Makaleler

Anasayfa

Hakkımızda

Yardım

Yasal Konular

Behçet Necatigil

yazar: Hakan Kutluay

Behçet Necatigil, en sade tanımıyla sıradanlığın olağanüstü şairidir. Dile oldukça hâkimdir, şiiri çok iyi bilir. Çok okur, çalışmaya ara vermez. Özel hayatında oldukça özverilidir. Eğiticidir ve bu bakımdan birçok şaire kapılarını açan bir şairdir.

Behçet Necatigil’in soy ismi Necatigil değildir. O, Klasik Edebiyatımızda mahalî dil akımının temsilcisi olan Necati’yi çok sevmesinden ötürü soy ismini bu şekilde değiştirmiştir.

Behçet Necatigil, İstanbulludur. Dünyaya 1916 yılında gözlerini açmıştır ve İstanbul’dan görevleri dışında herhangi bir siyasi nedenden ya da keyfi olarak ayrılmamıştır. 1936 yılında Kabataş Erkek Lisesinden mezun olmuştur. Yüksek Öğretmen Okulu öğrencisi olarak İstanbul Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü 1940 yılında bitirmiştir; yani şairimiz bir Türkologtur. Aslen, bilim insanları sanatçı olamaz tabusunu yerle bir eden bir şairdir bu yönü ile. Nitekim o aldığı eğitimi daha da geliştirerek şiire yoğurmayı başarmıştır.

Türkolog olmasından olacak ki şair, kelimelerin kökenlerine de oldukça ilgilidir. Bunu şu kısacık şiirinde görebiliriz:

“Bilmem sizde olur mu, yadırgarım bazen / En bilinen sözcükleri / Örnek: Gömülmek, gömü / Birini anlıyorum, bir servet mi öteki?”

İncedir Necatigil, yaşadığı hayata rağmen çok incedir. Memurdur aslında. Bir öğretmendir ve ilk görev yeri Kars’tır. Daha sonra şair, Kars’ın soğuk iklimine dayanamayarak Antalya’ya tayinini istemiştir. Antalya’dan sonra Zonguldak’ta öğretmenlik yapmıştır. En son durağı ise kendi lisesi olan Kabataş Lisesi olmuştur. 1945 yılında Kabataş’ta öğretmenlik yapmış, 1960 yılında İstanbul Eğitim Enstitüsü’ndeki görevinden emekliye ayrılmıştır. O bilinen sıradan hatta sıkıcı öğretmenler gibi değildir. Başlı başına efsanedir ve dersleri hep tıklım tıklımdır. Ağır başlılığı ve bilgisi ile gerçek bir ilim adamdır ki sadece şiir de yazmamış ilim adamlığı yönünü konuşturup makaleler de yazmıştır.

Eşinin adı Huriye’dir. O da öğretmendir. İki öğretmen Beşiktaş’ta yaşarlar ve geçim sıkıntısı geçerler. Necatigil’in iki kızı vardır. Bu konuda biraz yaralıdır ve hatta bunu “Adım“ adlı bir şiirinde oldukça kırıcı bir şekilde ifade eder. Bu şiirde iki kızı olduğu için soyunun devam etmeyeceğinden yakınır ve onun adının sadece çıkmaz bir sokağa verilecek ad olacağını ifade eder. Gerçekten de Necatigillere ait olan Beşiktaş’taki ev, çıkmaz bir sokaktadır ve o ev müzeye çevrildikten sonra o çıkmaz sokağa da Behçet Necatigil Sokağı denilmiştir.

Behçet Necatigil hakkında birçok şeyi, kızı Ayşe Sarısayın’ın 2001 yılında çıkan “Çok Şey Yarım Hâlâ” adlı anı türündeki kitabından öğreniyoruz. Bu kitapta geçen bir bilgi ise ilginçtir. Ayşe Hanım, babasının biraz aksi olduğundan bahseder ve küçük bir çalışma odasının olduğunu söyler. Yazısına devam ederken ise Behçet Necatigil’in çocuk yaramazlıklarına pek de sıcak bakmadığını, evde bir eşyanın yeri değişse buna kızdığını anlatır. Ayşe Sarısayın, babasının izinden giden ve gerçekten tek kelime ile harika bir kısa öykü yazarıdır. Eğer Behçet Necatigil tanınmak isteniyorsa bu güzel anı kitabı mutlaka okunmalıdır.

Behçet Necatigil tipik bir memurdur. Bir aile babasıdır. Çok büyük idealarla sahip değildir. Karısını hiç aldatmamıştır. Hayattaki en büyük varlığı zar zor aldığı Beşiktaş’taki evleridir.

Behçet Necatigil’in ilk şiiri Varlık dergisinde çıkan Gece ve Yas şiiridir. Bu şiir 1935 yılında yayınlanmıştır.

Behçet Necatigil aynı zamanda şiir çevirileri de yapmıştır. Otuza yakın şiir çevirisine sahip olan şair, Knut Hamsun’u çok sevmiş olacak ki onun tam sekiz şiirini çevirmiştir.

1960’tan sonra radyo oyunları da yazmıştır şair. Edebiyat dünyasına da yüzü dönük olan şairimiz, ilmî yönünü konuşturan bir esere imza atmışıtr. Bu eser titiz bir araştırma sonucu hazırlanan “Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü” adlı eserdir. Şuan pek fazla kullanılmasa da 70’li 80’li hatta 90’lı yılların Türkoloji öğrencileri Necatigil’in bu eserine oldukça sık başvurmuşlardır.

Necatigil’in şiir anlayışı iki aşamalıdır. Önceleri büyük kentte yaşamaya çalışan orta tabaka kesiminin aile yaşantılarını, sorunlarını, aşklarını yaşamlarını inceler. Buradaki kahramanlar sıradan memur kesimi ya da sıradan orta tabaka insanıdır. İdealist değillerdir, çok güzel değillerdir ve hayatlarında büyük maceralar yaşamazlar. Buna rağmen Necatigil’in şiirlerini özel kılan, onun bakış açısıdır. Öyle duru, sade ve kendini teslim eden bir şiir dili vardır ki okuyucu âdete o dünyada kaybolur. Üstelik kabul etmek gerek ki edebiyat artık ideal insan tipinden ya da aşağılık insan tipinden çok sıkılmıştır. Necatigil’in bakış açısı yeni bir edebiyat doğurmuştur.

Necatigil’in şiirindeki ikinci aşama ise kendi tabiri ile “ Hikmet” aşamasıdır. Bu şiirlerin anlaşılması ilk aşama şiirlerine göre oldukça zor olsa da bir o kadar da iyidir. İç dünyamıza ait sorunları somut bir imge çerçevesinde anlatır.

Çok sigara içen şairin sonunu da yine sigara getirmiş. 1979 yılında akciğerleri iflas eden şair, yaşama gözlerini yummuştur.

İlgili Makaleler