Makaleler

Anasayfa

Hakkımızda

Yardım

Yasal Konular

Huzur Romanının Özeti ve Tahlili

yazar: Ali Külek

Ahmet Hamdi Tanpınar, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde Türk Edebiyatı Kürsüsü’nde Profesörlük yapan ve 1942 seçimlerinde milletvekili olan yazar ve devlet adamıdır. Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Mahur Beste, Beş Şehir gibi eserlerinde yazarı olan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur adlı romanının özetini ve tahlilini yapacağız.

Huzur Romanının Konusu

Huzur romanında Mümtaz ve Nuran’ın aşkının asıl konuyu teşkil ettiğini görüyoruz. Huzursuzluk, ayrılık, hüzün gibi konularda romanın konusunda kendini gösterir. Huzur romanında Mümtaz karakterinin, huzuru ve mutluluğu arayışı anlatılır.

Huzur Romanının Özeti

Dört bölümden oluşan romanda, roman akışı durdurularak geçmişe dönülür ve geçmişteki olaylar anlatılır. Biz romanın özetini yaparken kronolojik bir sıra takip ederek Mümtaz’ın çocukluğundan başlayıp II. Dünya Savaşı’nın başladığı güne doğru olayları aktaracağız.

Mümtaz’ın doğduğu şehir işgal edilmek üzeredir ve şehir halkının bir kısmı çoktan şehri terk etmiştir. Mümtaz’ın babası da o akşam şehirden gitmek için bir araba tutarak akşam yola çıkmak üzere anlaşır. Eve geldiğinde son akşam yemeklerini yemek için sofraya otururlar. Aile yemek yerken kapı çalınır ve Mümtaz’ın babası yolculuk ile ilgili haber geldiğini düşünerek kapıyı açar. Mümtaz’ın babasının kapıyı açması ile birlikte bir silah sesi duyulur ve az sonra Mümtaz’ın babası yaralı halde, yemek yedikleri odaya kadar sürünür ve oracıkta can verir. Çok vakit geçmeden top sesleri duyulmaya başlar. Silah seslerine gelen komşular Mümtaz’ın babasının cesedini ortada bırakmamak için arka bahçeye gömmeye karar verir. Bir lambanın ışığında, şehre düşen topların sesleri eşliğinde Mümtaz’ın babası defnedilir. Mümtaz bütün bu olanları ve annesinin ceset başındaki ağlayışlarını bir köşede sessizce izler. Düşmanın şehre girdiğini haber veren bir adam gelir ve bu arada Mümtaz olayların ağırlığını kaldıramayarak bayılır. Uyandığında bahçe dışındadır. Annesi ile şehri terk eder. Mümtaz bu yolculuk ile ilgili anılarını hiçbir zaman tam hatırlayamaz.

Yolculuklarının ikinci gecesini bir handa geçirirler. Sonradan kafileye dahil olan genç bir kız, handa yer olmadığı için Mümtaz’ın yanına yatırılır. O gece kızın Mümtaz’a dokunuşları, sarılmaları henüz çocuk olan Mümtaz’ın erkeklik hislerini uyandırır. Mümtaz’da ilk şehvet duyguları o gece hasıl olur. Mümtaz o geceyi hiç unutamaz.

Uzun yolculuğun sonunda Mümtaz ve annesi Antalya’ya akrabalarının yanına varırlar. Ancak Mümtaz’ın annesi yaşadıklarının ağır yüküne dayanamayarak hastalanır ve ölür. Annesini kaybeden Mümtaz, İstanbul’a amcasının oğlu İhsan’ın yanına gönderilmek üzere vapura bindirilir.

Mümtaz, İstanbul’da güzel bir çocukluk geçirir. İhsan ve eşi Macide, Mümtaz’a trajik geçmişini unutturabilmek için ellerinden geleni yapar ve başarırlar. Mümtaz çocukluk yıllarından bahsettiğinde İhsan ve Macide’yi güzel sözler ile anlatır. Mümtaz, ilk eğitimini İhsan’dan alır. Mümtaz’ın kazandığı okulda tarih derslerini İhsan vermektedir. İhsan ile derste karşılaşan Mümtaz, tanıdığından çok farklı bir İhsan görür.

