Makaleler

Deja vu Nedir, Nasıl Olur?

Yazar: Hakan Kutluay

Deja vu Nedir?

Deja vu, daha önce yaşanmadığı halde, bir olayı yaşamış gibi hissetme haline denir. Fransızca deja (daha önce) sözcüğü ile, voir (görmek) eyleminin geçmiş zamana çekilmiş hali olan vu'nun birleşiminden meydana gelir. Fransızca'daki yazımı "deja vu"dur. Sözcük anlamı "Zaten görülmüş olan"dır.

Deja vu, literatüre ilk kez 1928 yılında Edward Titchener adlı psikologun "Bir Psikoloji Kitabı" adlı kitabı ile girmiştir. Titchener, deja vu'yu şöyle anlatır: "Beyin, bir tecrübeye ilişkin algı üretmeden önce, kısmi bir algı yaratır. Bu kısmi algı, daha önce tecrübe edilmiş bir olay olduğu hissi gibi algılanır."

Deja vu yaşayan kişi, daha önce yaşamadığı bir olayı, sanki yaşamış kadar yüksek oranda bir benzerlik hissi içinde deneyimler. "Bu anı sanki daha önce yaşadım!", "Buraya daha önce gelmiş gibiyim" veya "Bu olayı rüyamda görmüştüm" gibi cümleler hepimiz için tanıdıktır. Bu tecrübeye genellikle "gariplik" ve "işlerin ters gitmesi" gibi duygular eklenir. Yaşanan olay hem çok aşina gelir, hem de yepyeni bir olay gibi olur. 

Kişi, kendini tekrar ettiğini düşündüğü his veya olayın ayrıntılarını ve sebeplerini genellikle hatırlamaz ve deja vu yaşadığı için kendini kötü hissetmez. Ancak çok sık yaşıyorsa bunun bir hastalık olduğunu düşünmeye başlayabilir. Deja vu bir hastalık değildir, patolojik bir durum olarak da kabul edilmez. 

Deja vu Tipleri Nelerdir?

Deja vu 2 tipte gerçekleşir:

Deja senti: Daha önce tecrübe edilmemiş bir olayın olmuş gibi, daha önce hissedilmemiş bir hissin hissedilmiş gibi algılanmasıdır.

Deja vizite: Daha önce gidilmemiş bir yere gidilmiş gibi hissedilmesi.

En çok görülen deja vu çeşidi dejasenti'dir.

Deja vu Neden ve Nasıl olur?

Deja vu'nun ortaya çıkış nedeni hakkındaki bilimsel olmayan görüşler, bu olayın paralel evrendeki yaşamımızla ilgili olaylar tarafından tetiklendiğini söyler. Reenkarnasyon ile yeniden dünyaya gelerek yaşadığımız, eski hayatımızla ilgili anılarımızı hatırlatan olaylardır. Bazı görüşler ise, deja vu'nun depresyonla ilgisinin olduğunu, beynin unutmak isteyip de unutamadığı anıları yeniden yaşıyormuş gibi hissettiğini vurgular. Bir başka görüş ise, deja vu ile geleceğin görüldüğünü iddia eder. 

Ancak, deja vu ile ilgili 20. yüzyılda yapılmaya başlanan ve günümüzde de devam eden bilimsel araştırmalar gösteriyor ki, deja vu doğa üstü veya metafizik bir olay değildir. Çoklarının zannettiği gibi reenkarnasyon konusuyla ilgisi yoktur, hafıza ile ilgili yaşanan bir anomali sonucu deneyimlenir. 

Deja vu'nun eskiden duygu organlarının beyinle olan ilişkisinde yaşanan bir bozukluktan ileri geldiği düşünülürdü ancak çağdaş çalışmalar gösteriyor ki, deja vu, beyindeki hafızayla ilgili mekanizmaların zamansal farklılaşması sonucu ortaya çıkıyor. Günlük hayatta yaşadığımız olaylar, bu olayların bize hissettirdikleri ve gittiğimiz yerler beynimize kısa süreli bellekten giriş yapar. Daha sonra, bu bilgiler kısa süreli bellekten uzun süreli olana geçer. Bu geçiş esnasında bilgiler yanlış yola sapabilir. Ortaya çıkan bu patika problemi, bilgilerin kısa bellek yerine uzun bellekten geldiği hissini yaratarak deja vu'yu meydana getirir. Yani asıl sebep, beyindeki hafıza sistemlerinin zamansal uyumsuzluk yaşamasıdır.

Nörologlar, insanların yaşadığını sandığı ancak yaşamadığı olayların kaynağını saptamak için bazı gönüllülerin beyin MR'larını çekti. Journal of Neurosciences dergisinin yayınladığı araştırmaya göre, araştırmaya katılanların, kendilerinden çok emin bir şekilde hatırladıkları ve gerçekleşmiş olayları anlatırken, bir olayın çok net ve somut ayrıntısını hafızaya alan lob'daki faaliyetlerde artış olduğu gözlendir. Emin olmadıkları olayları ve gerçekleşmemiş olayları anlatırlarken ise, beynin üst kısmında bulunan, olayların yalnızca ana fikrini hafızaya alan bölgenin  daha etkin olduğu belirlendi. Bu bölümde bulunan anıların, yalnızca genel hatları ile hatırlandıkları ve kişiyi yanıltacakları biliniyor. Dolayısıyla, deja vu yaşayanlar, genellikle bu bölümde bulunan anıları hatırlıyorlar.

