Makaleler

Hüsn-i Talil Sanatı Nedir?

Yazar: Diba Bahadıroğlu

Yeni Türk edebiyatındaki isimlendirmesiyle güzel neden bulma da denir. Anlamla ilgili edebi sanatlar kısmında incelenir hüsn-i talil sanatı. Hüsn güzel, ta’lil ise neden bulma, bahane üretme anlamındadır. Tüm bu bilgiler ışığında hüsn-i talil sanatının tanımı şu şekilde yapılabilir:  Gerçek olan bir olayın vuku bulmasını ya da meydana gelmesini hayali ve gerçek olmayan  bir nedene bağlayarak anlam güzelliğini sağlamayı amaçlayan sanata hüsn-i talil sanatı denir. Bu sanatta,  güzel neden bulmak için olayın nedeni bilmezden de gelinir; yani aslında tecâhül-i arif ile bu sanatın bir ortak noktası vardır ama tecâhül-i arif sanatında olayın nedeni sadece bilmezlikten gelinirken hüsn-i talil sanatında olayın gerçekleşme nedeni güzel nedenlere bağlanır.

Bu sanat, her edebiyat döneminde kullanılmıştır ama en çok divan şairleri tarafından kullanılmıştır. Bir beyitle buna örnek verelim:

Pîş ü peşinde şevk ile rû-mâl olup gider

Sâyen de sana bencileyin mübtelâ mıdır ( Nahıfi)

Açıklama: Sevgili, senin gölgen senin arkandan neden aşk ve şevk ile gelir? Yoksa o da, benim gibi sana aşık mı?

Burada, gölgenin kişinin peşinde gitmesine güzel neden bulunmuş.  Normalde basit bir doğa olayı olan gölgeye güzel neden bulunmuş. Gölgenin sevgilinin peşinden gitmesi gölgenin sevgiliye aşık olması olarak nitelendirilmiş

Verdiğimiz örnekteki güzel neden bulmadaki neden bulma ,soru yoluyla olmuştur. Yani bir şüphe vardır.   Bu tür hüsn-i talilere şibh-i hüsni ta’lil denir. Tam çevirisi ile güzel nedenin benzeri olarak söylenebilir. 

Hüsn-i ta’lil sanatında nedenin kesin olması gerekir ama görüldüğü gibi kesin yargılar yoksa da hüsn-i ta’lil sanatı sağlanır. Bir hüsn-i ta’lilin şibh-i hüsn-i ta’lil olduğunu gösteren bazı ipuçları vardır ve bu ipuçları da  tahmin anlamı veren edat ile eklerdir : -veş, gâlibâ, -âsâ, acep, sanki, sanırım, zannımca, manend ve tüm soru ekleri ( mı, mi, mu, mü, mıdır, midir vs ) nedende ...ek ve edatları şüphe anlamı verir.

Hüsn-i talil sanatını eskiler bedi’ sanatları içinde değerlendirir.  Amaç, şiirde anlatılmak istenen duyguyu anlatıma incelik, güzellik biraz da espri katarak anlatmaktır. Güzel nedene bağlama, genelde tabiat olaylarının oluşu üzerine kurulur.  Bu  bakımdan da ister istemez tabiat olayını bir benzetme yani teşbih sanatıyla anlatıyor. Hüsn-i talil, her ne kadar sebebe dayalı sanatlar arasında gösterilse de aynı zamanda benzetmeye dayalı sanatlar arasında da gösterilebilir. 

Hüsn-i talil, divan şiiri için önemli bir sanattır çünkü divan şairinin hünerini göstermesine ve yeni mazmunlar oluşturulmasına olanak verir.  

Hüsn-i ta’lil sanatı çok kullanılan ve sevilen bir sanattır ama bazen çok karmaşık şekilde karşımıza çıkabilir. Özellikle divan şiirinde, kelimeler tam olarak bilinmiyorsa hüsn-i ta’lil zor anlaşılır. Bu bakımdan aşağıda verilen örneklerde şiirin açıklaması da verilecektir.

Şimdi bu sanata örnekler verelim

1

Hab-ı gafletten uyanmağa uyûn-ı ezhâr

Her seher yüzlerine su sepeler ebr-i bahâr (MESİHİ)

Açıklama: Bahar bulutu,  çiçeklerin gözleri  gaflet uykusundan uyansın diye her seher çiçeklerin yüzlerine su serper.

Burada yukarıda bahsettiğimiz gibi bir doğa olayından ilham alınmıştır. Daha doğrusu doğa olayına şairane bir bakışla bakılmıştır. Aşk ya da sevgili temalı değildir bu beyit, sadece baharın gelişinin anlatıldığı bahariye nazım türüyle yazılan bir şiirden parçadır.  Kuzey Yarım Küre’de mevsimler genelde yağmurlu ve bulutludur. Bu bakımdan özellikle bahar aylarında bitkilerin üzerine nem düşer ve buna halk arasında “çiğdem, şebnem veya çiğ” denir. Şair, bu olaya, çiçeklerin üzerindeki küçük su damlalarına bir amaç vermiştir. Çiçeklerin gece uyuduğunu varsaymış ve bu uykuya gaflet uykusu diyerek çiy tanelerinin o çiçekleri uyandırmak için bulutlar tarafından serpiştirildiğini göstermektedir. Elbette burada kişileştirme sanatı da vardır ama baskın olan sanat hüsn-i talil sanatıdır.

