Makaleler

Mersiye Nedir?

Yazar: Diba Bahadıroğlu

Arap, Fars ve Türk edebiyatlarında oldukça yaygın olarak kullanılan bir şiir türüdür. Ölen kişinin arkasından onu öven , ona rahmet okuyan, onun ahrette iyi bir yaşam süreceğini dileyen ve kaybın üzüntüsünü dile getiren manzum parçalardır.  Zaten sözlüklere de “ ölenin iyiliklerini anıp ağlamak” olarak geçer mersiye tanımı. Mersiye Arapça bir sözcüktür ve “risâ” kökünden gelir. 

İlk Mersiye Ne Zaman Ortaya Çıkmıştır ve İlk Mersiye Kime Aittir?

Arap kaynakları ve diğer Doğu odaklı kaynaklar, ilk mersiyenin Kabil’in Habil’i öldürmesi üzerine babaları Hz. Adem’in söylediğini belirtir.  Yani kaynaklar, insanın ölümü, sevdiği birisini kaybettiği zamanki duyguyu yaşadığı anda bunu dile getirecek manzum bir parça yazdığını söylemek istiyor. 

Arap edebiyatında  mersiye yazmanın tarihi Cahiliye devrine kadar götürülür. Arap kadınlarının cenazelerde manzum olarak üzüntülerini dile getirdikleri şiir parçaları ilk mersiyeler olarak kabul edilir. Cahiliye döneminde Buharî’nin verdiği bilgiye göre, kadınlar cenazelerde saçlarını döker, kendilerine zarar verir, yüzlerini çizermiş; bu hareketler Hz. Muhammed tarafından yasaklanmış. Arap kadınlarının bu üzüntülerini sözlü olarak ifadeleri ise ilk mersiyenin ayakları olarak kabul edilmiş. 

Aslen Cahiliye devrinde ve İslam’ın ilk safhalarında mersiyeler, bir başka kişi tarafından öldürülen merhum için yazılırken merhum yakınlarının öldüren kişiye tehditler savurduğuna tanıktır. Korkutma temasının olduğu bu ilk dönem metinleri daha sonra yerini klasik mersiyeye bırakmış ve klasik mersiyede üç ana bölüm oluşturulmuştur:

a. Ağlama Bölümü

b. Merhumun iyi özelliklerinin anıldığı, hatırlatıldığı bölüm

c. Yakınların acıya katlanmalarının istendiği sabır dileme bölümü.

Tabii genelde her üç edebiyat için önemli kişilerin arkasından yakılan mersiyeler edebiyata taşınmıştır. Yalnızca Hz. Muhammed ölüm için duyulan abartılı duyguları yasakladığı ve ölü arkasından tutulan fazla yasın zararlı olduğunu söylediği için onun hakkında yazılan mersiyeler kısa ve azdır.

Mersiye sadece insanlar için değil, hayvanlar için de söylenmiştir. Ebû Nüvâs’ın kendi av köpeğine yazdığı mersiye, İbnü’l-Allâf kedisine yazdığı mersiye gerçekten hoş ve güzel Arap mersiyeleridir. 

Arap edebiyatında mersiye konusunda en başarılı olan şairler kadın şairler arasından çıkmıştır. Hansa’nın divanında Sahr ve Muaviye yazılan mesneviler Arap edebiyatının en başarılı mersiyeleri arasındadır.  

Mesnevi Neden Edebiyat İçin Değerlidir?

Mesnevilere şöyle uzaktan baktığımızda tek düze ve acı dolu metinler olarak görülebilir. Elbette ki bu metinler acı doludur ve insan acı içindeyken pek bir şeyi umursamaz ama duyguların da etkisi ile çok zengin mesneviler ortaya çıkabilmektedir.  Genelde tek düze bir üslup taşısalar da dil ve sanat bakımından varsıl metinlerdir. Ayrıca cinas sanatının da çok sık kullanıldığı metinlerdir bunlar. 

Mersiyenin kendine özgü gelenekleri de vardır. Örneğin cinas o kadar fazla kullanılmıştır ki artık bir gelenek haline almıştır, bunun dışında ölen kişinin adının çok sık geçmesi de mersiyedeki Arap geleneklerinden birisidir.

