler. Aslında bazı siyaset bilimcileri kamuoyu fikirlerini milli irade ile bir tutarlar. Ancak böylesine dar bir bakış açısından bakıldığında verili bir zamanda bir konu hakkında sadece bir tane kamuoyu fikrinin oluşması gerekirdi.

Sosyologlar, tam tersine, kamuoyunu toplumsal etkileşimin ve iletişimin bir parçası olarak düşünürler. Bu görüşe göre kamunun üyeleri yani vatandaşlar eğer etkileşim ve iletişim içerisinde değillerse bir kamuoyundan da bahsetmek mümkün değildir. Bireylerin fikirleri birbirlerine çok yakın olsa bile eğer fikirler bireyler arasında medya, radyo, televizyon, internet, telefon yolu ile olsun veya yüz yüze olsun taşınmıyorsa, kamuoyundan söz edilemez. Sosyologlar aynı zamanda aynı konu ile ilgili farklı kamuoylarının oluşabileceğini de söylerler. Her ne kadar bu kamuoylarından bir tanesi diğerlerine baskın gelebiliyor ve hükümet tarafından resmi politika olarak benimsene biliyorsa da, bu siyasi meselelerde başka düzenli kamuoyu fikirlerinin olmadığı anlamına gelmez. Sosyolojik yaklaşım aynı zamanda hükümet ile az ilgili olan veya hiç ilgili olmayan konularda da kamuoyunun önemli olduğunu vurgular. Amerikalı araştırmacı Irving Crespi’ye göre kamuoyunun doğasında etkileşim içerisinde olmak, çok boyutlu olmak ve devamlı değişiyor olmak vardır. Bu nedenle ünlülere veya şirketlere kamunun bakışları önemli olduğu gibi moda da kamuoyu çalışan öğrenciler için uygun bir konudur.

Kamuoyunu nasıl tanımladıklarından bağımsız olarak, kamuoyu ile ilgili çalışma yapmış neredeyse bütün düşünürler bir fenomenin kamuoyu olarak kabul edilebilmesi için şu dört şartın var olması gerektiği görüşünde birleşirler. 

1. Bir meselenin var olması

2. Bu mesele ile ilgili önemli sayıda insanın fikir beyan etmiş olması

3. Fikir beyan eden bu bireylerin en azından bir kısmının arasında bu konu ile ilgili bir konsensüs oluşmuş olmalı

4. Bu konsensüsün doğrudan ya da dolaylı olarak bir etkisi olmalı

Kamuoyu ile ilgili çalışmalar yapan düşünürlerin aksine, kamuoyunu etkilemek isteyen insanlar teorik boyutlarla daha az ilgilenirler. Onlar daha çok çalışanların, hissedarların, komşuluk derneklerinin, ya da bir müşterinin veya paydaşın servetini etkileyen kararlar alabilen herhangi bir gurubun fikirlerini etkilemek gibi pratik problemlerin cevabını ararlar. Siyasetçiler ve halkla ilişkiler uzmanları örneğin sırasıyla oy verme davranışlarını ve satın alma kararlarını etkilemeyi amaçlarlar. Bu nedenle istenilen davranışın gerçekleştirilmesi için gerekli tutum ve fikirleri belirlemeye çalışırlar.

Genelde kamusal bir ortamda açıklanan fikirler ile kişisel bir alanda beyan edilen fikirler arasında farklılık olması durumu söz konusudur. Büyük bir kesim tarafından paylaşılıyor dahi olsa, bazı fikirler hiç ifade edilmiyor bile olabilir. Bu nedenle totaliter devletlerde büyük bir kesim hükümet tarafından baskı altında olabilir bu nedenle fikirlerini yakın arkadaşlarına ve aile bireylerine dahi söyleyemeyebilirler. Böyle durumlarda hükümet karşıtı bir kamuoyunun oluşması mümkün değildir.

Eleştiriler ve Savunmalar

Kamuoyu araştırmaları ile ilgili sayısız eleştiri mevcuttur. Bunlar arasında kamuoyu yoklamalarında işin ehli olmayan insanlara konu hakkında fikirlerinin sorulması, kamuoyu yoklamalarının demokrasi sürecine bir müdahale olduğu, anket araştırmalarının özel hayatın gizliliğini ihlal eden bir metot olması sayılabilir.

İlk olarak kamuoyu yoklamalarına katılan insanların beyan ettikleri detaylı ve karmaşık siyasalar hakkında fikir sahibi olmadıkları, örneğin gümrük vergilerinin idaresi veya füze savunma sistemleri hakkında uzman olmadıkları, bu nedenle kamuoyu yoklamalarında bu gibi konulardan soruların sorulmaması gerektiği sıklıkla vurgulanmaktadır. Zira soruları yanıtlayanlar cehaletlerini beyan etmekten kaçınacaklarından, sonuçlar en iyi ihtimalle anlamsız çıkacak, en kötü senaryoda ise yanlışa yönlendirecektir. Eleştiriler aynı zamanda, insanların uzman olmadıkları konularda tutarsız hatta çelişkili fikirlere sahip olabileceklerini bunun da yoklamalarda görüldüğünü söylemektedirler. Örneğin bir insan hem devletin daha çok konuda harcama yapması gerektiğini ancak aynı zamanda vergilerin azaltılması gerektiğini söyleyebilir.

Anketörler genelde bu durumun farkında olduklarını ve dikkatli bir anket prosedürü ve sonuçların uygun yorumlanması ile bu sorunun üstesinden gelinebileceğini ifade ederler. Anketlerde bir konu hakkında fikir sahibi olanlar ile olmayanları ayırabilecek filtre soruların olması yaygın bir uygulamadır. Üstelik eğer insanlar arasında bir cehalet veya tutarsızlık varsa bunun dahi tespit edilmesi ve varlığından haberdar olunması gerekmektedir.

İkinci olarak eleştiriler kamuoyunun bir vagon etkisi yaratarak toplumun tercihlerini zaten kazanıyor olan taraf lehine değiştirebileceğini söyler. Bu bazen geride olan adayın şansının azalmasına sebep oluyor olabilir. Anketörler, adayların da katkıda bulunanların da bir şekilde durum değerlendirmesi yapıp karar vermek zorunda olduklarını, bunun anket sonuçları ile yapılmadığı takdirde diğer bazı yanlış yöntemlerin kullanılacağını söylerler. Hem anketörler hem de eleştirmenler tarafından kabul edilen bir durum da, anketlerin bazıları lehine yönlendirilebileceğidir. Örneğin bir aday sadece önde olduğu konuları veya bölgeleri basına sızdırabilir, geride olduklarını gizleyebilir.

Son olarak eleştiriler anketlerin ve kamuoyu yoklamalarının insanlar üzerinde haksız bir yük oluşturduğundan yakınmaktalar. Kapılarına veya telefonlarına gelen anketörler, insanları uzun süre alıkoyabilmekteler ve onlara özel hayatları hakkında sorular sorabilmekteler. Gelişmiş şehirlerde anket sorularını cevaplamayı reddeden insanların sayısı artsa da, halen soruları cevaplamaya gönüllü olan ve cevaplamak isteyen insanların sayısı çok daha fazla. 

İlgili Makaleler