Makaleler

Anasayfa

Hakkımızda

Yardım

Yasal Konular

Bahailik Nedir?

yazar: Uğur Eskier

Bahailik, 19. yüzyılda İran’da kurulan, yönetim merkezi İsrail’in Hayfa kentinde bulunan ve bütün insanların ruh birliğini prensip edinen bir inançtır. “Tanrı birliği”, “din birliği” ve “insanlığın birliği” şeklinde üç ana prensip temelinde kurulmuştur. İran’da doğup İsrail, Avrupa ve Amerika’da yayılmıştır. Bahailiğin kurucusu Bahaullah’ın bütün öğretilerinin etrafında döndüğü eksen, “insanlığın birliği” ilkesidir. Bahailere göre Bahaullah’ın öğretileri sadece bireylere uygulanmaz; devletlerin ve ulusların bir araya gelmesi ve tek bir ailenin bireyleri olarak birbirine bağlanması için de geçerlidir. Irkçılık, dünya barışının önündeki en büyük engeldir. Tüm din ve ırklar birdir.

Bazı görüşlere göre hümanist ve barışçıl bir akım olan Bahailiği, taraftarları “yeni bir din” olarak kabul ederken, genel olarak çıkış tarihi sebebiyle İbrahimî dinler arasında görülmez. “Yeni bir peygamber ve yeni bir din” iddiası sebebiyle de İslam’la taban tabana zıt görüşleri vardır. Diğer dinlerle de bazı kritik noktalarda görüş ayrılıkları bulunuyor. Bahailer ise, peygamberlerin aynı din ve öğretileri getirdiğini; dolayısıyla dinlerin bu noktada buluşabileceğini ileri sürmektedir.

“Baha” kelimesi Arapça “nur” ve “görkem” anlamlarındadır.


Bahailik Nasıl Doğdu?

Bahailik, Seyyid Ali Muhammed’in (Bab) kurduğu Babiliğin temelini oluşturduğu ve Mirza Hüseyin Ali (Bahaullah) tarafından kurulan bir inanç sistemidir. 1800’lü yıllarda İran’da yaygın olan Babî inancının devamı olarak kurulmuştur. O dönemde İran toplumunun içinde bulunduğu sosyal ve kültürel şartlar, Bahailiğin doğuşunda etkili olmuştur. İran’daki ekonomik ve sosyal sorunlar, baskıcı yönetim anlayışı, iç ve dış problemler halkta büyük huzursuzluklara yol açmış ve kurtarıcı arayışına yöneltmiştir. Bu sebeple yeni inanç sistemi olarak Bahailik, İran’da taraftar bulmakta zorlanmamıştır. Bab, 23 Mayıs 1844 yılında Şiraz kentinde yeni bir çağa ve kurtarıcıya işaret ederek, Müslümanların beklediği mehdinin kendisi olduğunu iddia etti. Binlerce kişi Bab’a inanarak “Babi” oldu. Bab’ın bu girişimi yönetimin baskısını ve işkencelerini artırdı ve Bab, 1850 yılında Tebriz’de kurşuna dizilerek infaz edildi. Birçok Babi de büyük işkencelerle öldürüldü.

Bab’ın öldürülmesinin ardından Bahaullah, Babilere liderliğini ilan etti. Bunun üzerine Bahaullah ve taraftarları Bağdat’a sürgün edildi. 21 Nisan 1863 yılında ise Bahaullah, sürgünde iken kendisinin “ilahi elçi” olduğunu iddia ederek, Bahailiğin ilkelerini açıkladı. Bahaullah, 3 Mayıs 1863 yılında İstanbul’a sürgün edildi. 16 Ağustos 1863 yılında İstanbul’a ulaşan Bahaullah, 4 ay sonra da Edirne’ye sürgün edildi. 12 Aralık 1863 yılında ailesi ile birlikte Edirne’ye ulaştı. Burada 4,5 yıl yaşadı. Bahaullah, 1867 yılında Edirne’den dünya krallarına ve yöneticilerine mektuplar göndererek öğretilerini ilan etti. 40 yıl Osmanlı topraklarında yaşadı. Osmanlı Devleti, Bahaullah’a ve Bahailere sürgün dışında herhangi bir baskı ve işkence uygulamadı.