Mümtaz, Nuran ile vapurda tanışır. Nuran ile tanıştıkları sırada Nuran Kocası Fahir’den boşanmış ve durgun bir hayat sürmektedir.

Mümtaz vapura bindiğinde uzun zamandır karşılaşmadığı bir arkadaşını eşi ile birlikte otururken görür. İstemeye istemeye de olsa yanlarına oturmak zorunda kalan Mümtaz az sonra yanlarına gelecek olan Nuran ile tanışır. Mümtaz, Nuran’a görür görmez aşık olur. Nuran’ın şarkı söylercesine Türkçe konuşması Mümtaz’ı çok etkiler. Sohbet sırasında da İclal adında ortak bir arkadaşları olduğunu fark ederler. Vapurdan indikten sonra ayrılırlar. Ancak Mümtaz kararından pişman olarak geri döner ve Nuran ile kızını takip etmeye başlar. Nuran yolda eski eşi Fahir ve metresi Emma ile karşılaşır. Kızı Fatma, babasını görünce koşarak yanına gider. Bu arada Nuran fenalaşır ama hızlıca toparlanarak kızı Fatma’yı kucakladığı gibi oradan uzaklaşır.

Mümtaz ve Nuran bir sonraki akşam iskelede karşılaşırlar. Fatma’yı halasına bırakan Nuran ve Mümtaz o günü gezerek ve sohbet ederek geçirirler. Konuştukça birbirleri ile ne kadar uyumlu olduklarını zevklerinin, hayata bakışlarının ne kadar benzediğini fark ederler. Mümtaz, Nuran’a olan aşkından eminken Nuran bu ilişkide umut görmez ve nezaket gereği Mümtaz ile vakit geçirir. Çünkü Mümtaz’ı hayatın başında biri olarak görürken kendini çoktan ilerlemiş ve zamanı geçmiş biri olarak görür. O günü Nuran’ın sokağının başında Nuran’ın isteği ile sonlandırırlar.

Mümtaz, ertesi gün ve sonraki dört gün boyunca iskelede Nuran’ı bekler. İclal, Nuran’ın yanına giderek Mümtaz’ı iskelede gördüğü haberini verir. Mümtaz nöbetinin beşinci gününde Nuran ve İclal’i vapurda görür. Arkadaşını beklediğini söyleyen Mümtaz’ın küçük yalanı Nuran’ın hoşuna gider. İlk fırsatta da yalanına inanmadığını belli eden Nuran, Mümtaz’ı eski bir köşke sokar. Köşkte ilk kez öpüşürler.

Nuran, Mümtaz’ı sevdiğinden artık emindir ve yeni bir ilişkiye başlama cesaretini kendisinde bulur. Mümtaz’ı arar ve buluşurlar. O gün Nuran, Mümtaz’a bütün mahremiyeti ile gelir. Mümtaz’a o güne kadar hiç tatmadığı duyguları yaşatan Nuran, ilerleyen zamanlarda Mümtaz’ı ailesi ile tanıştırır. Nuran’ın ailesi ilişkilerini olumlu karşılasa da Nuran’ın kızı Fatma, Mümtaz’ı kıskanarak huysuzluk eder.

Nuran ve Mümtaz’ın ilişkileri gayet güzel ilerlemektedir. İstanbul’da gezerler ve Mümtaz’ın Talimhane’deki evinde vakit geçirirler. Mümtaz ve Nuran bu mutlu birlikteliği evlilik ile taçlandırma kararı alır. Bu sırada Fahir’in metresi Emma, Fahir’i zengin bir adam için terk ederek Paris’e gider. Tek başına kalan Fahir, Nuran ile barışmak için bir mektup yazar. Nuran’a tek mektup yazan kişi Fahir değildir. Nuran’ın üniversite yıllarından tanıdığı Suat da Nuran’a bir mektup yazar.

Suat, üniversite yıllarında Nuran’a sevgisini ilan eder. Ancak Nuran, Suat’ın bu teklifini reddeder. Saplantılı biri olan Suat, Nuran ile Fahir evlendikten sonra başka biri ile evlenerek şehri terk eder.

Ansızın gelen bu iki mektup mutlu çiftin huzurunu kaçırır. Mümtaz bir an önce evlenerek bu tatsız olayları unutmak ister.