Ölen kişi eğer ilmi bir tabakaya mensupsa onun hakkında söylenen sözler çeşitlenmiş, eserlerinin adı dahi mersiyelerde geçtiği için mersiyeler birçok yeni terim ve sözcükle karşılamıştır. Elbette bu dil açısından iyi bir durumdur ama bu kadar terimin mersiyede olması mersiyeyi edebi yönden zayıflatmıştır. Beyitler cinas ve tevriyeler ile süslenmeye başlayınca mersiyeler  mantık kokan metinler haline gelmiş o  ilk saf duygusunu kaybetmiştir.

Fars Edebiyatında Mersiye

Fars edebiyatında İslami dönemden önce yazılan mersiyeler hakkında pek bir bilgi bulunmuyor.

Mersiyeler, Fars edebiyatında konularına göre ayrılmıştır. Önemli kişilere yazılan mersiyeler, doğal felaketlerden sonra yazılan mersiyeler, ailevi ve şahsi mesneviler, destanî, dinî, tasavvufî, felsefî ve sosyal konulu mesneviler gibi..

Firdevsi’nin oğlunun kaybının ardından yazdığı mersiye aile içindeki kişilere yazılan ilk mesnevi kabul edilirken Şirazi, Tebrizi gibi büyük şairlerin mersiyeleri de Fars edebiyatı için ayrı bir öneme sahip.

Dini mersiye olarak ise Kerbelâ olayı önem arz ediyor. Bu konu hakkında ilk eserler 6.asırda ortaya çıkmış ve daha sonra bir edebiyat kolu olarak devam etmiştir. Safevi Devleti’nin kurulmasında ve Şii mezhebine bağlı insanlarının sayısının artmasından dolayı Kerbelâ olayını anlatan mersiyeler daha da edebî bir hal almış, olaylar sembolize edilerek edebî değeri yüksek mersiyeler ortaya konulmuştur. Tasavvufî konuları işleyen şairler ise bugün Türk edebiyatını da oldukça yakından ilgilendiren isimlerdir : Hüsrevî-i Serahsî, Rûdekî ,Hâfız-ı Şîrâzî, Nizâmî-i Gencevî, Sa‘dî-i Şîrâz…

Türk Edebiyatında Mersiye

Türklerde mersiye, İslamiyet öncesine de metinlerle takip edebildiğimiz bir türdür. İslamiyet öncesi dönemde ölenin kaybından dolayı duyulan üzüntülerin anlatıldığı manzum metinlere SAGU denirdi. Sagu, YUĞ adı verilen törenlerde söylenirdi. İlk sagumuz ise Divan-i Lügati’t Türk adlı eserde bulduğumu ALP ER TUNGA SAGUSUDUR.

Halk edebiyatında ise mersiye AĞIT adı altında yaşar. Halk, kendi yakınlarının acısını “Ağıt Yakarak” dindirmeye çalışır. Anadolu’da ağıt, hem ölen kişinin yakınları tarafından yakılır hem de aşıklarca da söylenirdi. Bunun yanı sıra para ile ağıt söyleyenler de vardı. 

15. Yüzyılda Türk Edebiyatında Mersiye

Klasik edebiyata ise mersiye, Fars edebiyatından girmiştir. Anadolu’da zaten ağıt yakma geleneği olduğu için mersiyeye pek de yabancılık çekilmemiştir. Anadolu için ilk mersiye 15. yüzyılda Fars edebiyatından kaside nazım şeklinde geçmiştir. İlk mersiye sahibi ise Ahmedî’dir.  Ahmedî, Germiyanoğulları’ndan Süleyman Şah’ın ölümü üzerine mersiye yazmıştır. Aynı yüzyılda yaşayan Şeyhi ( Türk edebiyatında iki Şeyhi vardır, birisi Harname yazarı olan Şeyhi ki 18. yüzyıl şairidir; birisi de 15. yüzyıl şairidir. Burada bahsedilen 15. yüzyıl şairi olan Şeyhi’dir. ) yine Germiyanoğulları’ndan II. Yakub için mersiye yazmıştır. Yani Anadolu tarihindeki ilk mersiye Germiyanoğulları için yazılmıştır. Daha sonra 15. yüzyılda 