Bab ve Bahaullah uhdesindeki yönetim yetkisine “Ahit” ve “Misak” adı verilir. Bu yetki; Bahaullah’ın vefatının ardından oğlu Abdülbaha’ya, daha sonra da Abdülbaha’nın torunu Şevki Efendi’ye geçmiştir. Ardından bu yetki, İsrail’in Hayfa kentinde kurulan Yüce Adalet Evi’ne devredilmiştir. Yüce Adalet Evi, aynı zamanda Bahai Dünya Merkezi’dir.

Bahaullah, ailesi ve taraftarları 1868 yılında o dönemde Osmanlı Devleti toprağı olan İsrail’in Akdeniz kıyısındaki Akka Kalesi’ne sürgün edildi. En önemli eseri Akdes Kitabı’nı da burada kaleme aldı. Bahaullah, 29 Mayıs 1892 yılında 75 yaşında Akka’da vefat etti. Vefat ettiği köşkün hemen yanındaki “Behci” adı verilen bir odaya defnedildi. Akka’nın hemen yanındaki Hayfa şehri de Bahai Dünya Merkezi oldu.

Bahailiğin diğer kutsal mekanları şu kentlerde bulunur: Chicago Wilmette (ABD), Frankfurt (Almanya), Sidney (Avustralya), Yeni Delhi (Hindistan), Panama, Apia (Samoa), Santiago (Şili), Kampala (Uganda).


Bahai Prensipleri

Bahailer, çağın koşullarına ve ihtiyaçlarına uygun olarak tüm dünyada sevgi, barış ve birlik ortamının sağlanmasını prensip edinmiştir. Bu prensiplerin temelinde insanların tek bir Yaratıcı’nın kulları olarak tek bir ailenin parçaları olduğu inancı yatar. Bu prensipler çerçevesinde topluma faydalı bireyler olma gayreti gösterirler. Bahailer, “tüm insanlığın tek bir ağaç, tüm toplumların bu ağacın dalları ve her bir bireyin bu dallardaki yapraklar veya meyveler olduğu” inancını rehber edinmiştir.

Bahai öğretilerine göre, tüm ilahi dinlerin temeli birdir. Dinlerin ortak noktaları, farklılıklarından fazladır. İlahi elçilerin hepsinin öğretileri kesinlikle doğrudur. Bütün elçiler, insanlığa hizmet etmiş ve ruhları mükemmelliğe ulaştırmak için rehberlik etmişlerdir.

Bahailier, “Tanrı, derimiz ne renkte olursa olsun, dünyanın hangi bölgesinden gelirsek gelelim, hepimizi sever. O halde biz neden birbirimize yabancılar gibi bakıyoruz?” sorusunu yöneltiyor.

İnsanların “ruhani” ve “maddi” iki doğası vardır. Ruhani doğası ile Allah’a ulaşırken, maddi doğası ile bu dünya için yaşar. Maddi doğası; riyakârlılığı, suçluluğu ve adaletsizliği yansıtır. Ruhani doğası; sevgi, merhamet, şefkat, doğruluk ve adaleti temsil eder. Kısaca, güzel nitelikler ruhani doğasını, günahları ise maddi doğasını yansıtır.

Bahailikte kadın ve erkek eşittir. Kadın-erkek eşitliği sadece toplum yararı için değil, insanın varoluşu ile ilgili temel bir doğrudur. Abdülbaha’ya göre; insanlık dünyasının iki kanadı vardır; birisi kadınlar, diğeri erkeklerdir. İki kanat eşit derecede gelişene kadar kuş uçamaz. Kanatlardan birisi zayıf kaldığı sürece uçmak imkânsızdır.