2

Çehremin rengi demindir deyicek gonca-i  bâğ

‘Andelip açma bu râzı diye feryâd eyledi (HAYALİ)

Açıklama: Bağın açılmamış gülü yani goncası “ Yüzümün rengi senin kanındır”  deyince bülbül “Bu sırrı açma” diye feryad etti, bağırdı.

Burada şair doğal bir olayı şairane bir bakışla ele almış. Gülün kırmızı olması, biyolojik bir olaydır. Yalnız burada gülün kırmızı olması bülbülün kanı ile ilişkilendirilmiş ve aslında burada telmih unsuru da vardır. Gül ile bülbül hikayesine bir telmih vardır ve buradaki hüsn-i talil sanatını anlamak için bu hikayeyi hatırlayalım:  Bülbül, güle aşık olur ve sürekli ona şarkılar söyler. Gül, o zamanlar bembeyaz bir çiçektir. Bülbül her dem onun etrafında döner, şarkılar söyler ama aşık yani bülbül güle bir türlü yanaşamaz çünkü onun dikenleri vardır. Uzun bir bu aşk bu şekilde devam ederken bülbül dayanamaz ve güle doğru kanat çırpar. O anda da gülün dikenlerine düşen bülbülün kanı gülün üstüne akar, bülbül ölür gül de her daim kırmızı kalır. İşte şair, gülün kırmızı olmasını bülbülün ona aşık olması ve onun kanının üstünde olmasına yormaktadır. Buradaki hüsn-i talil, ilk dizedeki  “Çehremin rengi demindir” sözüyle anlaşılmaktadır.

3

Ravza-ı kûyuna her dem durmayıp eyler güzâr

Âşık olmuş gâlibâ ol serv-i hoş reftâre su (FUZULİ)

Açıklama:  Su, her daim durmadan o sulak yerin civarında gezinir, o  su hep  o civara meylettiğine göre galiba o hoş yürüyüşlü serviye aşık oldu.

Bu beyit, Fuzuli’nin meşhur Su Kasidesi’nden alınmış bir beyittir. Ayrıca burada  “galiba” sözü ile şibh-i hüsni ta’lil sanatı yapılmıştır.

Hüsn-i talil ögesi sudur burada. Ayrıca servinin suyun içinde olması da suyun serviye aşık oluşuna aksettirilmiştir. Suyun her daim servinin çevresinde olması servi ağacının suyun içinde yetişen bir ağaç olmasından başka bir şey değildir. Yalnız şair burada servi demekle sevgiliyi, su ile de aşığı kastetmiştir. Aynı zamanda kişileştirme sanatından da faydalanılmıştır.

4

Zenbûr gonca ağzını yok yere aramaz

Var ise şehd-i vasf-ı lebinden haber sezer (ZATİ)

Açıklama: Arı, goncanın ağzını aramaz. Var ( mıdır acaba ) diye dudağının vasfının balından haber arar.

Buradaki doğa olayı, arının bal yapmak için tek tek tüm çiçeklere konması , onların özünü yani nektarını almasıdır. Yalnız arının bu tek tek çiçekleri gezmesi Zati için oldukça farklı yorumlanmaktadır. Divan şiirinde sevgili güldür ve Zati’ye göre arının tüm çiçekleri gezmesi arının sevgiliden haber aramasıdır. Yani arı aşıktır ve tüm çiçeklerde sevgilisi gülü aramakta, tüm  çiçeklere gülü sormaktadır.

Şimdi bu sanatın bulunduğu beyitleri alıştırma niyetiyle verelim:

Ol zevk ile sürâhinin ağzı suyun akıt

Ol reşk ile kadeh gözünü eşk-bâr kıl (AHMED-İ DAİ)

*

Gördüm gül-i ter mahkeme-i sahn-ı çemende

Dâmânını çâk etti deyü hara yapışmış (NEDİM)

*

Müzeyyen oldu reyâhin bezendi bâğ-ı çemen

Meğer ki bağa haber geldi yârdan bu gece (AHMEDİ)

*

Câm-ı şarâb-ı içmez elinde tutar durur

Aşkın meyinden oldu meğer bî-mecal gül (BAKİ)

Kaynaklar

Bayram, Yavuz, Eski Türk Edebiyatına Giriş; Eski Türk Edebiyatında Anlam Figürleri ve Edebi Sanatlar, Akçağ, 6.baskı
Dilçin, Cem, Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, TDK, 9.Baskı, Ankara

İlgili Makaleler

Yorumunuzu Paylaşın