  • Ahmedî (1 tane ve ilk mersiye yazarı )

  • Şeyhî 2 tane , 

  • Kemal Ümmî  2 tane

  • Cem Sultan, 

  • Ahmed Paşa, 

  • Karamanlı Aynî 3 tane, 

  • Firdevsî, 

  • Necâtî 2 tane, 

  • Mesîhî, 

  • Kıvâmî 

  • Tâcîzâd  Câfer Çelebi mersiyeler yazmıştır.

16 . Yüzyılda Türk Edebiyatında Mersiye

 15. yüzyılda 16 adet mersiye yazılmıştır ama bu mersiyelerin hepsi kaside nazım şeklinde değildir. Şairlerimiz hemen kendilerine göre değişiklikler yapmışlardır : Üçü kaside, biri mesnevi, ikisi murabba, geri kalanları terkibibend veya terciibend nazım şekliyle yazmışlardır. 

16. yüzyılda mersiyenin gelişeceği açıkça 15. Yüzyılda görülmüş zaten ki mersiye 16. yüzyılda zirveye çıkmış. Padişahlara, devlet erkanına yazılan mersiyeler ise en çok bu yüzyılda artış göstermiş. Ayrıca kendisi hakkında 16 mesnevi yazılan ŞEHZADE MUSTAFA, HAKKINDA EN ÇOK MERSİYE YAZILAN DEVLET BÜYÜĞÜ  olmuş. Bu yüzyılda mersiye  veren şairler ve verdikleri mesnevi sayısı şu şekildedir:

  • Türâbî ( 1 ), 
  • Revânî Çelebi (2), 

  • Lâmiî Çelebi (3), 

  • Kemalpaşazâde, Hayretî (2), 

  • Tatavlalı Mahremî ( 1 ),

  • Usûlî ( 1 ), 

  • Üsküdarlı Aşkî ( 1 ),

  • Arşî, Yetîm ( 1 ),

  • Edirneli Nazmî (2), 

  • Hayâlî Bey (2),

  • Kara Fazlî (2),

  • Rahmî ( 1 ), 

  • Hayâlî ( 1 ), 

  • Taşlıcalı Yahyâ (3), 

  • Şevkî ( 1 ), 

  • Kādirî ( 1 ),

  • Selîmî ( 1 ), 

  • Sâmî ( 1 ),

  • Fünûnî ( 1 ), 

  • Mahremî ( 1 ), 

  • Nisâyî (2), 

  • Muînî ( 1 ), 

  • Mustafa ( 1 ), 

  • Fevrî (2), 

  • Ubeydî ( 1 ),

  • Ulvî (7), 

  • Hüdâî ( 1 ), 

  • Cinânî (7), 

  • Mânî( 1 ),

  • Nev‘î (3), 

  • Bâkî (2), 

  • Âlî Mustafa Efendi (2), 

  • Rûhî (7) 

  • Zihnî ( 1 )

17.  Yüzyılda Türk Edebiyatında Mersiye

Mersiye sayısal açıdan düşmediği ama içerik açısından farka uğradığı zamandır. Bu dönemde şehzadelere hiç mersiye yazılmazken padişah bazında da sadece insanları etkileyecek kadar kötü şekilde ölen padişahlar için mersiyeler yazılmış. Bu yüzyılın, Osmanlı’nın gerileme dönemi olduğunu da hatırlamak gerekir. 17. yüzyılda  ünlü mersiye yazan şairler ve mersiye sayıları şu şekildedir, bu dönemde 26 mersiye yazılmıştır:

  • Bahtî ( 1 ),

  • Ganîzâde Nâdirî (4), 

  • Hâletî (2), 

  • Nergisî ( 1 ), 

  • Nev‘îzâde Atâî ( 1 ), 

  • Nevâlîzâde Atâî ( 1 ), 

  • Riyâzî ( 1 ), 

  • Nakşî-i Akkirmânî ( 1 ), 

  • Nâilî ( 1 ),

  • Neşâtî ( 1 ),

  • Fevzî ( 1 ), 

  • Kelîm (3),

  • Feyzî ( 1 ),

  • Fasîh Ahmed Dede ( 1 ), 

  • Râmî (3),

  • Fâzıl ( 1 ),

  • Birrî( 1 ). 