Din, bilimle uyum içindedir. Din dindir, bilim bilimdir. Dinle kazandırılan içsel anlayış, bilimsel keşiflerle bütünlük kazanır. Din ve bilimin araştırdığı gerçeğin Yaratıcısı tektir. Bir şeyin bilimsel olarak hatalı ve dinî olarak geçerli olması mümkün değildir. Bu gibi çelişkiler sadece insanlığın kibri ile bağlantılıdır.

Adalet ve birlik, yoksulluğun yok edilmesi için iki temel prensiptir. Adalet; yasaların uygulanması, ekonomik sistemlerin düzenlenmesi ve yoksulluğu yok etmek için insan potansiyelinden yararlanabilen araçları sağlar. Maddi kaynaklar, insan refahını tek başına sağlayamaz.

Bahailiğin prensiplerini ve öğretilerini özetleyecek olursak: Allah birdir; ilahi dinlerin temeli birdir; insanlık âlemi birdir; din, bilim ve akıl uyum içindedir; dinsel, ırksal ve etnik taassuplar terk edilmelidir; kadın ve erkek eşittir; insanlığın barışı için çalışılmalıdır; evrensel eğitim hedeflenmelidir; özgür düşünce ile gerçekler araştırılıp ortaya çıkarılmalıdır; aşırı zenginlik ve yoksulluk kaldırılmalıdır.


(Bahaullah'ın Edirne'de sürgünde kaldığı ev)

Türkiye’de Bahailik

Bahailik, Bahaullah’un İstanbul’a sürgün edilmesi ile Anadolu’ya yayılmaya başlamıştır. 3 Mayıs 1863 yılında Bağdat’tan ayrılan Bahaullah, o dönemde Osmanlı İmparatorluğu başkenti olan İstanbul’a doğru yola çıktı. Anadolu’nun çeşitli köy, kasaba ve şehirlerine uğrayan Bahaullah, Türkiye’deki Bahailiğin de temelini atmıştır. Böylece yerel bir Bahai topluluğu oluşmuştur. 16 Ağustos 1863 yılında İstanbul’a ulaşan Bahaullah, 4 ay sonra Edirne’ye sürgün edildi.

Bahaullah’ın Edirne’de kaldığı eve Arz-ı Sır (Sır Kenti) adı verilir. Bahailik, Edirne’den dünyaya yayılmaya başlamıştır. Bahailik misyonunun en önemli gelişmeleri Bahaullah’ın Edirne’de kaldığı dönemde yaşanmıştır. Bahaullah, Edirne’den krallara ve hükümdarlara mektuplar göndererek yeni bir inanç sistemi olarak Bahailiği dünyaya ilan etmiştir.

Bahaullah, Edirne’den Akka’ya sürgün edilirken şöyle demiştir: “Bu genç bu diyardan ayrıldı ve her ağacın ve her taşın altına bir emanet bıraktı. Allah yakında bu emanetleri Hakk’ın kudreti ile meydana çıkaracaktır.”


Bahaullah’ın Eserleri

Bahaullah; milliyetleri, inançları veya etnik kökenleri ne olursa olsun bütün insanlığın asıl sorununun; insan tabiatının birliğini yansıtacak bir küresel toplumun temellerini atmak olduğunu belirtmiştir. Öğretilerinde ve kaleme aldığı eserlerde her bakımdan “birlik” temasını işlemiştir.