Nörolog Dr. Robera Cabeza'ya göre, bu araştırma, Alzheimer'in erken tanısında da faydalı olabilir. Çünkü, beyin kesin olayları hatırlama özelliğini olayların genel hatlarını hatırlama özelliğine göre daha hızlı yitiriyor.

1941'de yapılan bir araştırmada, nörolog doktorlar katılımcılara bazı materyaller göstererek katılımcılardan bu materyalleri ezberlemelerini istemiştir. Ardından da, hipnoz tekniğini kullanarak, hipnoz öncesi gösterilen materyallerle olan bellek bağlantısını zayıflatmışlardır. Katılımcılara, materyaller tekrar gösterilerek ne hatırladıkları sorulduğunda, 10 katılımcıdan 3'ü, bu materyalleri daha önce gördüklerinden emin olduklarını ama nerede ve nasıl gördüklerini hatırlamadıklarını söyleyerek, bu deneyimi deja vu olarak tanımlamışlardır.

Benzer bir biçimde, 2008'de yapılan bir araştırmada da, deja vu'nun hafıza çeşitleri arasında benzerliğe dayanan tanımlamayla ilgisi olduğu öne sürülmüştür. 2012'de sanal gerçeklik kullanılarak yapılan deneylerde de bu sav kanıtlanmıştır. Sanal gerçeklik içinde, o sırada gösterilen bir sahnenin genel çerçevesi, daha önceden görülmüş ama net biçimde hatırlanmayan bir sahnenin genel çerçevesi ile belli bir oranda benzeşiyorsa, kişi deja vu yaşadığını hisseder. 

İnsan beyni, mükemmel çalışmaz, sıkça hata yapar. Hatalar, hafızada var olan bilgileri bozar, çarpıtabilir, kimi zaman da siler. Bazen, belleğimizdeki bilgiler, şifreli bilinç kaybı (kriptoamnezya) ile büyük oranda yok olur, yalnızca küçük bilgiler kalır. Sonraki zamanlarda, benzer durumlar yaşandığında, bu silinmiş anı yeniden anımsanmaya çalışılır ama tam ve net olarak hatırlanamaz. Bu durumda, deja vu gerçekleşir. 

Bazı bilim insanlarına göre, deja vu, iki beyin lobu arasındaki datanın, işlenme hızı sırasında meydana gelen mikro saniyelik farktan meydana gelir. Bir data ile karşılaşıldığında, hem sol hem de sağ beyin lobu, datayı kendi yapısına göre işler. Bu işleme, çoğunlukla eş hızda ve sürede gerçekleşir. Ancak kimi zaman, iki lobun birbirine bağlandığı corpus collosum denen köprünün nöral ağlarında aksama meydana gelebilir. Bu durumda, iki lobun verileri zamansal olarak birbiriyle örtüşmez. Bu örtüşmeme olayı, 1 mikro saniye gibi kısacık bir zaman zarfıdır. Sol beynin algıladığını, sağ beyin geç algılar veya tam tersi olur. Bu da, kişinin aynı olayı, hissi veya yeri, iki ayrı kez, aralarında 1 mikro saniye fark olacak biçimde algılamasına sebep olur. Dolayısıyla, kişi, olayı aslında hem şimdi hem de 1 mikro saniye önce algılar - bu zamanın da farkına varamayarak ilk algının geçmiş bir zamanda yaşandığına kanaat getirir. Bunu da deja vu olarak açıklar. Bu açıklama bilim dünyasında mantık bulunsa da henüz kanıtlanmamıştır. 

İnsanların %70'inin hayatlarında en az bir kez deja vu yaşadığı ve çoğunun belli bir süre sonra en son ne zaman deja vu yaşadığını hatırlamadığı biliniyor. 

Kimler Deja vu Yaşar?

Deja vu, herkes tarafından yaşanabilir. Kimi insanlarda daha sık ortaya çıkar. Şizofreni, anksiyete bozukluğu, kişilik bozukluğu ve depresyon gibi nörolojik bozukluklarda  daha çok görülse de bu hastalıklarla deja vu arasında yakın bir ilişki olduğunu kanıtlayan bir çalışma yoktur. Dolayısıyla, depresyon ve anksiyetenin deja vu'ya yol açtığı söylenemez. 

Fakat, temporal lob epilepsi ile deja vu arasında bir bağ olduğu düşünülmektedir. Araştırmalara göre, epilepsi hastalarında, yaşanan nöbet öncesinde aura denen, nöbet öncesinde bilinç açıkken ortaya çıkan durumlarda deja vu daha sık görülür. Deja vu'nun ardından, büyük bir nöbet gelebilir. Yani, nörolojik seviyede anomali yaratacak kadar büyük elektik boşalmaları deja vu'yu tetikliyor olabilir. Aslında, epileptik olmasa bile, herkes orta düzeyli epilepsi nöbeti geçirebilir. Böylesi bir elektrik boşalması, bir bireyde hafıza problemlerine yol açarak deja vu'yu tetikleyebilir. Deja vu'nun görülme sıklığının, 10.kromozom üzerindeki LGII geniyle ilgisi olduğu iddia edilmektedir. Bu gene sahip olan kişilerde, orta düzeyde epileptik durumlar görülebilir. Sık deja vu yaşayanların epilepsi için kontrol yaptırması gerekir. 

İlgili Makaleler

Yorumunuzu Paylaşın