İhsan, evinde bir davet verir. Bu davete katılanlar arasında Suat da vardır. Davet sırasında ölüm gibi konuları açarak insanların huzurunu kaçırır ve davetten ayrılır. Bu günden sonra Nuran, Mümtaz ile olan görüşmelerini azaltır. Haftada iki gün buluşurlar sadece ve bu iki gün Mümtaz’a yetmez. Nuran’ın yokluğunda Mümtaz’ın kulağına bazı dedikodular gelir. Nuran’ın sürekli Suat’ın bulunduğu davetlere gittiğini ve Suat ile kadeh tokuşturduğunu duyar. Kıskançlıktan ne yapacağını şaşıran Mümtaz kendini dışarı atar. Hatta meyhaneye bile gider. Ancak içindeki duyguları bastıramaz. Eve döndüğünde karşısında Nuran’ı görür ve Nuran olanları Mümtaz’a açıklar. Ancak Nuran evin bir anahtarını kaybettiğini ve bu anahtarı Suat’ın almış olabileceğini söyler. Nuran ve Mümtaz bir aksilik olmadan hemen evlenme kararı alırlar. İhsan ile görüşerek nikah işlemlerini hızlandırsalar da bir haftadan önce nikah olamayacaktır. Nuran daha fazla beklemek istemez ve Mümtaz ile tuttukları eve taşınır. Birlikte yaşamaya başlayan çift, bir akşam gezmeye çıkarlar ve döndüklerinde evin ışıklarının açık olduğunu fark ederler. Mümtaz, ışığı hizmetçinin açık unutmuş olabileceğini söyleyerek Nuran’ı rahatlatmak ister. Ancak eve girdiklerinde Suat’ın cansız bedenini odada asılı bulurlar. Suat, Nuran ve Mümtaz’a kötülük olsun diye kendini asmıştır. Mümtaz, fenalaşan Nuran’ı İhsan’ın evine götürür. İhsan sayesinde olay gazetelere, Mümtaz ve Nuran’ın adı geçmeden yansır. Olay’ın şokunu atlatmak isteyen Nuran Bursa’ya gider ve Mümtaz’a artık aralarında bir ölü olduğunu ve asla mutlu olamayacaklarını anlatan bir mektup yazar. Mümtaz, Nuran’ı fikrinden caydırmak için Bursa’ya gitse de Nuran’ı ikna edemez. Mümtaz ve Nuran’ın ilişkileri son bulur.

Mümtaz ve Nuran’ın ayrılıklarının üzerinden bir yıl geçer. İhsan zatüreye yakalanmış ve ölümle burun burunadır. Mümtaz, İhsan için hasta bakıcı aramak ve dükkan kiralarını toplayıp kontrat yenileme işleri için dışarıya çıkar. Elindeki adresler ya yanlıştır ya da aradığı hasta bakıcı o adreste değildir. İlk gittiği dükkandaki kiracı bin türlü laf ederek kira ödemesi için ek süre ister. İhsan’ın annesinin dükkanına giderek oradaki kontrat işlerini de halleden Mümtaz, dolaşmaya devam ederken Nuran’ın arkadaşları olan İclal ve Muazzez’e rastlar. Onlardan Nuran’ın Fahir ile barıştığını ve Fatma’nın babasının yanında olmasının Nuran’ı çok mutlu ettiğini öğrenir. İclal ve Muazzez’in yanından ayrıldıktan sonra dalgın bir şekilde gezinmeye devam ederken arkadaşları ile karşılaşır. Arkadaşları ile savaş hakkında sohbet ettikten sonra eve döner. Eve geldiğinde İhsan’ın durumunun ciddi olduğunu görür ve hemen doktor çağırmaya gider ancak doktor yerinde yoktur. Hükümet doktoru çağırmak için Beyazıt’a gitse de orada da birçok insan doktor beklemektedir. Bir polisten doktor adresi aldıktan sonra doktoru İhsan’ın yanına götürür. Doktor İhsan için ilaç yazar. İlaçları almak için yola çıkan Mümtaz, dönüş yolunda fenalaşır. Suat’ın hayali karşısında durmaktadır. Suat’ın hayali ile verdiği mücadele sonucu yere düştüğünde elindeki ilaç şişeleri parçalanarak Mümtaz’ın elini keser. Mümtaz, üstü başı kan olmuş, bitik bir halde eve döndüğünde Macide ve doktor radyo dinliyordu. Macide’nin sorularını geçiştiren Mümtaz, İhsan’ın durumunu sorar. Doktor, İhsan’ın durumunun düzeldiğini söyler. Mümtaz yukarı çıkmak istese de ilk basamakta oturup kalır. Mümtaz, kan içindeki ellerine bakarak düşüncelere daldığı sırada radyodaki ses savaşın başladığını haber vermektedir.