Bahaullah’ın en önemli eseri Akdes Kitabı’dır (Kitab-ı Akdes). Bu eserini 1873 yılında Akka’da kaleme aldı. Akdes Kitabı’nda Bahailiğin prensipleri, uyulması gereken kurallar ve Bahai yönetim sistemi yer alır. Bahaullah’ın diğer eserleri ise şunlardır; Saklı Sözler, İkan Kitabı, Hz. Bahaullah’ın Sesi, Hz. Bahaullah’ın Levihleri, Ordular Rabbi’nin Çağrısı, Yedi Vadi ve Dört Vadi, Birlik Çadırı, İlahi Sırların Cevherleri, Kurdunoğlu Risalesi, Kutsal Vasiyetnameler.

Bahaullah’ın eserlerinden bazı alıntılar:

  • “Bilim, Tanrı ilminin insanlar tarafından bulunan kısmıdır.”
  • “Dostlar! Birlik çadırı kuruldu; birbirinize yabancı gözüyle bakmayınız. Hepiniz bir ağacın meyveleri ve bir dalın yapraklarısınız.”
  • “Hiç şüphesiz ki hangi milletten, ırktan veya dinden olursa olsun, tüm insanlık ilhamını tek bir İlahi Kaynak’tan almaktadır ve aynı Tanrı’nın kuludur.”
  • “Dünya halklarının evrensel bir dil ve ortak bir yazı benimseyecekleri gün yaklaşıyor. Bu olunca, bir insan hangi şehre gidecek olsa, kendi memleketine gelmiş gibi olur.”
  • “Hasta dünyayı iyileştirmek için Hakk’ın takdir buyurduğu en tesirli ilaç ve en kuvvetli vasıta, bütün milletlerin tek bir gayede ve ortak bir inançta birleşmeleridir.”


Bahailikle İlgili Bazı Bilgiler

  • Bahailik, Birleşmiş Milletler’de (BM) temsil edilir.
  • Dünyadaki siyaset dışı sosyo-ekonomik projelere katkıları vardır.
  • Dünya üzerinde 200’den fazla ülkede 5 milyonun üzerinde Bahai olduğu tahmin edilmektedir.
  • Bahailikte namaz, oruç, hac ve dua gibi vecibeler vardır. Namaz, bireysel bir ibadettir.
  • Bahailer günde 3 vakit namaz kılarlar. Kıbleleri Hayfa’daki Bahai Dünya Merkezi’dir.
  • 2-20 Mart tarihleri arasındaki “Âlâ” ayında 19 gün oruç tutulur. Bahailer, 21 Mart Nevruz Bayramı’nı “oruç bayramı” olarak kutlar. 
  • Bahailerde “19” rakamı kutsaldır. Yıl 19 aya, ay da 19 güne bölünmüştür. Artık kalan 4 gün ise, Gregoryan Takvimi’ne göre şubata denk gelen ay olan “mülk ayı” içinde kabul edilir.
  • Hac ibadetine “hacc” adını veriyorlar ve Bahaullah’ın Akka’daki kabrini ziyaret ederek yapıyorlar.
  • Bahailikte alkol yasaktır, cenaze namazı toplu olarak kılınmaz.
  • Bahaullah; binicilik, kılıç, hattatlık ve şiir eğitimi alan bir asilzadeydi.
  • Bahaullah, Tahran’da bulunan ve “Siyah Çukur” adı verilen zindanda ayakları ağaç kütüklerine bağlı, boynu zincire vurulmuş halde 4 ay boyunca işkence gördü ve öğretilerini bu zindanda filizlendirdi.
  • Bahailiğin doğduğu ülke olan İran’da Bahailer hala kamu hizmetleri ve üniversite öğrenimi haklarından yoksun yaşamaktadır.
  • Bahailer herhangi bir siyasi görüş ve düşünceyi savunmaz ve taraf olmazlar.
  • Bahaullah, Osmanlı döneminde 40 yıl boyunca sürgün hayatı yaşadı. Sürgün edildiği yerler sırasıyla şöyledir; Tahran, Kırmanşah, Bağdat, Samsun, İstanbul, Edirne, Midilli, İzmir, İskenderiye, Port Said, Akka ve Hayfa.

İlgili Makaleler