18. Yüzyıl ve Sonrasındaki Türk Edebiyatındaki Mersiyeler

Bu başlığa Tanzimat dönemi de girmektedir.  18.yüzyılda büyük bir düşüş vardır mersiyelerde. Bunda belki Lale Devri’nin yani zevk ve eğlence döneminin etkisi vardır ama Hâmî-i Âmidî (2), Kânî (2) ve Şeyh Galib mersiyelerinden başka bir mersiye türüne rastlanmaz.  19.yüzyılda Leylâ Hanım (3), Şeref Hanım, Yenişehirli Avni (2) ve Senîh (4) dışında mersiye yazan yoktur artık.

Tanzimat döneminde mersiyelerin yapıları Batılı tarza kaymaya başlamış ama bir yandan da klasik formunu yitirmemiş. Her iki durumda da mersiyenin hacminde ve niceliğinde düşüş gözlenmiş.

Tanzimat edebiyatı döneminde Abdülhak Hamit’in Makber’ine kadar ölüm bireyse bir acı değildi; o zaman kadar olan mersiyeler hem devlet büyüklerine yazıldığı hem de şair kaybettiği bir yakını için yazmamış olduğu için olacak  daha geneldi. Abdülhak Hamit’in ölen eşi için yazdığı Makber’inde ise ölüm bireysel bir acı olarak karşımız çıktı. Bu durum da zaten melankolik olan Servet-i Fünun şairleri için bir ışık oldu. Mersiye Serbet-i Fünun için tamamen melankoli aracına dönüştü. Bu zamanlarda dünyada “isterik matem” etkisini ve Osmanlı’nın bu dönemde Batı’ya açılmaya çalıştığını unutmamak gerekir.

Tanzimat sonrasında sadece mersiyeden oluşan kitapların yayımlandığını söylesek abartı olmaz . Türk edebiyatı, o zamana değin görmediği yapıda ve nicelikte mersiyeye şahit oldu. 

Modern edebiyatta mersiye, felsefe ile birleşti ve bireylerin ruhsal ölümlerini dikkate almaya başladı. 

Türkçe Mesnevilerde Düzen

Türkçe mersiyelerde genelde feleğe yakarış, dünya nimetlerinin faydasız olduğu girişte söylenir. Daha sonra da merhumun ölümünden felek sorumlu tutulur ve sitem edilir. Daha sonra da ölen kişi için dua kısmına geçilir. Elbette bu düzen, Batılı bakış girdikten sonra değişmiş, esnemiştir.

Genel Bakışla Türk Edebiyatında Mersiye..

Türk edebiyatının klasik dönemindeki adı olan mesnevi, İslamiyet öncesinde sagu, halk arasında ağıt olarak yaşayan bir türdür. Arap edebiyatında doğmuştur ama biz Farslardan almışızdır mersiye.

Dini anlamda en çok mersiye Alevi – Bektaşi şairlerinden çıkar. Konular genelde aynıdır ama en çok Kerbelâ olayı işlenir.

Mersiye, önce kaside nazım şekli ile edebiyatımıza merhaba demiş daha sonra kasideye yakın sayılan terciibend ile yazılmaya başlanmıştır. En sonunda murabba, müseddes, gazel, kıta, muaşşer, muhammes, tahmîs, müsemmen ve mesnevi nazım şekillerine rastlanır.

Kaynaklar

Dilçin, Cem, Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, TDK, 9.Baskı, Ankara
Bayram, Yavuz, Eski Türk Edebiyatına Giriş; Eski Türk Edebiyatında Anlam Figürleri ve Edebi Sanatlar, Akçağ, 6.baskı
İsen , Mustafa , İslam Ansiklopedisi, cilt: 29; sayfa: 219 , yıl: 2010

İlgili Makaleler

Yorumunuzu Paylaşın