Huzur Romanının Kahramanları

Mümtaz: Romanın en önemli kahramanıdır. Baba ve annesini küçük yaşta kaybeden Mümtaz, amcaoğlu İhsan ve onun eşi Macide’nin yanında büyür. İhsan ve Macide’nin yanında güzel bir çocukluk geçiren Mümtaz, geçmişte yaşadığı trajediyi kolay atlatır. İhsan’dan tarih, şiir, edebiyat, musiki gibi sanat dallarını sevmeyi öğrenir. Mümtaz, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde tahsil görür ve Şeyh Galip’in yaşamını anlatan bir doktora tezi üstüne çalışır.

Nuran: Mümtaz adlı karakterin sevdiği kadın. Güzel, duygularını dışa vurmayan, sabırlı bir kadın olan Nuran, Osmanlı gelenek görenekleri ile büyümüş bunun yanı sıra Batı medeniyetinin de farkındadır. Nuran; kültürlü, zengin bir ailenin iyi eğitim almış kızıdır. Fahir ile evlidir ve bir kızı vardır. Ancak Fahir Nuran’ı Emma adında bir hayat kadını ile aldatır. Fahir’den boşanan Nuran, ailesi ile yaşamaya başlar. Mümtaz ile de bu dönemde tanışır. Zevklerinin birbirine çok benziyor oluşu ikilinin birbirini sevmesini hızlandırır.

İhsan: Mümtaz’ın üzerinde en büyük emeği olan kişidir. Mümtaz’ın amcasının oğludur. İhsan ve eşi Macide Mümtaz’ın büyümesinde önemli rol oynarlar. Fransa’da tahsil gören ve Batı kültürünü iyi bilen İhsan, kendi kültürüne bağlı kalarak Türk kültürünü yaşatmaya devam eder. Kendi zevk ve beğenilerini İhsan’ı yetiştirirken İhsan’a yansıtır. Zatüreye yakalanan İhsan, ölüm ile burun buruna gelse de ölümden korkmayacak kadar sabırlı bir kişidir.

Macide: İhsan’ın eşi. Etrafına mutluluk ve neşe veren bir kadın. Mümtaz’ın geçmişte yaşadığı trajediyi unutmasında büyük bir paya sahiptir. Kızı Zeynep’i trafik kazasında kaybettikten sonra kendini kaybeder ve toparlanamaz.

Suat: Romanın kötü karakteridir. Nuran’ı üniversite yıllarından tanır. Nuran’a sevgisini ilan etse de Nuran Suat’ı reddeder. Nuran, Fahir ile evlenince Suat da başka bir kadın ile evlenerek uzaklara gider. Suat kendinden başka kimseyi ne sever ne de güvenir. Karısına ve çocuklarına ilgi göstermez. Kadınlar ile olan ilişkisi onları elde edene kadardır. Nuran’a olan sevgisi de sevmekten çok böyle bir durumdur. Nuran’ı takıntı haline getiren Suat, sanatoryumda tedavi gördüğü sırada Nuran’ın kocasından boşandığını ve Mümtaz ile birlikte olduğunu öğrenir ve Nuran’ı rahatsız etmeye başlar. Suat’ın amacı Nuran’ı elde etmek değil sadece rahatsız etmektir. Suat; Nuran ve Mümtaz’ın evlilikleri için aldığı eve gizlice girerek kendini asacak kadar hastalıklı bir kişiliktir. Suat’ın intiharı Nuran ve Mümtaz çiftini ayırır.

Fahir: Nuran’ın boşandığı kocasıdır. Romanın olumsuz tiplerinden biridir. Yedi yıllık evliliğin sonunda sıkılan Fahir, Emma adındaki hayat kadını için Nuran’ı ve kızını terk eder. Emma, Fahir’i zengin bir adam için terk edince Fahir Nuran’a barışmak için mektup yazar.

Emma: Fahir’in uğruna Nuran’ı terk ettiği hayat kadınıdır. Romanın olumsuz tiplerinden biridir. Emma, erkekleri mutlu etmenin yollarını çok iyi bilir. On beş yıldır hayat kadınlığı yapan Emma için birden fazla erkek ile birlikte olmanın hiçbir sakıncası yoktur. Zengin bir adam bulduğunda Fahir’i terk eder.

Fatma: Nuran ile Fahir’in kızı. Yedi yaşlarında lepiska saçlı bir kız çocuğudur.

İclal: Mümtaz ve Nuran’ın ortak arkadaşı. Son bölümde Nuran’ın Fahir ile barıştığını haber vermesi bakımından önemlidir.

Huzur Romanında Zaman

Romanın tamamı bir günlük bir süreyi anlatır. II. Dünya Savaşı’nın başladığını bildiren haber ile son bulan roman II. Dünya Savaşı başlamadan bir gün öncesinde geçer. Bu gün dışında sık sık geçmişe giden roman Mümtaz’ın trajik olaylar yaşadığı çocukluk yıllarına dönüşler yapar. Romanın ikinci ve üçüncü bölümlerinde ise bir yıl geriye giderek Mümtaz Ve Nuran’ın tanışmasını ve ayrılmalarını kapsayan süreyi anlatır.

Huzur Romanında Mekan

Roman çoğunlukla İstanbul içindeki farklı mekanlarda geçer. Mümtaz adlı karakterin İstanbul sevdalısı olması bu mekanların anlatımına verilen önemi arttırır.

Huzur Romanının Tahlili

Huzur romanı, huzur arayışını anlatması bir yana bir İstanbul romanıdır diyebiliriz. Söz konusu İstanbul ve İstanbul içi mekanların tasviri olduğunda yazarın tasvirlere ayrı bir özen gösterdiğini görmekteyiz. Roman karakteri Mümtaz’ın Nuran’a olan aşkında, İstanbul sevdasının etkisi vardır. Nuran İstanbul’u temsil eder Mümtaz için.

Doğu-Batı karşılaştırması Huzur romanında kendini hissettirmektedir. Mümtaz, İhsan ve Nuran karakterleri Doğu ile Batının iyi yönlerini alarak kendileri için kültürel bir ortam oluşturabilen karakterlerdir. Ne Doğu kültürüne saplanıp kalmış, ne de Batı kültürünün özentiliğine kapılmışlardır.

Huzur romanı, her an çıkabilecek bir savaşın bekleyişi içinde toplumsal sorunların ve kendi iç çatışmalarının arasında kalan Mümtaz çevresinde gelişir. Üçüncü kişi ağzından anlatılan hikayede Mümtaz’ın iç dünyası ayrıntılı bir şekilde okuyucuya aktarılır. Ancak romanın bir kısmında anlatıcının yaptığı bir betimlemenin sonunda Mümtaz’ın bu betimlemeye yönelik konuşması anlatıcı ve karakterin birbirine girdiğini gösteriyor. Mümtaz’ın anlatıcıyı duymuş olması ve duyduklarından esinlenerek Nuran’a iltifat etmiş olması gerekir. Bu durumu bir hata olarak kabul edebiliriz veya romana has bir teknik olarak.

Huzur romanı yapı bakımından dört bölümden meydana gelir. Bu bölümlerin her biri romandaki bir karakterin adını alır. Ancak bölümlere karakter adlarının verilmesi, bölümlere adları verilen karakterlerin hayat hikayelerini anlattığı için değil sadece karakterlerin roman içerisindeki önemlerini vurgulamak içindir.

Romanda anlatılan zaman bir günü kapsamaktadır. Ancak geçmişe dönüşler yapılarak anlatılmak istenilen olaylar anlatılır. Romanın okuyucuya anlattığı olayları zaman çizgisine koyduğumuzda Mümtaz’ın babasının ölümünden II. Dünya Savaşı’nın başladığı güne kadar olan süreyi anlattığını görüyoruz.

İlgili Makaleler